İsmail ARIKAN
Konya'da eğitim ve siyasetin çilekeş, sessiz ismi, ülkücü camianın 'Hoca'sı.
Konya’nın meşhur ve meçhul yüzleri - 106
İSMAİL ARIKAN
Hazırlayan: Uğur ÖZTEKE
Konuğumuz İsmail Arıkan 1946 yılının 16 Haziran günü, bugün Karaman ilimize bağlı Ermenek ilçesinin Katranlı (Dindebol) köyünde dünyaya gelir. Baba Mehmet Kamil Arıkan’dır, anne Huriye Arıkan ise ev hanımıdır. İsmail Arıkan ailenin dört çocuğunun en büyüğüdür. Yani Arıkan çiftinin ilk çocukları olarak dünyaya gelmiştir. İsmail Arıkan’ ın kardeşlerinden Ahmet Arıkan bugün emekli sosyal bilgiler öğretmeni, diğer kardeş Mustafa Arıkan halen Selçuk Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü’nde öğretim görevlisidir. En küçük kardeşi Rübeyde Hanım ise ev hanımıdır.
İSMAİL ARIKAN OKUMUŞ EĞİTİMLİ BİR AİLENİN ÇOCUĞUDUR
İsmail Arıkan’ın ailesi köyde ve bölgede Maviş ağalar olarak anılır. Sülale o yılları düşündüğümüz zaman ülkenin içinde bulunduğu yokluk, savaş ve kıtlık yıllarına rağmen eğitim görmüş aydın bir sülaledir: “Babam Mehmet Kamil Arıkan Cumhuriyet’in ilk yıllarında ilkokul okumuş, ilahiyat tahsili olan münevver bir insan idi.”
İyi derecede Osmanlıca bilen baba çocuklarının da gelecek yıllarda iyi bir eğitim alması ve tahsil yapmaları için büyük fedakârlıklar ve önderlikler yapacaktır. Konuğumuz babasından söz ederken “Şair ruhlu bir insandı. Destansı şiirler söyler yazardı” diyor. Baba babası (dedesi) Mustafa Arıkan ise bölgede Mustafa Efendi diye tanınırmış. Birinci cihan harbi sırasında rahmetli olmuş. Anne babası (Dedesi) Mustafa Bolay Bey ise Cumhuriyet’in ilk öğretmenlerindendir. İstanbul Darülfünun mezunu olup, Cihan Harbi’nde ve İstiklal Harbi’nde yedek subay olarak görev yapmış. Polatlı cephesinde bölük komutanlığı görevini de başarı ile yapan Mustafa Bolay Bey aynı zamanda tam hafız olup; Arapça, Farsça, Fransızca bilen münevver bir insanmış.
DEDEM MUSTAFA BOLAY BENİM EĞİTİMİME BÜYÜK KATKI SAĞLADI
“Anne babam olan Mustafa Bolay’ın benim okumamda büyük katkısı oldu. İlk Kur’an derslerini kendisinden aldım. Kendisi tahsil hayatımız boyunca bizleri korumuş ve yardımcı olmuştur. Rahmetle yâd ediyordum. Dayılarım Süleyman Hayri Bolay emekli felsefe profesörüdür. Öbür dayım M. Naci Bolay -2000 yılında rahmetli oldu- felsefeci, mantıkçı profesördür. Benim milliyetçi camia ile tanışmamda, yetişmemde ve fikir ufkumun gelişmesinde/genişlemesinde her ikisi de hoca olarak ve değer verdiğim büyüklerim olarak önemli katkılarda bulunmuşlardır.”
ANNE BABAM SARIKAMIŞ HAREKÂTINDA RUSLARA ESİR DÜŞMÜŞ
“Annemin babası Mustafa Bolay Efendi 1915 yılında Enver Paşa’nın Sarıkamış Harekâtı’na katılmış ve Soğanlı Dağları Harekâtında Ruslara esir düşmüş. Leningrad yakınlarındaki esir kampında bir buçuk yıl kadar esir kalmış. Rus devriminden sonraki esir mübadelesinde anavatana dönmüş, daha sonra İstiklal Harbi’ne iştirak etmiş.”
BAHARDA HEYBELERDE OĞLAKLARI TAŞIRDIK
“Çocukluk yıları” diye sorduğumuz zaman konuğumuz o günleri yeniden hatırlamanın mutluluğu içerisinde anlatıyordu: “Annem Yunusvari deyişler söyler ve çok güzel ilahiler terennüm ederdi. Bizim köyümüzde sığır çobanı olmazdı, herkes kendi malını kendi otlatırdı.13-14 yaşlarına kadar kendi keçi ve sığırlarımızı hep kendimiz otlattık. Bahar aylarında heybelerde oğlak taşırdık. Harman ve bağ bozumu işlerinde ailemize yardımcı olurduk pekmez kaynatırdık. Çocukluğumuz köyümüzde revaçta olan toprakla uğraşarak geçti.
OKULA GİTMEDEN OSMANLICA’YI ÖĞRENMİŞTİM
“Okula başlamadan Osmanlıca okuma yazmayı öğrenmiştim. Bunu bana babam öğrettiği için okula başladığımız zaman yeni Türkçe’yi bir ay içinde okudum yazdım. Okul terk sınıflı bir binadan oluşuyordu. Evimiz iki katlı bilinen o tipik Anadolu evi idi. Duvarları tahta kaplı, çatısı düzdü. İlkokul üçüncü sınıf öğrencisi iken arkadaşlarla damda saklambaç oynarken, bir ara arka arkaya giderek damdan düşmüş, kolumu kırmıştım.”
DİNDEBOL İLKOKULU’NA GİTTİM
“Dindebol Köyü İlkokulu’na gittim. Bu okulu bitirinceye kadar üç tane öğretmen değiştirdim. Mehmet Özkan, Veli Sevinçhan ve Emin Akın beyde okudum. Veli bey rahmetli oldu, ona Allah’tan rahmet diliyorum. Okulda Türkçe ve tarih derslerini çok severdim. Bizim okulda beş sınıf aynı anda bir sınıfta ders görüyorduk. Öğretmen olmadığı zamanlarda ben 4. 5.sınıflarda iken öğretmenin işlerini yürütür, arkadaşları okutur, onlara öğretmenlik yapardım.
1958 yılında ilkokulu bitirdim.”
BABAM BİZİM OKUMAMIZ İÇİN KÖYDEKİ TÜM VARLIĞINI SATARAK KONYA’YA GÖÇTÜ
“İlkokulu bitirdikten sonra babamın isteği ile okumak için Konya’ya geldik. O yıl köyden ilk defa dışarıya çıkıyordum. Babam bizi okutabilmek için köydeki bütün varlığını satmış, Konya’ya göçmüştük. Babam o zaman Çimenlik semtinde bahçeli bir ev aldı, evimiz şimdiki Karatay Lisesi’ne yakın bir yerde idi.”
BABAM SEYYAR SATICILIK YAPMAYA BAŞLADI
“Babam Konya’ya geldikten sonra uzun müddet seyyar satıcılık yaptı, çünkü resmi bir iş için bir yere müracaat etmesinin yaşı geçmişti. Çoğu zaman da ben de babam ile birlikte evin büyük oğlu olduğum için seyyar satıcılık yaptım. Daha sonraları ben tatillerde seyyar satıcılığa ve pazarcılığa devam ettim. Hatta ben emekli oluncaya kadar seyyar satıcılığa devam ettim. Çünkü tek maaş ile dört çocuk okutuyordum. Babam 70 li yıllarda derneklerden maaşlı kuran kursu hocalığı da yaptı.”
KARMA ORTAOKULU’NA GİTTİM
“Ortaokulu ve liseyi Konya’da okudum. Karma Ortaokulu’na yazıldım. Oradan okulumuza kadar karda, kışta, soğukta 25-30 dakika yürüyerek okulumuza gider gelirdik O zamanlar dolmuş, minibüs, otobüs yoktu. Okulda tarih öğretmenim olan Rıfkı Baydur beyin çok yardımlarını gördüm en son beş yıl kadar önce Konya Öğretmenevi’nde kendisi ile karşılaştım bir daha görmedim.”
60 İHTİLALİNİ SOKAKTA ÖĞRENDİM
“Ortaokul ikinci sınıfta iken 1960 ihtilali oldu. O gün sabahleyin evden çıktım, çantayı yüklendim, yine her zaman yaptığım gibi yürüyerek okula gidiyorum. Evimizde o zaman radyo bile yoktu. Dolayısıyla ihtilalden haberim yoktu. Mevlana’nın önüne gelince caddenin iki tarafında askerleri sıralı olarak ve hepsini de silahlı vaziyette gördüm. Ben yine yürüdüm. Hükümetin önüne geldim. Hükümetin çarşı köşesinden karşıya vakıflar tarafına bir tak yapılmıştı… Çünkü o gün Menderes Konya’ya gelecekti. Baktım ki askerler takı yıkıyorlar. Birine yaklaştım. ‘Asker abi Menderes gelmiyor mu niye yıkıyorsunuz?’ diye sordum. Onun yanında nöbet halinde duran bir başka asker bana kızarak sırtıma da dipçiği vurarak beni kovaladı. Korktum, kaçtım. Çantamı da atmıştım. Ve eski çıkrıkçılar içinden dolaşarak eve döndüm. Ağlıyordum. Babam sordu “ne var oğlum ne oldu?” diye. Ben de, “böyle böyle, askerler beni dövdü. Menderes gelmiyormuş, ihtilal olmuş”. Sonradan çantamı orayı bırakıp kaçtığım için okulda kalan son bir ay için bütün ders kitaplarını da yeniden almak zorunda kaldım.”
APLARSLAN TÜRKEŞ’İ İLK KEZ ORTAOKUL SON SINIFTA İKEN OKULUN BAHÇESİNDE KONUŞMA YAPARKEN GÖRDÜM
“Ortaokul son sınıf öğrencisi idim. Hatırladığım kadarı ile ihtilalin genel sekreteri Alparslan Türkeş Bey Konya’ya gelmişti. Ve okulda bahçede öğretmen ve öğrenciler toplu halde iken kendileri bir konuşma yaptılar. Kendisine o gün hayran kaldım ve sevdim. Daha sonra Hindistan’dan sürgünden dönüşünde kendisini ziyaret eden Konyalıların bulunduğu heyetin içinde yer aldım.”
ERKEK LİSESİ’NE KAYIT OLDUM
“1961 yılında Konya Erkek Lisesi’ne kayıt oldum. Lise ikinci sınıfta edebiyat kısmına geçtim. Bu okulun edebiyat bölümü mezunuyum. Bu okulda Almanca öğretmenimiz olan Memiş Akdoğan Bey bizlere çok iyi örnek olan, yardımcı olan bir büyüğümüz idi. Fizik öğretmenimiz Hüseyin Köroğlu Beyi ve biyoloji öğretmenimiz Fahri Beyi de hayırla yâd ediyorum.”
LİSEDE İKEN OSMAN YÜKSEL SERDENGEÇTİ İLE TANIŞTIM
“Konya Lisesi’nde iken Süleyman Hayri Bolay Beyin vasıtası ile Osman Yüksel Serdergeçti ile tanıştım. Fikrî hayatımın gelişmesinde rahmetli Osman Yüksel Beyin çok emeği vardır. 27 Mayıs sonrası gelen hürriyet havasında yeni neşriyat ve yeni çıkan mecmua kitaplarını takip etme imkânı buldum. Aynı dönemlerde Mevlana’yı, Gazali’yi, Saidi Nursi’yi ve Marks’ı okudum ve inceledim.”
O DÖNEMLERDE SAĞ SOL İŞİ YENİ BAŞLIYORDU
“Bu dönemlerde okullarda sağ-sol işi yeni başlıyordu. Talebeler arasında kavgaya dönüşmemek üzere yapılırdı bunlar. Fikir münakaşaları oluyordu. Sol görüşlü öğretmenlerin etkilediği arkadaşlarımızla yapılan münakaşalarda ve münazaralarda hep ön saflarda bulunduk. Fakat bu münakaşa ve münazaralar ne kadar şiddetli olursa olsun o dönemlerde kavgaya dönüşmez ve olgunluk içinde yapılırdı.”
OKUL BİTTİ Mİ AZİZİYE’NİN ORADA KAMYON İNDİRİR HARÇLIĞIMI ÇIKARTIRDIM
“O yıllarda okulda tedrisat saat 15.30’da biterdi. 15.30’dan sonra Aziziye civarına gider, çantamı ve ceketimi bir yere bırakarak kamyonlardan mal indirirdim. Toptancı bakkallar oradaydı… Bir kamyonu boşaltır ve arkadaş ile beraber ikişer buçuk lira para alırdık. Ve bu 2.5 lira bizim bir haftalık harçlığımızı olurdu. Eğer iki gün çalışırsak biri ile cumartesi öğlen okuldan çıkınca bir kitap alır onu Pazar günü okurdum.”
İLKOKUL ÖĞRETMENİ OLDUM
“Liseyi bitirdikten sonra öğretmen okulunun fark derslerini vererek ilkokul öğretmeni oldum. Yıl 1964 idi. Bu arada resmi olmamak üzere Konya’nın maruf hocalarından Sivas Gürünlü Mehmet Şen Hoca Efendi’den Kuran- ı Kerim talim ettim. Ayrıca Batmanzade Mustafa Efendi’den de İslami ilimler konusunda özel dersler aldım. Bu arada eski garaj civarında Meramlı hocadan hat dersleri alarak Osmanlıca yazımı güzelleştirmeye çalıştım. Herhalde Konyalı hemşerilerim bana bu yüzden hoca lakabını verdiler.”
İSTANBUL HUKUK FAKÜLTEASİ’Nİ KAZANDIM
“Tayinimizin çıkacağı dönemde İstanbul Hukuk Fakültesi’ni kazandığım haberini aldım. Ve öğretmenliği bırakarak İstanbul’a gittim. Tayin yerim yanılmıyorsam Sarıveliler idi. Ama göreve başlamadım. İki yıl İstanbul’da kaldım.”
PARASIZLIK VE SİYASETTEN İKİ YIL SONRA İSTANBUL’U BIRAKTIM
“Fakat hukuk tahsilini bırakarak öğretmenliğe dönmek mecburiyeti hâsıl oldu. Maddi sıkıntılar ve yeni başlayan sosyal kargaşalar, sağ sol davaları filan. İstanbul’da fakülteye kayıt olduğum gün yanılmıyorsam 12 Ekim 1965’ti. Adalet Partisi seçimden galip çıkmış, tek başına iktidar olmuştu. Ben de ertesi gün hukuk fakültesine kayıt oldum. Aynı gün okulun avlusunda şimdi Türkiye’nin önde gelen gazetecilerinden birisi olan Taha Akyol ile tanışarak MTTB’ye gitmeye başladım.”
MTTB GÜNLERİM BAŞLADI
“Taha Akyol Bey ile tanıştım. Yanında da Osmaniyeli Hüseyin Öztürk Bey vardı. İkisi de hem Hukuk Fakültesi öğrencisi hem de İslam Enstitüsü öğrencileri idiler. Onların önderliği ile Milli Türk Talebe Birliği’ne devam etmeye başladık. Bu arada ben daha önceki dönemlerde şiirlerini okuyarak, fikri yazılarını okuyarak üstadım dediğim Necip Fazıl Beyi tanıdım ve Büyük Doğu Fikir Kulübü’ne üye oldum. Ve İstanbul’da bulunduğum sürece haftada iki gün oraya da devam ettim. Bu arada İstanbul’da bulunmanın benim için bir şans olduğu gerçeğinden hareket ederek, değişik ilim adamlarının ilmi, felsefi ve tarihi konferans ile seminerlerine iştirak etmeye çalıştım. Bu cümleden olmak üzere İsmail Hami Danişmend’in tarih sohbetlerini büyük bir iştiyak ile izledim. Ve bu arada onun Türklük meseleleri isimli esereni bularak okudum ve bu konulardaki görüşlerinden istifade ettim. Ayrıca eserlerini takip ettiğim bir büyük olarak adı geçenlerle birlikte Cevat Rıfat Atılhan beyi de burada rahmetle yâd etmek istiyorum. Kendisi ile hem İstanbul’da hem de Konya’ya geldikleri zamanlarda Konya’da görüşmek fikir düşünce ve tavsiyelerinden faydalanmak fırsatını buldum. Cevat Rıfat Bey ile Konya’dan aday olduğu dönemlerde tanışmıştım. Parti il binasında yaptığımız sohbetlerde kendisinden etkilendim ve İstanbul’a gidince de orada buldum.
70’in üzerindeki eserlerini okudum. Bunların büyük çoğunluğu da Yahudiler ve Siyonizm konusunda yazılmış eserlerdir.
BU YILLARDA ŞİİR YAZMAYA BAŞLADIM
“Aynı dönemde şiir yazmaya başladım. Şiirlerim henüz yayınlanmadı. Onları kitap haline getirmeye çalışıyorum. Nasip olursa 2008 yılı içinde yayınlamayı düşünüyoruz. 130 civarında şiirim var. Şiirden ibaret bir kitap olmasını tahmin ediyorum. Şiirlerim aşk, ilahiyat, tarih ve hatıralar ile ilgili. Aynı dönemde İstanbul’da yayınlanmakta olan Milli Yol dergisinin kapak sayfası elime geçmişti. İsmi hoşuma gittiği için adresine bir mektup yazdım. Ve abone yapılmamı istedim. Sahibi daha sonra İstanbul’a gidince tanıştığım hemşerimiz Mehmet Emin Alpkan Bey idi. Onu da rahmetle anıyorum. Türkeş Beyin Menderes’in asılmaması gerektiği konusundaki Hindistan’dan gönderdiği mektubu o dergide okumuştum. Bu dergide Nihal Adsız, Necdet Sancar, Arif Nihat gibi Türk edebiyatının ve Türk milliyetçiliğinin önemli isimleri yazılar yazıyorlardı. Onlardan çok istifade ettim. Lise tahsilim döneminde yapmaya çalıştığım önemli işlerden birisi de bence safahatı ezberlemeye kalkışımdı. Epeycesini ezberlemiştim. Ama zaman içerisinde köylerde gezerken ezberimizin birçok kısmını unuttum. Ama benim milli ve İslami kimliğimin olgunlaşmasında Mehmet Akif Ersoy’un çok önemli tesirleri vardır. Onu da rahmetle anıyorum.”
66 DA ALPARSLAN TÜRKEŞ’İN CAĞALOĞLU’NDA VERDİĞİ O KONFERANSI UNUTAMIYORUM
“1965 ya da yanılmıyorsam 1966 kışı idi. İstanbul Cağaloğlu semtinde arka tarafta bir konferans salonu vardı. Alparslan Türkeş’ in orada üniversite gençliği ile bir toplantı yapacağının haberini aldım. Ve o toplantıya gittim. Tabi arkadaşlarımızla birlikte gitmiştik. Yanımda Adanalı Mustafa Çiftçioğlu, Urfalı Hüseyin ve Ahmet Başaran kardeşler vardı Salonda 200’e yakın genç vardı. Türkeş Bey gençliğe çıktıkları yolu ve bu yolun zorluklarını ızdıraplarını, yapılacaklarını, beklentilerini anlattıktan sonra şöyle demişti: “Şimdi sizlere diyorum ki, benimle beraber bu meşakkati çekmeye razı olanlar kalsınlar, diğerleri çıkabilir.’ Bir süre sonra dönüp arkama baktım elli altmış kişi kadar kalmıştık. Ve o gün verdiğimiz söz üzerine bugüne kadar ahde vefa olarak devam ettik. Ve bundan sonra da takatimiz yettiği sürece, ömrümüz vefa ettiğince Türk milletinin hizmetinde ve emrinde olmaya devam edeceğiz.”
ŞEHİT EDİLEN RAHMETLİ KEMAL FEDAİ ÇOŞKUNER BEYİ RAHMETLE YÂD EDİYORUM
“Bu arada rahmetli Kemal Fedai Coşkuner Beyi de hayırla yâd etmek istiyorum. Kendisi öğretmendi. Aslen Aksekili idi ve İzmir’de yayınlamaya başladığı Fedai dergisini İstanbul’a nakletmişti. İstanbul’da bulunduğum süre içerisinde iki yıla yakın bu derginin İstanbul Üniversitesi muhabirliğini yaptım. Kendileri daha sonra tekrar İzmir’e döndüler ve 1970’li yıllarda hain bir saldırı sonucu kalleşçe şehit edildi. Allah rahmet eylesin. Bu arada 1965’ten başlamak üzere 1983’deki vefatına kadar avukat Tevfik Fikret Kılıçkaya Bey ile irtibatımızı kesmeden görüşmelerimizi devam ettirdim. Her türlü sıkıntımızda bizlere yardımcı olan bir abimizdi.”
MEHMET AKİF’İ MEZARI BAŞINDA ANARKEN BİR ŞİİR YAZMIŞTIM
“İstanbul hukuk fakültesinde öğrenci iken, 1966 yılının Aralık ayında Mehmet Akif’i anma yıldönümünde, mezarı başında iken duygulanarak yazdığım şiirden bir bölüm şöyle idi:
İlham kaynağın Kur’an,
Hep adalet isterdin
Mazlumlara sipergâh
Hürriyet hakkın derdin
Sözlerinin hepsinde başka tat
Başka feyiz var
Senin bütün ömrünü
Bir büyük dava kaplar…”
1968 YILINDA RABİA HANIMLA EVLENDİM
“1968 yılında aslen Aksaray’ın Eskil ilçesine nüfusunu kayıtlı Rabia hanımla evlendim. Bu evlilikten dört çocuğumuz oldu. Çocuklarımdan Zehra öğretmendir. Büyük oğlum Mehmet Kamil tıp doktorudur. Küçük kızım liseden sonra okumadı, ev hanımı…Küçük oğlum Kürşat öğretmendir.
İSTANBUL DÖNÜŞÜ BEYŞEHİR ÜZÜMLÜ KASABASI CENGİZ TOPEL İLKOKULU’NA ATANDIM
“İstanbul’dan döndükten sonra tekrar tayinimi istedim. Beyşehir’in Üzümlü Kasabası Cengiz Topel İlkokulu’na atandım. İlk öğretmenliğimi burada yaptım. O okulda aynı kasabanın yerlisi olan müdürüm Ali Tekinay Beyin çok büyük iyiliklerini ve rehberliğini gördüm. Onu da rahmetle anıyorum. Üç yıl burada çalıştım. 1969 Mayıs ayında vatani görevimi yapmak üzere askere gittim.”
ASKERLİĞİMİ ER ÖĞRETMEN OLARAK YAPTIM
“Askerlik için ilk önce Isparta 58. Tümende acemi eğitimimi yaptım. Daha sonra kur’a ile Urfa’nın Siverek ilçesine bağlı Taşağıl Köyü İlkokulu’na er öğretmen olarak gittim. Burada iki yıl süresi ile okulda beş sınıf bir arada eğitim vererek öğretmenlik görevime devam ettim ve vatani görevimi de tamamladım…
ASKERLİK DÖNÜŞÜ KULU KOZANLI’DA EĞİTİMCİLİK HAYATIMIZ YENİDEN BAŞLADI
“Askerliğimizi tamamlayarak yaptığımız dönüş sonrası bu kez Kulu’nun Kozanlı Kasabası İlköğretim Okulu’na atandım. 1971 yılının Eylül ayından 1974 yılının Kasım ayına kadar aynı okulda çalıştım. Buradaki görevimin son bir yılında ise okul müdürü olarak görev yaptım. 1974 seçimlerinden sonra köyden ayrılmayı düşündüm ve o zaman Konya merkeze bağlı Yarma Kasabası İlkokulu’na müdür olarak atandım.”
İHTİLAL SONRASI YAŞANANLARDAN HASTA OLUP 50 KİLOYA KADAR DÜŞTÜM
“12 Eylül sabahı bir Cuma günü idi. Hiç unutmuyorum yine evden çıkmış hiçbir şeyden habersiz okula gidiyordum caminin önünde köylüler beni karşıladılar. ‘Hoca haberin var mı ihtilal oldu’ dediler. Onlara bu ihtilali kimin yaptığını sordum onlar da ‘ordu’ dediler. Benim ilk yorumumda ‘Eğer bunu yapan ordu ise zarar gelmez, memleket için hayırlı olsun’ dedim. Aradan zaman geçti. Tutuklamalar başladı, ev baskınları başladı. Bir gün haberleri izlerken televizyonda MHP’li ve ülkücü 250 civarında insanın tutuklandığını ve dosyalarının tanzim edilerek idamla yargılanmak üzere muhakeme edileceğini izledim. O gecenin sabahına hastalanmış olarak uyandım. Bu tutuklanan insanların aralarında partinin meclis grubu ve ileri gelenlerinin dışında en az 50 civarında çok yakından tanıdığım arkadaşlarım vardı. Ve rahatsızlığım gittikçe artmaya başlamıştı, bir yıl kadar tedavi oldum. Bu sıkıntım sırasında 50 kiloya kadar düşmüştüm. Çabuk sinirleniyordum. En nihayet bir yaz tatilinde yukarıda zikrettiğim avukat Fikret Beyin tavsiyesi ile eve kapandım, ilaçları bıraktım ve kendimi cemiyetin dışında tutarak kendi kendimi tedavi etmenin yolunu buldum ve ardından da iyileştim; öğretmenlik görevimize devam ettik. Burada bu muhakemeler sonrasında idam edilen, kaybolan ve eceli ile ahrete intikal eden bütün dostlarımı ve milliyetçi büyüklerimi rahmetle yâd ediyorum. Onlar Türklüğe hizmet için ömürlerini vermiş ve tüketmiş insanlardır. Ama ne yaparsın ki ihtilal olan bir memlekette kötülerin yanında iyilerde ayırt edilmiyor cezalandırılıyormuş.”
ÖĞRETMENLİK YAPARKEN GENÇLERİN İMAN VE İRFAN SAHİBİ OLMALARINA ÇALIŞTIM
“1983 yılının Şubat ayına kadar aynı okulda müdür olarak görev yaptım. Bu idareci olarak görev yaptığım okullarda devamlı olarak idarecilerin okutmak zorunda oldukları ders saatlerini dördüncü beşinci sınıflarda okutulan din kültürü ve ahlak bilgisi derslerini üzerime alarak milletinin iman ve irfanına sahip gençler yetiştirmek için çalıştım. 1983 Şubatında Konya Yetiştirme Yurdu’na tayinimi yaptırdım. Bunda çocuklarım ortaokula çağına gelmişlerdi; onların eğitimlerini devam ettirmek için Konya Yetiştirme Yurduna tayinimi istemiştim.”
DAHA SONRA TEKRAR SAĞLIK BAKANLIĞINDAN MİLLİ EĞİTİM BAKANLIĞINA DÖNDÜM
“1984 yılı Kasım’ında Sağlık Bakanlığı’ndan ayrılarak yeniden Milli Eğitim Bakanlığı’na döndüm ve Yaylapınar İlkokulu’na okul müdürü olarak atandım. 1994 yılı Nisan’ında bu görevimden emekli oluncaya görev yaptım.”
MİLLİYETÇİ ÖĞRETMENLER VE ÜLKÜCÜ ÖĞRETMENLER DERNEĞİNİN KONYA ŞUBELERİNİN AÇILMASINDA GÖREV ALDIM
“Bu memuriyet hayatımız devam ederken hiçbir zaman milliyetçi çalışmaların ve camianın uzağında kalmadım. Türkiye’nin her yerinde bu camianın önemli isimleri ile mektuplaşarak, haberleşerek faydalı olmayla çalıştım. 1960’lı yılların sonunda ve 1970’li yılların başında Milliyetçi Öğretmenler Derneği ve Ülkücü Öğretmenler Derneği’nin Konya şubelerinin açılmasında kurucu üye olarak bulundum.
EMEKLİ OLDUKTAN SONRA FAAL SİYASETE KATILDIM
Emeklilik işim kesinleştikten sonra MHP Meram ilçe teşkilatına üye oldum. 1995 yılında yapılan il kongresinde Ali Patlak beyin listesinde yer alarak kongreye girdik. Kongreye Ali Patlak Bey ve Sayın Yusuf İnanç Bey Baykan adayı olarak girdiler. Kongrede bizim de yer aldığımız liste kazandı ve il yönetimini teşekkül ettirdik. Bu dönem Rahmetli Alparslan Türkeş Beyin son dönemleri oldu ve bu yönetim de Türkeş Beyin son il yönetimi oldu. Burada rahmetli başbuğum Alparslan Türkeş beyi rahmetle hasretle ve şükranla yâd ediyorum. Bu yönetimdeki görev süresince il ikinci başkanı olarak iki yıla yakın görev yaptım, bu sebeple de emekli olduktan sonra başlamış bulunduğum özel işimi bıraktım ve sabahtan akşam işimiz bitinceye kadar, hatta zaman zaman da gece yarılarına kadar parti binasında bulunarak vatandaşların problemlerine çare bulmaya gayret gösterdim. Yine bu vesile ile iki yıl süresince ve ondan sonrasında vefatına kadar beni arabası ile getirip götüren, nerede ise küçük kardeşim gibi ‘hocam’ diyerek hizmet eden yönetim kurulu üyemiz Ali Zamanoğlu Beyi rahmetle anıyor, hatırasını yar ediyorum.”
HİLAL EĞİTİM VAKFI’NI KURDUK
“1997 yılının Eylül ayında yapılan kongreyi Yusuf İnanç beyin listesi kazandı ve biz yeniden normal hayatımıza döndük. İl yönetimde görev aldığımız sırada Hilal Eğitim Vakfı’nı arkadaşlarımızı teşvik ve organize ederek Ali Patlak Bey ile birlikte kurdurduk. 1997’den sonraki dönemde Hilal Eğitim Vakfı’na öğrenci yurtları açmak mecburiyeti doğdu. Bu iş ile ilgili olarak arkadaşlar bizi layık gördüler, görevlendirdiler. Şimdiki Kızılay Hastanesi’nin bulunduğu yerde eski Borsa binası vardı. O binada Hilal Eğitim Vakfı’nın ilk öğrenci yurdunu açtık. Bir yıl kadar bu yurdun başında görev yaptım”.
MHP’ YE YİNE İLBAŞKANI OLUYORUM
“Bu arada yine de camia ile olan irtibatımızı kesmeden Konya’nın ilçe ve kasabalarını zaman zaman dolaşarak siyasi çalışmalarımıza devam ettik. 2000 yılındaki il kongresinde tekrar Ali Patlak Bey ile birlikte aynı listeden kongreye girdik. Ve seçimi kazanmak yine nasip oldu. Ali Bey İl Başkanı ben de İl başkan vekili olarak 2002 Temmuz ayına kadar beraber çalıştık. Ali Beyin erken seçimlerde milletvekili adaylı olmak için istifasından sonra il yönetiminin oy birliği ile il başkanı seçildim. Ve genel merkezin onayı ile il başkanı oldum. 2002 seçimlerinde MHP’nin Konya il başkanı olarak arkadaşlarımızla çalıştık. Burada Ali Bey dâhil bütün yönetim kurulu üyelerine ve bana yardımcı olan bütün dostlarıma şükranlarımı arz ediyorum.”
DEVLET BAHÇELİ’DEN İZİN ALARAK 2003 YILINDA AKTİF SİYASİ BIRAKTIM
“2003 yılı Temmuz’unda yapılan il kongresine aday olmadım. Biraz dinlenme ihtiyacı hissediyordum. O sebeple aday arkadaşlarımın huzur ve rahatlıkla kongreyi geçirmeleri için çalıştım. Ve kongrede bir veda konuşması yaparak aktif siyaseti noktalamış oldum. İl başkanı bulunduğum dönemde kongreyi yapıp partiyi devretmeden Genel Başkanım Sayın Devlet Bahçeli’den randevu alarak gidip görüştüm. Kendilerine artık resmi bir görevim olmayacağını, bu sebeple de aday olmadığımı, hatta belki delege bile olamayacağımı arz ettim. Kendisi ile 40 dakika kadar baş başa görüştüm, düşüncelerimi arz ettim. Helalleştim. Geldim. Şunu söylemiştim: Bundan sonra görevim olmayacak ama benim adımı İsmail Hoca koydular başkan kim olursa olsun “hoca sen bu işi bilirsin gel şu işi yap” derlerse o işi seve seve gider yaparım. Çünkü ben her zaman teşkilatlarının emrinde olmayı şiar edinmiş bir insanım.”
BOL BOL KİTAP OKUYOR SOSYAL FAALİYETLERE KATILMAYA ÇALIŞIYORUM
“Şimdi çoğunlukla evde oturuyorum. Kitap okumakla zamanı geçiriyorum. Bu arada arayıp sıkıntılarını arz eden dostlarıma yardımcı olmaya çalışıyorum. Haber edilen bütün sosyal faaliyetlere katılıyorum. Bunun yanında lise döneminden beri yazmakta olduğum şiirleri kitap yapmaya hazırlanıyorum. Yedi torun sahibiyim. Beni mutlu eden en büyük nedenlerden birisi de karşılaştığım öğrencilerden ve dostlarımdan gördüğüm samimiyet, hürmet ve iltifatlardır. Meslek gruplarının hemen hepsinde öğrencilerim var. Bir kısmı emekli olmaya başladı. Bunlar beni keyiflendiriyor.”