"Japonya'da Din, Toplum ve Değişme" konferansı
Ankara Üniversitesi Asya-Pasifik Araştırmaları Merkezi Müdürü Prof. Dr. Ali Merthan Dündar:- "Japonya'da değişim radikal olabiliyor ancak toplum hemen uyum sağlıyor ve bunu Japonlaştırarak, Japon yaşam tarzının parçası haline getirerek, büyük çatışmalar y
İSTANBUL (AA) - Ankara Üniversitesi Asya-Pasifik Araştırmaları Merkezi Müdürü Prof. Dr. Ali Merthan Dündar, Japonya'da değişimin radikal gerçekleşebildiğini belirterek, "Ancak toplum hemen uyum sağlıyor ve bunu Japonlaştırarak, Japon yaşam tarzının parçası haline getirerek, büyük çatışmalar yaşamadan hep beraber yaşayabilmeyi sağlıyor." dedi.
Prof. Dr. Dündar, İbn Haldun Üniversitesi Süleymaniye Yerleşkesi Medeniyetler İttifakı Enstitüsü (MEDİT) Konferans Salonunda Çarşamba Sohbetleri kapsamında "Japonya'da Din, Toplum ve Değişme" konulu konferans verdi.
Japonya'nın 1600'den itibaren dış dünyayla ilişkisini kestiğini dile getiren Dündar, bunun yaklaşık 250 yıl sürdüğünü söyledi.
Dündar, Japonya'nın bu sürede küçük ölçekli Çinli ve Korelilerle ticaretinin bulunduğunu aktararak, "Bunun haricinde özellikle Hollandalılarla Nagasaki açıklarında Dejime yapay adasına dönemin Şogunluk yönetiminin senenin belli aralığında izin verdiği ölçüde Hollanda'dan gemiler gelerek Japonya'nın ihtiyaçlarını karşılıyor ve alacaklarını alıp ülkelerine dönüyor. Bunun içinde sadece ticari emtialar değil dünyayla ilgili raporlar da var. Japonya yönetiminin ilk defa Türkiye hakkındaki ilk bilgileri buradan aldığını biliyoruz." diye konuştu.
- "Japonlar Batı'nın sadece teknolojisini değil kültürünü de aldı"
Türk dünyasında ilk defa 11. yüzyılda Divan-ı Lügat-it-Türk'te Kaşgarlı Mahmut'un Caparka ya da Caparga diye Japonya'dan bahsettiğinin düşünüldüğünü, Selçuklu döneminde Arap tüccarların ve coğrafyacıların seyahatnamelerinden ya da yazdıklarından dolayı Japonya'yla ilgili bazı bilgilerinin olduğunu anlatan Dündar, Osmanlı döneminde de Batılı denizcilerin ve tüccarların eserlerinden alınan bilginin bulunduğunu ancak 19. yüzyılın son çeyreğine kadar Türklerle karşılıklı olarak tanışıklıklarının olmadığını bildiklerini kaydetti.
Prof. Dr. Ali Merthan Dündar, araştırdıkça Türk ve İslam dünyası-Japonya ilişkilerinde çok yönlü konuların olduğunu belirterek, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Bunları daha çok araştıracak insana ihtiyacımız var. En büyük problemimiz maalesef bölgenin dilini bilmeden, kaynak dillerini okuyup değerlendiremeden bu konularda çalışmalar yapılması. Türkiye'de Japonya'yla ilgili yapılan çalışmaların maalesef şimdiye kadar yüzde 80'i Japonca kaynaklara dayanmadan yapılıyordu. Bunlar ciddi problem. Artık bizim de klasik Çince'ye ya da klasik Japonca'ya hakim gençleri yetiştirerek araştırmalarımızı daha derinlere götürmemiz lazım. Japonlar Batı'nın sadece teknolojisini değil kültürünü de yaşam tarzını da aldı. Japonya'nın yaklaşık 250 yıl kalan kapalılığının Japonya'yı saldırılardan ya da dış baskılardan koruduğunu söylemek mümkün. Fakat bu biraz da Japonya'nın coğrafyası ve zenginliğiyle ilgili bir şey."
Japonya'nın 1850'li yıllarda bazı Avrupa devletleriyle olan ilişkilerine de değinen Dündar, sonraları Batı'ya ve Batı yanlısı yöneticilere karşı homurdanmanın yavaş yavaş silahlı müdahaleye evrildiğini gördüklerini aktardı.
- "Türkiye'de en çok merak edilen, Japonlar'ın dini ne?"
Dündar, Japonya ya da yabancı kültürlerle ilgili çalışacaklara, "Lütfen onları, o kültürleri anlamaya çalışmayın. O kültürleri öğrenmeye ve kabul etmeye çalışın. Çünkü dünya görüşümüz, ahlak ve din anlayışımız farklı." önerisinde bulunarak, "Japonya'da 'Siz neye tapıyorsunuz?' diye sorduğumuzda, 'Yılbaşında Şinto tapınağına gidiyoruz, kilisede evleniyoruz, ölünce Budist olarak bizi yakıyorlar.' Bunu anlamamız mümkün değil. Onun için Türkiye'de en çok merak edilen, Japonlar'ın dini ne? Bana göre, Japonların dini kültürdür. Japon tarzı bir yaşam vardır ve bu din gibidir. Bunun dışına çıktığınızda toplum sizi dışlar." ifadelerini kullandı.
Japonya'nın en büyük özelliklerinden birinin dış kültürleri Japonlaştırması olduğuna işaret eden Dündar, "Japon kültürüne adapte olmuş bir Budizm var." dedi.
Ali Merthan Dündar, Japonya'da dinin, İslamiyet'teki gibi kitabi bir din olarak yaygınlaşmadığı için dönem içinde konjonktür olarak değiştiğine dikkati çekerek, şunları kaydetti:
"Ancak bu değişimler radikal bile olsa toplum, kısa süre içinde bunları kendine benzeterek toplumu yıkıcı, ülkeyi yok edici seviyede iç çatışmaya dönüşmeden kendini toparlıyor ve bununla yaşayabiliyor. Budizmi, Şintoizmi, hatta Hristiyanlığı da yaşatabiliyor. Japonya'da değişim radikal olabiliyor ancak toplum, hemen uyum sağlıyor ve bunu Japonlaştırarak, Japon yaşam tarzının parçası haline getirerek, büyük çatışmalar yaşamadan hep beraber yaşayabilmeyi sağlıyor."
Kaynak: