Hüseyin Altunbaş
Kampüs cıvıl cıvıl
Kaç zamandır kampüsteki reklamları mercek altına alayım diyorum. Gündem doluyor taşıyor ve kampüs yine kenarda kalıyor. Bu sefer kenarda kalmasına bizzat izin vermedim. Yazıma el koydum. Yeter dedim! Ne o öyle! Nasılsa gözümün önünde diye, nasılsa kaybolduğu yok diye öteleniyor benim kampüsümün mecrası dedim. İyi demiş miyim? Kesinlikle iyi demişim. Sanki kampus farklı bir şehir. Sanki farklı bir kitle. Sanki farklı bir yaşam, farklı bir refleks. Kesinlikle öyle!
Konya’dan daha farklı refleksleri olan bir yaşam alanı. Cıvıl cıvıl, neşeli insanlar, durmadan akan trafik, bir koşturmaca, bir eğlence, işte Türkiye. Evet kampüs tam Türkiye! 80 bin üniversite öğrencisi aktif, enerjik, bakıyor, inceliyor, tüketiyor. Evet gördüğünü tüketiyor!
Bir çok şehirden daha büyük bir nüfus. Hem de aktif nüfus. Tüketmeye hazır bir nüfus. Bu nüfusu büyük markalar da pazarlama planlarında görüyor demek ki. Bu neşeye bu eğlenceye onlarda katılıyor. Reklam mecrasında yaratıcı, eğlenceli reklamlarıyla katılıyor. Agresif satış standlarıyla katılıyor. Hakikaten cıvıl cıvıl…
Kampus mecrasında ulusal markalardan kimler var! Avea’lar, Vodafone’lar, Play Station’lar, Metro Çikolata’lar, Orkid’ler, Leman’lar, her hafta farklı etkinlik ve farklı mesajlarla, farklı markalar. Şehirde görmediğimiz markalar…
Kızgın ama keyifli pazarlama yarışı. Bütünleşik pazarlama iletişiminin yapılacağı yer, kampus.
Her reklamı analize tabii tutmayacağım bugün.
Ama Orkid reklamına özellikle bir pencere açmak istiyorum. Üniversite öğrencisine yönelik basit ve etkili bir reklam yapmışlar. Yeni ürün lansman reklamında kampus mecrasını yaratıcı ve renkli kullanmışlar. Bizim reklamcılarımızın özellikle incelemelerini isterim. İşini yapan süper bir reklam. Hedef kitle analizi yapılmış. Hedef kitlenin sınav süreci düşünülmüş, onun sınav metaforu olan kitapla reklamın ana markası birlikte yerleştirilmiş ve mesaj verilmiş. “Sınav sonrası, ders arası, arkadaşlarınla buluşmadan az önce… Gün içinde yenilenmek istediğinde yeni Orkid Yaprak hep seninle!” Fayda da var, vaad de var, içgörü de var.
Daha ne olsun. Çok tebrik olsun.
Ulusal markalar içinde yerel markalar neredeyse yok. Demek ki bizim kampusü yerel markalarımız daha keşfedememiş ya da yer kalmamış giremiyor. Çok yazık!
Adese’yi gördüm sadece. Başarılı bir mecra seçimi tebrik ederim. Gençlerle iletişim kurmak cesaret ister. İletişim kurarsanız güçlü, aktif enerjik algılanırsınız. Bu imaj faktörlerini kendinize transfer edersiniz. Bu kadar ulusal markalar arasında Adese’nin genç müşterileriyle iletişimi ciddiye alması göze hoş geldi.
Yerelden bir başka eğitim kurumunun işi de vardı ama yaratıcı olamadığı için, evrak veya yazışma formatını reklam mecrasına koyduğu için tebrik edemeyeceğim bir reklam olarak dikkatleri çekti. Her zaman söylediğim gibi dikkat çekmek de iş yok. Önemli olan amaca götürecek dikkati çekmek.
Onu Radyoda Gördüm
Kül Kedisi reklam mecrası radyo için Radyo Reklamcılık Bürosu’nun sloganıdır bu “Onu radyoda gördüm”. Yani radyo istasyonu seçerken ve radyo reklamı yaparken bu “görme” eylemi olacak diyor. Böyle bir mecranın Türkiye’deki ve de özellikle Konya’daki durumu nedir sizce?
Onu radyoda görmek midir? Kör etmek midir?
Maalesef ki bizim yerel reklamlarımızın radyoda görerek farklılaştırmayı sağlamayı bırakın, gördüğümüzü düşündüğümüzü de unutturmayı sağladığını söylemek herhalde yanlış olmayacaktır. Aynı kişinin bir milyon tane reklamı seslendirmesiyle nasıl göreceğim ki ben o ürünü!
Aynı bayan sesi, aynı erkek sesi, bir başlıyor reklam kuşağı. Muhteşem vaadli bir hizmet reklamını da o seslendiriyor, satış vaadli bir ürün reklamını da o seslendiriyor. Yetmiyor imaj reklamındaki tonlamayı bile o ses yapıyor. Buyurun şimdi radyoda neyi göreceksiniz? Onu radyoda göremedim. “Ben onu radyoda vallabilla göremedim” de bizim sloganımız oluveriyor haliyle. Olmaz beyler!
İşin kolayına kaçarak radyo reklamcılığına yapılan bu baltalamayı birileri durdurmalı. Radyo sadece ses kullanma dezavantajına rağmen hala etkili bir mecradır. İnternetten dinle, televizyondan dinle, yürürken dinle, arabada dinle, internette gazete okurken dinle, cep telefonundan dinle. Başka bir mecra var mıdır böyle özelliklere sahip? Zihnin tiyatrosu olarak nitelendirilen radyoda duyduğun reklamı zihninde sen canlandırıyorsun ve asla unutmuyorsun. Yani reklam senin zihnine girecek ve çizimini yapacak.
Bizim reklamlarımız zihne girip çizim yapmıyorlar, çizdiriyorlar!
Aynı seslendirme dışında şu şekilde verilen mesajlarla kimi nasıl etkileyeceksiniz ki! “Tüm Konya bizi dinliyor şimdi” ya da “Ey Konya bu kampanyayı kaçırma”, “Bütün Konya bu ürünü alacak ve mutlu olacak” gibi mesajlarla kime etkileyeceklerini zannediyorlar ki! Tüm Konya’nın seni dinlediğini mi zannediyorsun! Tüm Konya’nın reklamını yaptığın yerden alışveriş yapacağını mı düşünüyorsun! Be safdilli! O ancak tek kanallı dönemlerde olabilirdi! Tek mağazalı dönemlerde olabilirdi!
Şimdi o sadece fantezi!
BEYSU Turkish water! Turksish water!
İngilizce olarak Türkiye Cumhuriyeti Sağlık Bakanlığı nasıl yazılır?
Beysu firmasının küçük sularını alın ve ambalajındaki bilgileri kontrol edin. Orada Türkçe ve İngilizce bilgiler göreceksiniz. Dışarıya da ihraç edildiği için İngilizce de yazılıyor. Ürün iletişiminde ambalaj çok önemli! Sadece renk ve logo olarak değil bu bilgiler olarak da çok önemli! Şimdi Beysu ambalajındaki ilgili bölümü aynen size aktarıyorum.
“ T.C. Sağlık Bakanlığı 24/10/2007 tarih ve 76 nolu ruhsat ile BEYSU SU İMALAT NAK.TUR.SAN.VE TİC.A.Ş. tesislerinde tam otomatik makinelerde el değmeden doldurulmuştur. Fully automatically filled at BEYSU A.Ş. according to Turksish Republic Health Ministry licence No:76 date 24/10/2007.
Buyurun!
Ambalaj deyip geçmeyeceksiniz. Küçük bir hata deyip geçmeyeceksiniz. Küçük bir harf canım deyip geçmeyeceksiniz.
Turksish diye bir şey var mı!...
Turkish mi Turksish mi?
Türkiye Cumhuriyeti Sağlık Bakanlığı da şöyle yazılıyor. The Ministry of Health of Turkey veya The Republic of Turkey Ministry of Health.
Orada yazılan Türk Cumhuriyeti Sağlık Bakanlığı demeye çalışıyor.
Bunu kim yapıyor! Kim onay veriyor! Kim kontrol ediyor! Hala kim bu hatayı niye düzeltmiyor acaba”
Akşehir’deydim.
15-22 Nisan tarihleri arası Turizm Haftası. Neredeyse her yıl Turizm Haftası etkinliklerinde Akşehir’e davet edilirim. Bu 3.davet edilişim. Akşehir Kaymakamlığına tekrar teşekkür ederim. Cuma günü de oradaydım. Şehirlerin pazarlamasında nelere dikkat edilmesi gerektiğini, püf noktalarını vererek anlatmaya çalıştım. Neredeyse Akşehirlilerden daha çok Akşehirli olduğumu düşünmeye başladım. Akşehir’i onlardan daha çok düşünüyorum. Nasreddin Hoca diyarının inanılmaz güzel özellikleri var. Bunları rakip şehirlerden daha etkili ve daha komik anlatabilmeli. Öyle değil mi? Dünyanın en komik ve esprili üstadından, hocasından bunu alıyor olması zaten biricik özellik değil mi? Ama şehir pazarlaması nire biz nire! Şehir pazarlaması üzerine Konya ne yapıyor ki Akşehir yapsın. Önce evin büyüğü bunda öncü olur. Küçüğü de onu rol-model alır. Sesim geliyor mu!
Bugünü bilgilendirmeyle bitirelim. Mayıs ayının 8’inde ve diğer Cumartesileri reklam eğitimleri başlayacak. Rixos otelinde yapılacak eğitimlerde işin profesyonelleri Konya’da olacak. Bu eğitimleri reklam ajanslarımız, şirketlerin reklamcıları, reklam departmanları, işini büyütmede reklamın etkisini bilen herkes görmeli, almalı. Hadi bakalım.