Kendini dinle, işitesin diğerini

Kim senin can dostun? Biliyor musun? Kim benim can dostum?

Çocukken annem sokağa çıkmamıza izin vermezdi. Yakın akraba çocukları dışında kimseyle pek oynamak kısmet olmadı. Yazları üç, dört ay gidilen yazlıklarda arkadaşlarım oldu. Ancak her yıl başka bir yerde olduğumuz için hiçbiri devam edemedi.

İlkokulda arkadaşlarım vardı, en sevdiğim arkadaşımın babası piyangodan para kazandı ve hayatları değişince uzaklaştı. Çok kibirli bir yetişkin olduğunu gördüm sonraları.

Ortaokulda yakın kız arkadaşlarımı lisede kız-erkek karışık ilk açılan sınıfa geçince kaybettim. Orada can dostum vardı. Uzun süre birlikteydik. Üniversite döneminde o yurtdışında, ben Türkiye’de olmamıza rağmen dostluğumuz sürdü. Ben evlenince koptuk. 24 yıl görmedim. Sonra öldüğünü öğrenince çok ağladım.

Evlilikler sonuçlandığında herkesin birbirinin boğazına sarılması, en ilkel dürtülerle davranması evlilik bağında da “can dostluğu” olmadığını anlatıyor açıkça.

6 yaşından itibaren kitaplar can dostumdu. Onların öykülerini ben de yaşadım.

Yıllar sonra fark ettim ki, can dostum dediğim her şey yaşamayan ve birlikte yaşamadığım insanlar. Asla sizi kırmayacak yerde olanlar. Asla size günlük hayatın çekişmesi içinde üzecek bir şey yapmayanlar. Kitapları sevmemin nedenlerinden biri karşılanmayan “can dost” ihtiyacımdı.

Bir gün farkındalık geliştirdiğinizde yaptıklarınızı neden yaptığınızı anlarsınız. Her şeyi bir anda anlamayız. Ancak birçok iç içe geçmiş düğümü çözmeye özlem duymaya başlarsınız. Birini çözünce diğerine atlarsınız. Her bir çözme süreci çok acı verir. Kendin hakkında yeni ve istemediğin şeyleri öğrenme acısı. Kendinden pek emin olarak yaşamak varken içinde bir samimiyet arzusu uyanması sonsuz bir arayışın kapısını açar. Can dost ayna olur sana.

Ölümcül bir kaza ya da hastalık geçirenlerin yüzleşmeye kapı aralaması da bundandır. Ölümden ötesi yoktur. Sonsuz sanılan zaman bitmektedir ve ben ne yaptım, sorusu demir bir çekiç gibi kafasını döver insanın. Ben kimi sevdim?

Köpek çok seviyorum, diyerek köpek alanların sonra sabahları ben kalkamam, diye kapıcıya emanet etmeleri. Kapıcıların gezdirdiği köpek kimi sever acaba?

“Köprünün altından çok sular geçti şimdi biz büyük adamız” diye böbürlenenler ve kibir, gurur, kendini beğenmişlik, ezber okuma ile bilgi hıfz eden malumatfuruşluk, sınıf veya unvanlara sığınma, paraya tapma ve devamlı sayma hali. Bunların hepsi insan var olduğundan beri var. 13. yüzyılda insan farklı değildi. O dönemde de Moğolların ya da Haçlıların önünden kaçan insanların yaşadığı köksüzlük duygusunu bugün de derinden yaşıyoruz. İnsanların geçmişi yok. Çok hızlı vazgeçiyorlar. Unutuyorlar. Yaşadıkları, sevdiğini iddia ettikleri hiçbir şeye sahip çıkmıyorlar. Sahip çıkmak için gereken irade, inanç ve cesaret yok. Korkular yönetiyor hayatları. Korku insanı kör, sağır ve dilsiz hale getirir. Kimsenin kimseyi dinlemediği ve dinlemeyi bilmediği bir dünyadayız.

Mesnevi “Dinle” diye başlar. İşit, der. Kulakların işitmesi yeterli değil elbette duymak, algılamak da elzem. Mevlana neden bu gün okunmalı diye soracak olursanız dinlemeye yarar. Önce kendi içini, özünü dinlemeye sonra başkalarını dinlemeye.

Eğer kendini dinlemekten korkuyorsan kimseyi dinlemezsin. İçindeki özün sesini işitmezsen kimseyi işitmezsin. Kendini sevmiyorsan kimseyi sevmezsin. Kendine inanmıyorsan kimseye inanmazsın. Etrafımızda genç, yaşlı herkesin kulaklıklarla dolaşması boşuna değil. Onların mesajı: “Sadece istediğimi dinlerim. Önem verdiğimi dinlerim. Başkalarını da hiç merak etmem.”

Deli gibi yüksek sesli müzik merakı kadar herkesin inanılmaz gürültücü oluşu kendilerinin sesini işitmemek için. Gürültü içlerindeki sesi bastırıyor. O diyor ki, yanlış yapıyorsun. Yanlış yapıyorsun kibirli ve gururlu olmak zavallılıktır. Yanlış yapıyorsun dedikodu etmek en büyük günah ve ayıptır. Yanlış yapıyorsun hep yalana başvuruyorsun. Neden bu kadar insanlar yalan söylemekten nefret ederim, dediği halde sürekli yalan söylemede. Mevlana bütün insanlık deneyimini sentezleyerek insanın özüne varır. Mevlana’nın işi insandır. Özü de sevgidir. Çünkü insanı insan yapabilen tek değer sevgi.

Dinle, diye başlar Mesnevi. Dinlersen işitirsin karşındakini ve anlarsın ne dediğini. Kul ile Allah arasındaki perde yerle gökler değildir. Bu perde nefsin kendisidir

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Çok uzun metinler, küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.