Kerkük'teki 'bayrak' gerilimi büyük krizin işareti

Kerkük'teki 'bayrak' gerilimi büyük krizin işareti

Kerkük Vilayet Meclisi'nin kamu kurumlarında Irak bayrağının yanına IKBY bayrağının asılmasına ilişkin kararı dikkatlerin Musul'dan Kerkük'e dönmesine neden oldu. Bugün Kerkük'te yaşananlar uzun vadede derin sorunlara dönüşebilecek bir sürecin ilk işaretl

Kerkük Vilayet Meclisi'nin 28 Mart 2017'de Kerkük'te kamu kurumlarında Irak bayrağının yanına Irak Kürt Bölgesel Yönetimi (IKBY) bayrağının asılmasına ilişkin kararı Irak'la ilgilenenlerin dikkatinin en azından kısa bir süreliğine Musul'dan Kerkük'e dönmesine neden oldu. Ancak bugün Kerkük'te yaşananlar kısa süreli ve geçici bir gelişmenin ötesinde uzun vadede derin sorunlara dönüşebilecek bir sürecin ilk işaretleri olabilir. Bu nedenle Kerkük'teki bayrak meselesini daha geniş bir çerçeveden değerlendirmek gerekiyor.

Elbette, bayrak krizi siyasi bir sembol olması yönüyle son derece önemli. Ancak eğer bugün Kerkük'te tanık olunan gelişmeler sadece 'bayrak' sorunu çerçevesinde ele alınırsa yaşanan sürecin nedenleri de olası sonuçları da anlaşılamaz. Tespitimizi baştan yapalım; Kerkük'te bayrak krizi ile sembolleşen olaylar aslında uzun erimli bir sürecin parçası. 2003 yılında Irak'ın işgaliyle başlayan Kerkük'ün IKBY'ye bağlanma süreci, bayrak kriziyle önemli bir aşamaya ulaşmıştır. Eğer bu süreçte yerel ve bölgesel olarak güçlü bir karşı çıkış olmazsa en geç iki yıl içinde (belki de daha kısa bir süre zarfında) Kerkük IKBY'ye tam olarak bağlanacaktır.

- Bu noktaya nasıl gelindi?

Irak'ın işgalinden sonra Kerkük hassas ve gergin dönemler geçirdi. Bu süre zarfında şehrin demografik yapısı değişti, tapu kayıtları silindi ve kırılgan bir siyasi denge oluştu. Bu denge öylesine kırılgan ki Kerkük'te çoğunluğu KDP ve KYB'li üyelerden oluşan Vilayet Meclisi üyelerinin belirlenmesi için 2005'ten beri seçim yapılamıyor. Irak'ta Vilayet Meclislerinin önemi kesinlikle küçümsenmemeli. Anayasaya göre bir vilayetin federal bir bölgeye dönüşmesini sağlayabilecek kararın ilk alınabileceği yer olmaktan, stratejik projeler dışında ilgili vilayetteki bütçenin ve harcamaların belirlenmesine kadar geniş bir yetki yelpazesi bulunuyor. Ancak 2008 yılında Irak Parlamentosu'nda alınan kararlardan sonra herhangi bir taşın oynamasının bile kriz yaratabileceği düşüncesiyle Kerkük'teki hassas denge korunmaya çalışıldı.

Bununla birlikte, DEAŞ'ın Haziran 2014'te Musul'u ele geçirmesinden sonra Irak'ın tamamında olduğu gibi Kerkük'te de dengeler değişti. DEAŞ'a karşı koruma gerekçesiyle daha önce Kerkük'e yerleşen ancak tam hâkimiyet kuramayan IKBY'ye bağlı peşmerge güçleri Kerkük'e tam anlamıyla konuşlandı. Ordunun çekilmesinin yarattığı güç boşluğunu peşmerge doldururken Kerkük'te ilginç bir gelişme daha yaşanmaya başladı. Şehrin önce DEAŞ'a sınır olan bölgelerinde, daha sonra merkez dahil bütün şehirde PKK varlığı açık hale geldi. Buna, merkezde zayıf bir varlığı olan Haşdi Şabi milislerinin şehrin çeperindeki bazı bölgelere yerleşmesi eklendi. Yani Kerkük yavaş yavaş ve sessizce büyük bir değişim sürecine sürüklenmeye başladı.

Irak'ın diğer kesimlerinde yaşananların etkisiyle gölgede kalan Kerkük, 2017'de yeniden hareketlendi. Önce ocak ayında merkezi hükümet ile Kerkük Valiliği arasında bir petrol sorunu patlak verdi. Fakat bu sorun kısa süreli olduğu için pek dikkat çekmedi. Ancak mart ayının başından itibaren Kerkük'te tansiyon sürekli yükseldi. 2 Mart'ta Kürdistan Yurtseverler Birliği (KYB)'ne bağlı 'terörle mücadele ekipleri' Süleymaniye'den gelerek Kerkük'teki Kuzey Petrol Şirketi'nde kısa süreliğine üretime el koydular ve üretimi durdurdular. KYB'li güçler, Bağdat'ın kendilerine ocak ayında verdiği sözü tutmadığını ve bu durumun devamı halinde petrol üretilmesine izin verilmeyeceği tehdidinde bulundu. 8 Mart'ta bu sorun, KYB'nin Bağdat’tan petrol konusunda koparttığı üretim, dağıtım ve rafinaj tavizleriyle sona erdi.

Bu olaydan 6 gün sonra 14 Mart tarihinde bu sefer Kerkük Valisi yayınladığı bir genelgeyle kamu kurumlarda ve resmi yazışmalarda Arapça ve Kürtçe’yi birlikte kullanmayı zorunlu hale getirdi. Aynı genelgede bugünkü bayrak krizinin ilk fitili ateşlendi ve Kerkük’teki kamu kurumlarının tamamında Irak bayrağının yanı sıra IKBY bayrağının çekilmesine kararı verildi. Daha sonra gelen tepkiler üzerine Vali, bu kararı Vilayet Meclisi'ne bıraktı. Sonunda 28 Mart günü Kerkük Vilayet Meclisi'nce IKBY bayrağının kamu kurumlarına Irak bayrağının yanına çekilmesi zorunlu hale getirildi.

- Bölgesel ve ulusal ölçekte iktidar mücadelesi

Bugün Kerkük'te yaşanan gelişmeleri temelde iki ana eksen çerçevesinde incelemek mümkün:

1. Iraklı Kürtler arasındaki siyasi dengeler

2. Irak'ta merkezi otoritenin gücünü yitirmesi sonucunda ademi merkeziyetçi eğilimlerin güçlenmesi

Kerkük'teki son olaylar Iraklı Kürtlerin ortak bir siyasi manevrası gibi görülebilir. Fakat, IKBY'de siyasetin kalıcı bir değişimin evresinde olduğunu ve Kerkük'te üst üste çıkarılan krizlerin bunun bir parçası olduğunu söylemek yanlış olmayacak. Elbette, Iraklı Kürtlerin tamamı Kerkük'ün kendileri tarafından kontrol edilmesini istemektedir. Kerkük meselesi Iraklı Kürtlerin siyasi hayatının en eski ve sembolik meselelerinden birisidir. Bu nedenle Irak'ta Kürt siyasi partilerin tamamı, Kerkük'ün sırasıyla Bağdat tarafından yönetilmesinin engellenmesini, ayrı bir federe bölge haline gelmesini ve son olarak IKBY'ye katılmasını arzu etmektedir. Bu nedenle, KYB'nin Kerkük meselesini IKBY iç siyasetinde bir siyasi koz olarak kullanmak istediği diğer partiler tarafından görülmesine rağmen bu hamlelerin hiçbirisine itiraz edecek durumda değiller. Ancak KDP ve Goran başta olmak üzere bölgedeki diğer partilerin KYB'nin bu adımlarını bölgesel denklem çerçevesinde okumayı ihmal etmediği bilinmelidir.

- Kerkük'te güçlü olan Kürt siyasi partisi KYB

Kamuoyundaki yaygın söylemin aksine, Kerkük'te güçlü olan Kürt siyasi partisi Mesut Barzani’nin KDP’si değil, Celal Talabani’nin KYB'sidir. KYB'nin gücü kamu kurumlarında, güvenlik güçlerinde ve siyasi yetkililerin dağılımında açıkça görülmektedir. Elbette, KDP'nin de Kerkük'te kısmi bir etkinliği bulunmaktadır. Ancak, Erbil'e yakın bölgelerdeki petrol üretim merkezleri ile güvenlik güçleri arasındaki sayısal ve etkinlik olarak KYB'den zayıf askeri gücü bir yana bırakılırsa Kerkük'te KDP açıkça KYB'den zayıftır. Üstelik, bölgeyi tanıyanların da hemfikir olduğu konu, son dönemde yaşanan gelişmelerin tetikleyicisinin KDP ve Mesut Barzani değil, KYB'nin en güçlü lideri olarak görülen Hero Talabani ve onun Kerkük'teki en güçlü müttefiki Kerkük Valisi Necmettin Kerim olduğudur.

Tekrar etmek gerekirse, elbette KDP, Kerkük'ün IKBY'ye dahil olmasına karşı değil. Hatta, gelecekte ilan etmeyi arzuladığı devletin Kerkük'ü de kapsamasını planlıyor. Buna rağmen, KDP'nin son dönemde Kerkük'te dengeleri değiştirebilecek bir gücü yok. Hatta, Kerkük'ün tek taraflı bir girişimle ön plana çıkması KDP'nin stratejik çıkarlarıyla uyuşmuyor.

2017'de IKBY'de yapılması planlanan seçim öncesi bölgede siyasi dengeler son derece hassas. Bu süreçte atılacak her adım bölgedeki siyasal dengeleri etkileyebilir. Bu nedenle son dönemde Mesut Barzani başta olmak üzere KDP'li yetkililer, bağımsızlık, devlet inşası ve yeni sınırlar gibi konuları sık sık gündeme getirmektedir.

Buna karşılık, yaklaşan seçim öncesinde 'bağımsızlık' söylemi nasıl Mesut Barzani için bir siyasi koz ise Kerkük'ün filli olmanın ötesinde sembolik olarak da IKBY'ye eklemlenme süreci KYB'nin güçlü bir siyasi kozudur. Ancak Kerkük'ün siyasetteki bu sembolik adımların ötesinde bir anlamı daha var. Son üç yılda IKBY'nin fiili olarak kontrol ettiği topraklar, Musul'un kuzeyi, Kerkük, Selahattin'in kuzeyinde Tuzhurmatu ve Diyala'nın bazı bölgelerine doğru ciddi ölçüde genişledi. Bu durum IKBY'nin sadece Bağdat ile ilişkisinde sorunlar çıkarmadı. Aynı zamanda kendi içindeki güç dengesinde de değişiklikler yarattı. KDP'nin Musul'un kuzeyindeki ilerlemesini dengelemek için KYB'nin elindeki en önemli koz Kerkük. Bu nedenle Kerkük sadece IKBY'nin gelecekte bağımsız olması halinde sınırlarının belirlenmesi açısından değil, bağımsızlık sonrası dönemdeki siyasi dengeler açısından da önemli bir yer taşıyor.

- Petrol gelirlerinin paylaşımı

Kerkük'te KDP ve KYB arasındaki siyasi dengelerin diğer bir ayağı da petrol gelirlerinin yarattığı zenginlik. Kerkük sadece Irak'ın değil dünyanın en önemli petrol kentlerinden birisi. Ancak Irak'ta petrol gelirlerinin kontrolü ve dağıtılması sanıldığı kadar düzenli ve merkezi bir irade tarafından yönetiliyor değil. Üretim, işleme ve dağıtım aşamalarının her birinde yoğun bir karaborsa ve kuraldışı uygulamalar hakim. Bu nedenle petrolün 'kimin bölgesinde' çıkarıldığı, en az çıkarılması kadar önemli hale geliyor. Daha açık bir ifadeyle petrolün üretim yerini kontrol eden parti/grup/ittifak ya da hangi aktörse özel finansal kaynaklara sahip hale geliyor. Bu durum vilayetlerin petrol üretiminden aldığı özel payın ötesinde farklı patronaj ilişkilerinin olduğunu da gösteriyor. Yani Irak'ta petrol sadece merkezi hükümetin denetiminde bir kaynak değil aynı zamanda çeşitli çıkar odakları için temel geçim kaynağı niteliğinde.

Bu nedenle Kerkük denilince akla siyasi ve stratejik hedefler kadar dar grup çıkarları da gelmeli. Diğer bölgelerde petrol gelirlerinden dışlandığına inanan KYB'nin Kerkük'teki son girişimleri, şehrin petrol rezervinin nasıl ve kimler tarafından kontrol edileceğine ilişkin önemli bir denge yaratması anlamında da önemli. Açıkçası, KYB, KDP'nin diğer petrol anlaşmaları ve diğer kalemlerden sağladığı gelire karşı Kerkük'ü dengeleyici bir ekonomik güç olarak görüyor.

- Merkezi otoritenin zayıflaması

Irak merkezi hükümeti son üç yılda büyük sorunlar yaşadı. Bunların en büyüğü ve en bilineni DEAŞ'ın yaratmış olduğu egemenlik sorunu. Irak hükümeti, ülkenin 3'te 1’inden fazla bir bölümünü bir örgüte karşı kaybetti ve geri alabilmek için bu şehirleri yakıp yıkmak zorunda kalıyor.

Ancak Bağdat ile IKBY arasındaki egemenlik sorunları DEAŞ ile başlamadı. Irak'ta tartışmalı bölgeler olarak bilinen hat, sadece idari bir mesele değil aynı zamanda ülkede iktidarın niteliğine ilişkin bir sorun. Bu konuda Bağdat sürekli bir gerileme eğilimi içinde. Irak'ta istikrarın merkeziyetçilikten mi ademi merkeziyetçilikten mi geçtiği ayrı bir tartışma konusu. Fakat şurası bir gerçek; Irak'ta ne Erbil ne de Süleymaniye, Bağdat hükümetinden askeri veya siyasi olarak çekinmiyor. Her ikisi için de Bağdat'ın açıklamalarının değeri ve yaptırım kapasitesi çok zayıf.

Özellikle askeri konular sözkonusu olduğunda bu durum daha açık hale geliyor. Bağdat'ın Kürtler karşısında askeri bir üstünlüğü bulunmuyor. Bu nedenle stratejik konulardaki oldu-bittileri zamana yayarak çözme eğilimine giriyor. Üstelik, Musul'u kontrol etse dahi ciddi bir iç güvenlik zafiyetiyle karşılaşacağını bilen Bağdat'ın Kerkük başta olmak üzere tartışmalı bölgelerde IKBY'nin fiili otoritesine karşı koyma kapasitesi yok. Bu nedenle herhangi bir siyasi caydırıcılık da yaratamıyor. Bağdat'ın elindeki tek koz bütçeden ayrılan payın tahsisatı. Bu koz zaman zaman etkili olsa da Musul operasyonu sürerken peşmergeye duyulan ihtiyaç nedeniyle kullanılabilirliği düşük. Üstelik Irak ordusunun Musul'da giriştiği yoğun şehir savaşı ve Haşdi Şabi'nin dağınıklığı gibi faktörler Irak hükümetinin tepkilerinin ancak söylem düzeyinde kalmasına neden oluyor.

Bağdat zayıf kaldığı sürece ülkenin diğer kısımlarında da yeni federal talepler ya da sınırların geçici olarak değişimi konusunda geri adım atacaktır.

Özetle, Kerkük'ün içindeki bu girişimi bazı bakanlar kişisel olarak kınasa bile sonuçta Bağdat’ın gelişmelere karşı elinde en azından kısa vadede çok güçlü bir kozu bulunmuyor. Fakat, uzun vadeli değerlendirildiğinde Kerkük’teki bu gelişmelerin Irak’ta çatışma potansiyelinin yüksek olduğu sahalara yenisini eklediği söylenebilir.

- Yerel unsurlardan tepkiler artıyor

Kerkük’te son dönemdeki gelişmelerin yapısal nedenleri yukarıda özetlenmeye çalışıldı. Ancak bunlara bir noktanın daha eklenmesi gerekir; ne Iraklı yetkililerin ne bölge ülkelerinin ne de uluslararası örgütlerin Kerkük konusunda yapmış olduğu açıklamaların caydırıcılığı bulunmadığından mevcut gelişmeleri tersine çevirme ihtimali çok düşük. Bununla birlikte, Kerkük’te her geçen gün yükselen bir yerel tepki fark ediliyor. Türkmenler ve Araplar sadece bayrak meselesinde değil daha önce peşmerge güçlerinin konuşlanması ve petrol kuyularına el konulması meselelerinde de tepki göstermişlerdi.

Ancak Kerkük’te Arapların eli kolu bağlı. Kerkük’te Arapların yaşadığı en önemli ilçe olan Havice halen DEAŞ'ın kontrolü altında bulunuyor. Ayrıca şehir merkezindeki Araplar üzerinde DEAŞ ile işbirliği yapabilecekleri şüphesi nedeniyle ağır bir baskı kurulmuş durumda. Ayrıca Kerkük’teki güçlü Arap aşiretlerinin çoğu etkilerini yitirmiş halde. Bu nedenle Araplardan gelen tepkinin dozu düşük, etkisi ise sınırlı. Buna karşılık, Türkmenlerde son gelişmelerden duyulan tepki daha yüksek. Ancak Türkmenlerin çoğu kendilerinin siyaseten yalnız bırakılmış olduğunu hissediyor. Ayrıca, gelişmeleri engelleyecek çapta bir güçleri de yok. Bu süreçten muhtemelen iki aktör karlı çıkacak: KYB ve Haşdi Şabi.

KYB’nin etki sahasını genişletmesinin ötesinde kendi siyasal atmosferinde önemli bir kazanım elde edebileceği söylenebilir. Buna karşılık, Irak ordusunun tamamen çekildiği bir ortamda Türkmenler ve hatta Sünni Arapların bir kısmının, kendilerini oluşan baskıdan kurtarabilecek dayanak noktası olarak şehirde gücünü yavaşça ve kademeli olarak arttıran Haşdi Şabi’den beklenti içine girmesi mümkün.

Öyle görünüyor ki Kerkük’te bayrak krizi kısa vadede karşılaşacağımız son kriz olmayacak. Fakat uzun vadede, DEAŞ sonrası Irak’ta Kerkük’ü çatışma ihtimali yüksek bölgelerde en üstlere yazmak gerekecek.

[Doç. Dr. Serhat Erkmen, Ahi Evran Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi, 21.Yüzyıl Türkiye Enstitüsü Ortadoğu ve Afrika Masası Başkanı]

Kaynak:Haber Kaynağı