Derviş Argun
Kimi liderler akıntıya kürek çeker
Siyaset, bu biçim olunca, sonuç da o biçim olur.
Kimi liderler akıntıya kürek çeker, kimi liderler akıntının yönünü değiştirir. Akıntıya kürek çeken liderler, çoğu zaman kendisi ve çevresiyle birlikte yer, içer ve gider. Geride konuşulacak bir mazi ya da hatırlanacak titretici bir anı bırakmazlar. Sadece bir dönem kamunun gücü üzerinden sıfır inisiyatif ile krallar gibi yaşarlar. Evet, hepsi bu. Onların çok da konuşulacak bir özelliği, tevarüs etmesini beklediğimiz bir duruşları, istifade edilecek bir emanetleri yoktur. Yani siyasi jargonda, dikili ağacı yok, ya da taş üstüne taş koymamış denilen adamlardır bunlar.
Bu özellikte lider örnekleri sadece bizde değil batıda da mevcuttur. Kendi şahsi tarihi dışında hiçbir zamana kayıt düşememiş asalak tipler. Bu vasıfların lideri olur da vekili olmaz mı, vekili olur da yerel siyasetçileri olmaz mı, hem de istemediğiniz kadar.
Tayyip Erdoğan 2002 yılında bu ülke için bir umut olarak ortaya çıktı. O kadar umuttu ki, her alanda beklentisi olan insanlar bu umudu 550 milletvekilinin 363’ünü vererek tescillediler. Bu sonuç, Türkiye’nin o tarihte yaşadığı olaylar ve geldiği yer üzerinden okunduğunda olağanüstü bir yetki anlamına geliyordu. Toplum, laikçiler başta olmak üzere kendisini bunaltan kesimlere Tayyip Erdoğan üzerinden esaslı bir tokat vurmuştu. O kadar ki, 1999 seçimlerinde % 16 oy alan Fazilet Partisinin devamı olan Saadet Partisi, Erbakan gibi dev bir isme rağmen % 2,5’ e düşmüştü. Birbirinden habersiz dini duyarlılığı olan milyonlar, aynı yerden talimat alıyormuşçasına Erbakan’ın altını boşaltmıştı.
Tayyip Erdoğan tam 20 yıldır iktidarda. Bu ülke için çok şey yaptı. Bugün yaşadığımız ve herkesin diline doladığı ekonomik zorluklara rağmen çok şey yaptı. Kadirşinas ve hakperest hiç kimse bu yapılanları, çoğu küresel sebepler kaynaklı bu ekonomik zorlukların gölgelemesine izin vermez. Bugünlerde zor bir süreçten geçtiğimiz de inkâr edilemez. Tüm dünyanın geçtiği gibi. Zorluğun sadece Türkiye’ye özgü olduğunu iddia edenler, resesyondaki ABD ve bugün yarın resesyona girmesi beklenen Avrupa’yı görmeyen gözlerdir. 2002 öncesi yalancı ve hırsız laikçilerin bugüne uzanan devamı olan kitle, bu eleştiriden zaten muaftır. Çünkü onlar, kategorik itirazcıdır.
2023 seçimlerine az bir zaman kala, muhalefetin ağız suyunu akıtan bir umudun varlığı inkâr edilemez. Bunu besleyen en önemli gerekçe, bana göre Türkiye’nin siyaseti yönetme biçimidir. Bu biçimin açtığı hasar, belki 20 yıldır iktidarda olmaktan dolayı en fazla Ak Parti’de hissedildi ve en çok Tayyip Erdoğan’ın başını ağrıttı. Bunun değişmesi gerektiği inancım bugünlerde daha bir pekişti. Tabandan tavana takım(!) ruhuyla siyasetin çok ama çok hızlı diskalifiye edilmesi gerekiyor.
Yaklaşık 15 milyonu bulan ve “genç nüfus” diye isimlendirilen kitle, 2023 seçimlerinin belirleyici gücüdür. Ve bu güç, Ak Parti iktidar döneminin çocukları olduğu halde, duruşları, laikçilerin döneminin çocukları olan ebeveynlerinin neredeyse tam tersi istikamettedir. Evet, çoğunun dini duyarlılığı ebeveynlerinden daha yüksektir. Gördüğüm kadarıyla çok basit gerekçeleri var. Aşağıdan yukarıya tüm siyasi katmanlarca sömürüldüklerine inanıyorlar. Bu inancı besleyen delilleri var mıdır, varsa ne kadar güçlüdür, bahsi diğer bir durumdur. Ama var olduğuna inandıkları bu gerekçeyi kendi içlerinde çevirerek büyütüyorlar.
Türkiye, büyük meydan mitingleri organizasyonuna teslim olmuş, bu sebeple de site temsilciliğinden il teşkilatı kadrolarına kadar her ilde on binlerce meccanen(!) siyasetle ilgilendiğini iddia eden kadrolara muhtaç olmaktan kurtarılmalıdır. Genç kuşak diye isimlendirilen bu büyük kitle, siyasetin dehliz kültüründen ve bu kültürü besleyen kitlelerden kurtarılması gerektiğine inanıyor. Daha merkezi, olağanüstü şeffaf ve hesap verilebilirliği çok güçlü çekirdek organizasyonlar talep ediyor. Bulanıklığı ve bu bulanıklığı besleyen yığınların temsiliyetini reddediyor. Daha açık bir ifadeyle, sadece lazım olduğunda meydanlara milyonları toplasın diye mütemadiyen talepte bulunan on binlerce pazubentli siyasetçinin ortalıkta dolaşmasını istemiyor. Bu esasen liderin de ağız tadını kaçıran bir durum. Biliriz ki her meccanen yapıldığı iddia edilen destek, neticede bir talebe dönüşür. Bu talepler de süreçle hem görüntüyü hem de hareketi kirletir.
Bana göre bu siyaset biçimini değiştirebilecek yegâne parti Ak Parti, yegâne lider de Tayyip Erdoğan’dır. Diğerleri zaten bu alanda Ak Parti’ye yetişebilmek için kırk takla atıyor. Onların ne eforu ne de etkileyebildikleri kitlesi buna uygun değil.
Tayyip Erdoğan’ın bunca güzel işine ekleyebileceği bir diğer güzellik de bu olabilir. Yani siyaseti, yerel siyasetçi ve destekçilerinin geçmişte yaptığından dem vurarak esir almaya çalıştığı gelecek tutsaklığından kurtarabilir. Bu, yeni nesli de ülkeyi de çok ama çok rahatlatır.