Zeki Oğuz
KİTAP FUARINDAN NOTLAR
3. Kitap fuarı son iki gününde yoğun bir ilgiyle sona erdi.
Baştan söyleyeyim, kitap fuarı şehrimizde tuttu. Bundan sonra yapacağımız şey, fuarı daha da geliştirmenin yollarını düşünmek.
Yapılan bir işi eleştirmek, yerden yere vurmak kolay, önemli olan daha iyisini yapmak için çareler aramak.
Fuar boyunca, fuarla ilgili çok haksız eleştidriler yapıldığını gördüm, okudum. Prof. ünvanlı bir zat, zindanda fuar mı olur? buyurmuş. Elbette bizde bu şehrin kültür adamları, yazarları olarak çok daha iyi mekanlarda okurlarımızla buluşmak isteriz ama şimdilik imkanımız bu ve bu imkanı bir adım daha ileriye götürmenin çarelerini üretmeye çalışıyoruz. Bu profa küçük bir hatırlatma yapayım. Bu ülkenin çilekeş yazarlarının çoğu gerçek zindanlarla tanışmış ve önemli eserlerini orada yazmışlardır. Bunları sıralamaya kalksam epey bi yekün tutar. Bu baya bir not daha, fuarın bulunduğu sanat merkezinin çevresi Selçukludan beri Zindankale diye anılır.
Artık şehrimizde yüzlerce yayınevinin katılabileceği, ürünlerini okuyucuya ulaştırabileceği büyük bir mimari yapıya ihtiyaç var. Böyle bir mekan oluşturulurken söyleşilerin yapılacağı, sergilerin açılabileceği salonlar olmalı. Bu fuarda görülen en büyük eksikliklerden biri buydu.
Sanırım geçen yıl yaşadıkları tatsız olaydan sonra Çınar Yayınevi bu yıl katılmamıştı fuara. Bir öğretmen densizlik etmiş, kitap seçen bir öğrencisini azarlamıştı aşağıdaki dini kitaplardan alacaksınız, diye. Başka bir öğretmen de aynı densizliği bana yapmış, kitabımı imzalatmak isteyen bir öğrencisini azarlamıştı, bana danışmadan kitap almayın, diye. Öğretmen arkadraşların bir eksikliği de fuara getirdiği çocuklara bir gün öncesinden haber vermeyişleriydi. Bu yüzden çocuklar fuara parasız geliyor, kitap alamamanın üzüntüsüyle dönüyorlardı. Bu yüzden kitap ayraçlarına, boş sayfalara imza atmak durumunda kaldık.
Bir öğretmen öğrencilerini uyarıyordu fuar kapısından girerken, onbeş dakikanız var, diye. Arkadaşım, onbeş dakika için niye yordun bu çocukları, dedim içimden.
Her yıl olduğu gibi bu yılda siyasiler pek yüz vermediler fuara. Sanırım kitapla araları pek iyi değil. İlçe belediye başkanları, onların kültürden sanattan sorumlu adamları hiç görünmediler. İlçe olarak çok güzel kültür eserlerine imza atan Uğur İbrahim Altay’ı fuarda görmek isterdim doğrusu. Geldide ben görmediysem sözüm yok.
Geçen yıl olduğu gibi bu yıl da Ahmet Sorgun fuarın sakn bir saatinde gelip onlarca kitap alıp gitti. Ben görmemiştim ama Hüseyin Üzülmez gelmiş, epeyce kitap alıp gitmiş. Ayrıca ikdidara yağdanlıkta kimseye papuç bırakmayan sivil toplum kuruluşları da kitap fuarına yüz vermeyenler arasındaydılar.
TYB Konya Şubesi yazarları olarak kendi standımızda imzaladık kitaplarımızı. Şube üyesi arkadaşlarımızın söyleşileri vardı. Sahura Yağmur Arıcan ve Fatma Polat arkadaşlarımız ilk kitaplarıyla katıldılar imza günlerine.
Her zamanki gibi yeni dostlarla tanışma imkanım oldu fuar boyunca. Eğitimci yazar Aslan Kavlak ve kızı İlkay’ı tanıdım. Aslan Kavlak Nazım Hikmet’in Azerbaycan günlerini araştırıp yazmış. İlkay gezi yazıları yazıyor.
Büyükşehir Belediyesi söyleşilere, imza günlerine katılan yazarlara Akyokuş tesislerinde yemek ikram etti. Görevli arkadaşlar fuarın sorunsuz geçmesi için ellerinden geleni yaptılar.
Yukarda dediğim gibi artık şehrimize yakışır bir mimari yapıya ihtiyaç var. Böyle bir yapı ortaya çıktığında büyük yayınevleri de katılabilir ve bir dini yayınlar fuarı görüntüsü de olmaz. Söyleşilerin yapılabileceği salonların eksikliği bu yıl daha çok hissettirdi kendini. Böyle bir fuar mekanı oluşturulursa sergi salonları mutlaka düşünülmeli çünkü şuan şehrimiz fotoğrafçılarının, ressamlarının ürünlerini sergileyecekleri bir mekanları yok.
Fuara emeği geçen herkese teşekkür borçluyuz.