Doç. Dr. Murat Kayacan
Konya, “yılgınlık yok” diyor!
26.11.2005 Cumartesi günü, Heda-Der'in (Halk Eğitim ve Dayanışma Derneği) organize ettiği ve 55 Konya sivil toplum örgütünün destek verdiği "Başörtüsüne Özgürlük" mitingine yüzlerce kişi katıldı. Rektörlük binasının karşısında başlayan mitingin ilk konuşmacısı Özgür-Der başkanı Hülya Şekerci idi. Hükümetin bir yandan "Haydi kızlar okula!" kampanyası yürüttüğünü, ama öte yandan başı örtülü olanların eğitim ve öğretim hayatına devam edemediğini söyleyen Şekerci, yasakçılar tarafından başörtüsünün bir sınıf sorunu gibi ele alındığına ve hizmetçilere uygun bulunurken, doktorlara, öğretmenlere yasaklandığına işaret etti.
Gerçekten de, başörtüsü okulda ve resmi kurumlarda siyasi görülüp yasaklanıyor. Halbuki başörtülü hanımlar çarşıda ve pazarda da aynı başörtüsüyle dolaşıyor fakat bu mekanlarda "siyasi" görülmüyorlar. Aslında sorun başörtüsünün kamusal alanda bir kimliği göstermesi.
Mitingde diğer konuşmacı ise İLKAV Başkanı Mehmet Pamak idi. İşgalcilerin Türkiye topraklarından çıktığını ama onların yerine gelen batıcıların onları aratmadığını söyleyen Pamak, Şemdinli ve Susurluk'taki elin başörtüsünü yasaklayan elle aynı olduğunu söyledi. Pamak, hiçbir yasağın inananları Kur'an'dan uzaklaştıramayacağını ifade etmesinin ardından AİHM kararına değindi. Bu kararın AB'nin evrensel ölçü koyamayacağını gösterdiğini söyledi.
Bu noktada Pamak Beye yönelik bir çekincem olduğunu belirtmek istiyorum. Bu karar, “Başörtüsü yasaklanmalıdır” değil “yasaklanabilir” şeklindedir. Yani AİHM bunu ülke içi bir mesele olarak görmektedir. Tabii AİHM’in “tarafsız” davrandığı iddiasında değilim, ancak bence bu karar güzel bir ders de verdi:
“Ey Türkiye halkı! Bir özgürlük sorunu yaşıyorsanız bunu özgürlük için mücadele ederek kazanabilirsiniz. Bahşedilen özgürlükler saman alevi gibi geçici ve koşullu özgürlüklerdir. Ülke içinde bu sorunu halledin. Haminiz sizsiniz.” Bu mesajı doğru okumalıyız. Zaten Konya da verdiği tepkiyle bu mesajı doğru anladığını da göstermiş oldu.
Pamak, AKP hükümetinin tutarlı olmak istiyorsa önce yasakçılarla hesaplaşması gerektiğini ve hükümetin AİHM kararlarını eleştirmesinin ahlaki olmadığını söyledi.
Hakikaten, hükümet AİHM’de Leyla Şahin karşıtı bir savunma yapmış ve topu bürokratlara (bir anlamda taca) atmıştı. Şimdi de özgürlük şampiyonluğu yapıp mahkemenin kararını eleştirmesi hiç de gerçekçi değil.
Hükümet medeniyetleri buluşturmak istiyorsa önce kendi medeniyetine dahil olduğunu düşündüğü insanlarla buluşmalıdır. Yoksa hükümetin “temsil” yetkisini kim ka’le alır?