Serpil Yalçınkaya

Serpil Yalçınkaya

Konya’nın kırk gezilecek yeri

“Konya ve çevresi, yaşamayı ve görmeyi bilenler için,  yalancı dünyanın cennetidir”

Zeki Oğuz

Konya,” bozkır” olarak tanımlansa da, içerisindeki büyülü mekanları  gizleyen, hem tarihi hem de doğal şaheserleri bünyesinde taşıyan; yüzölçümü ile de en büyük ilimiz.

Konya'da ilk  yerleşimin  tarih öncesi çağlardan başladığını biliyoruz. Anadolu Selçukluları’nın ve Karamanoğulları’nın başkentliğini yapmış; Anadolu’daki ilk İslami oluşumlarda merkez olma rolünü üstlenmiş. Çatalhöyük, 2012 yılında UNESCO Dünya Miras Listesi'ne alınmıştır.

Yüzyıllar öncesinden kalma köprüleri, tarihi yapıları, asırlık kilise ve camileri, hanları bu şehrin muazzam bir tarih ve kültür birikimine sahip olduğunun kanıtıdır.   

Peki ya doğal güzellikleri…

Günümüzde kitle iletişim araçları, her şeyi, tüm dünyayı ayaklarımız altına seriveriyor, nereyi görmek istiyorsak anında istediğimiz yere ulaşıyor, bilgi sahibi olabiliyoruz; özellikle de zihnimize empoze edilmeye çalışılan yerlere. Hayranlık duyuyor, paramız ve zamanımız olduğunda gezip görme hayalleri kuruyoruz. Bir de oralarda özçekim yapıp sosyal medyada paylaşırsak değmeyin keyfimize…

Peki ya kendi memleketimiz, kendi  tarihi derinliklerimizden gelen, aynı zamanda Allah’ın bahşettiği doğal binbir güzelliği içerisinde barındıran özümüz, öz ruhumuz…

 Konya Büyükşehir Belediyesi güzel bir çalışmaya imza atmış. “Konya’nın Kırkları” adını taşıyan kitaplar serisi…Şehrimizin, yüzyıllar ötesinden günümüze kadar gelmiş olan yerel, bize özgü ve özel olan her türden konunun işlendiği kitaplardan oluşan bir seri.

İşte bunlar arasından ele alacağımız ilk kitap: Konya’nın Kırk Gezilecek Yeri. Usta gazeteci-yazar  Zeki Oğuz’ un fotoğrafları  ve kaleminden…“Konya’nın Kırk Gezilecek Yeri” denilse de, yüzlerce yer ve eser bir ilaç reçetesi gibi,ince ayrıntılarına kadar sunulmuş meraklılarına…Öyle kolayca okuyup da rafa kaldırabileceğiniz bir eser değil; zaman zaman ,tekrar tekrar elinize alarak faydalanabileceğiniz tarzda kaleme alınmış çünkü.

O yerin tarihinden, nasıl ulaşılabileceğine, şehir merkezine mesafesi  ve konumu, yol ayrımlarına varıncaya kadar anlatılmış. Tanıtılan yörenin konaklama tavsiyelerine ve yemek kültürüne de yer verilmiş.

Karacadağ’ın eteklerinde halı ipi boyamakta kullanılan “cehri bitkisi”nin üretildiğini; en güzel höşmerim, patatesli saç böreği ve yağ çorbası’nın hele de ıravakla yapılırsa- Tatköy’de yenileceğini, yeni kaynatılmış sıcacık bulgurun ne kadar da lezzetli olduğunu, uyuz hastalığına Takkeli Dağ’ın batı yamacındaki eski sarnıçtaki suyun iyi geldiğini, guatr ve şeker hastalığınız varsa Bulumya’daki şifalı su çeşmesine gitmeniz gerektiğini… Dünyanın en lezzetli alabalığı olan kırmızı benekli alabalığın sadece Gevne Çayı’nda ürediğini, Sakarya Meydan Savaşı’ndan sonra Batı Cephesi Karargahı’nın  Akşehir’de kurulduğunu, günümüzde müze haline getirilmiş bu binanın, Atatürk’ün cepheyi yönettiği yer olduğunu, İlkyaz çiçeklerinin yeni açılmış, en güzel hallerinin BolayYaylası’da görülebileceğini, Deveboynu Yaylası Şenlikleri, Nasreddin Hoca Şenlikleri, Lille Yörük Şenlikleri, Çetmi Şenliği ve daha niceleri…

Dağcı, kamp meraklıları, doğa yürüyüşçüsü, tarih araştırmacısı, fotoğraf sanatçısı olanlar için bulunmaz bir nimetmiş Konya. Ben de Zeki Oğuz’un  bu kitabını okuduktan sonra anladım böyle olduğunu...

Buraya kadar anlattıklarımın yanı sıra balık avlamaya mı meraklısınız?..Buyurun Çavuşlu Göl’e, Beyşehir Gölü’ne, Yeşilgöl’e ya da Altınapa’ya. Yok, ben kuş meraklısıyım diyorsanız…Ülkemizin sahip olduğu yüze yakın “önemli kuş alanı”ndan 13 tanesi hemen bu çevrede; Ereğli Sazlığı, Karapınar Sultan Sazlığı, Eşmekaya Sazlığı, Kozanlı Gök Göl, Kulu Uyuz Gölü, Tuz Gölü, Cihanbeyli Terkasan Gölü, Beyşehir Gölü, Çavuşçu Gölü, Akşehir ve Eber Gölleri…Bozdağ’da yaban koyunları, Karadağ’da yaban atları…öyle bir coğrafya ki,flamingolardan, tilkiden, kartaldan, Macar ördeğinden, Akdeniz martısına kadar onlarca türe rastlamak mümkün, dağında, ovasında, gölünde , sazlığında bu şehrin…

Yeme içme kültürü önemliyse sizin için; Nisan-Mayıs aylarında Derebucak’ta kuzugöbeği mantarı toplayıp yaktığınız ateşin közünde pişirip afiyetle yiyebilir ya da Yeşilgöl’den kuzu büyüklüğünde sazanlardan avlayıp mangal ateşinde pişirebilirsiniz…. Ağustos sıcağından bunaldığınızda Başarakavak’taki Üçpınarlar’dan buz gibi soğuk su içip, dönerken kışlık kuru fasulyenizi ve acıkmışsanız eğer; mis gibi kokan tandır ekmeklerinden alabilirsiniz...Sarıkeçili yörüklerinin ellerinden çökelekli dürüm yerken yanında da bol kekikli ayran içebilirsiniz.

Ihlara Vadisi’nin bir eşi olan Mavi Boğaz’da çay keyfini denediniz mi?..

Okuyorsunuz hem deBağlantı şiirsi bir anlatımın varlığında okuyorsunuz  “Konya’nın Kırk Gezilecek Yeri “ ni.

Yıllarını bu işe adamış olan Zeki Oğuz, fotoğrafları da özenle seçmiş; kağıt kalitesi ve dokusu, kapak tasarımı gayet şık olmuş. Ne diyelim, hazırlanmasında emeği geçen herkesin ellerine sağlık.

Bazı güzellikler anlatılamaz sadece yaşanılır. Görmek, hissetmek, dokunmak, koklamak , tatmak gerek.

Hani şarkıda geçer ya “havasına, suyuna ,taşına, toprağına…bir başkadır benim mem-leketim…”

Selametle, ihsanla kalınız…

Kitap ve Yazar Hakkında Bilgiler

Yayın Yeri ve Tarihi: Konya, 2015

Yayınevi:  Kültür A.Ş.

Baskı Sayısı: 1.Baskı

Sayfa Sayısı: 141

Temin Adresi: Konya Büyükşehir Belediyesi Kültür Müdürlüğü

Yazar Hakkında

1951 Konya doğumlu. Erkek Sanat Okulu’nu bitirdi. İlk şiir kitabını 1970, ilk öykü kitabını 1981 yıllarında yayınladı. Konya Fikir Sanat Kültür Adamları Birliği’nin kurucu üyesi. 1989’dan beri fotoğrafçılık sanatı ile ilgileniyor, halen Memleket Gazetesi’nde gezi yazılarını sürdürüyor.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Çok uzun metinler, küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
2 Yorum