Konya'ya zarar veriyorlar!

Konya'ya zarar veriyorlar!

Arkadaşımız, Mahmut Sami Aldur, Selçuk Üniversitesi Rektörü ile makamında, hakkındaki iddiaları, Selçuk Üniversitesi'ni ve özel hayatını konuştu.

Söyleşi: Mahmut Sami Aldur

Konya bildiğiniz gibi değil,
demekten dilimde tüy bitti!

Süleyman Okudan şehri ve şehir insanının yapısını tanıyor. Üniversite ve kendisi hakkında yapılan spekülasyonlara karşı gayet serinkanlı yaklaşıyor. Sıcak bir yaklaşımı var. Kucaklaştırıcılığı ve ülkenin bilimsel kalkınması eksenininde bir rotayı kendisine misyon olarak belirlemiş. Kısır ve aslında bireysel hesaplı çekişmlerin içine çekilmek yapısına aykırı. Bütün gününü ve gündemini Selçuk Üniversitesi'nin çağdaş ve ülkeye katkı sağlayan bir üiversite seviyesine getirilmesi kaplamış. Hakkında çıkan haberlerden rahatsız fakat bu karalama kampanyasının kendisini daha da kamçıladığı rahatlıkla gözlemleniyor. Makamın yücelttiği bir kişilik değil. Makama çok şey katan ve kapısı başta kendi üniversitesinden olmak üzere akademisyenlere, öğrencilere ve bütün şehre açık bir isim. İşte, özel yaşamından üniversite yıllarına, basında hakkında yazılıp çizilenlerden Selçuk Üniversitesi ve Türkiye gerçeğine pek çok konuda Prof. Dr. Süleyman Okudan'la konuştuklarımız.

Birkaç tane özel soruyla başlayalım istiyorum, önce hangi takımı tutuyorsunuz?


Galatasaray taraftarıyım. Konyaspor'un maçlarını da takip ediyorum. Kendimi bir Konyalı kadar bu şehre ait hissediyorum ve Konyaspor'u da canı gönülden destekliyorum.

Profesyonel olarak bir spor dalıyla ilgilendiniz mi?

Hayır ama iyi bir seyirci olduğumu söyleyebilirim. Spor, insan sağlığının sigortasıdır. Zaman zaman yürüyüşlere çıkarım ama profesyonel bir spor yaşamım olmadı.

Gençlik yıllarınıza dönecek olursak, bir Tıp Fakültesi öğrencisiyken yaşadığınız ilginç hatıralarınız vardır mutlaka, birkaç tanesini bizimle paylaşır mısınız?

O kadar çok anım var ki paylaşabileceğim ama hangisini anlatacağımı bilemiyorum. Şimdi bu soruya öyle kolayca yanıt verebilmek mümkün değil. Ama bugün olduğu gibi öğrencilik yıllarımda da çeşitli sosyal faaliyetlerin içindeydim. Okulun en önemli organizasyonlarında toplayıcı ve düzenleyici görevler yürüttüm. Sosyal yönüm ve geliştirdiğim sıcak diyaloglar beni okulun en dikkat çeken öğrencilerinden biri haline getirmişti.

Gençlik yıllarınızda kendinize hedef olarak bir akademik kuruluşun zirve noktasını belirlemiş miydiniz?

Hayır böyle bir hedefim olmadı ama bugün bulunduğum noktaya da tesadüfen gelmiş değilim. Hayatta inandığım ve yaşadığım herşey bana bir şeyler kazandırmış ve daha iyisini yapma konusunda güç vermiştir. Mutlaka insan yaşamında hedefler olmalıdır. Ancak koyduğunuz hedef sizin ve çevrenizdekilerin gelişimine katkı sağlamaya yönelik olmalıdır. Yöneldiğiniz hedef sizin bu ülkeye ve ülke insanına neler katabileceğinizle anlamlı hale gelir.

Maziye ait en büyük özleminiz nedir?

Sanatla ilgilenmek ve sanatçık olmak diyebilirim. Sanatın insan ruhunu besleyen yönü vardır. Tabii ben sanatın icracısı olmasam da iyi bir takipçisiyim.

Kendinizi duygusal bir insan olarak görür müsünüz?

Evet, duygusal bir insanım.

Bir akademisyen olarak kendi branşınızla ilgili pek çok kaynak okuduğunuz ve araştırmalar yaptığınız malum. Branşınızın dışında hangi alanlarla ilgili okumalarınız oldu?

Okumayı çok seviyorum ancak göreve geldiğim andan itibaren zamansızlık nedeniyle okuma alışkanlığımı çok yoğun kullanamıyorum.

En son okuduğunuz ve sizi etkileyen kitap ve yazarının isimlerini öğrenebilir miyiz?

Son günlerin popüler yayını olan Turgut Özakman'ın "Çılgın Türkler" isimli kitabını okumaya çalışıyorum

Şiir yazar mısınız?

Zaman zaman evet, yazarım.

İleride bir şiir kitabınızı yayınlamayı düşünür müsünüz?

Hayır o kadar iddialı olduğumu söyleyemem şiir konusunda ancak bir gün anılarımı kaleme almayı düşünüyorum. Bir bilseniz yazılacak ne kadar çok şey var. Anı kitaplarını okumayı da severim ayrıca. Süleyman Okudan'ın anıları diye bir kitap düşünüyorum tabii tam olarak adı bu olmayabilir. İşte o kitapta dün, bugün ve yarın ki süreçte kitabı yazdığım ana kadar yaşadıklarımı herkesle paylaşmayı istiyorum.

Bir müzik aletine özel ilginiz söz konusu mu?

Hiçbir müzik aletine özel ilgim olmadı ama çok iyi bir dinleyiciyim. Müziğin güzel olanını severek dinlerim.

Kullandığınız bir enstrüman var mı?

Maalesef kullandığım bir enstrüman yok. Bir dönem bunu istemiştim fakat başaramadım açıkçası. Sanıldığı gibi sadece bu dönem değil her dönemi hayatımın bir şekilde doluydu. Bu yoğunluğun içinde biraz da vakit ayıramamışlığımdan kaynaklandı sanırım bu başarısızlığım. Belki de yeteneğim yoktu bilemiyorum ancak söylediğim gibi bunu çok isterdim. Fakat yıllarca sahneye çıktım.

Öyle mi, o nasıl oldu, onu açar mısınız biraz?

Üniversite yıllarında Türk Sanat Müziği eserlerinden öğrenci etkinliklerinde çok şarkı söyledim. Zaman zaman Türk Sanat Müziği parçaları da söylerim hâla. Bunu beni yakından tanıyanlar bilir. Bursa'da, Antalya'da her tarafta sahneye çıktım. Türk Sanat Müziği söylemeyi de severim.

Güftesini en çok sevdiğiniz eser hangisi?

Ben güzel olan her eseri severim. Romantik ve duygusal bir insan olduğum için o tarz eserleri daha çok severim ama sanatın geneline karşı ilgim ve sempatim vardır.

Dinlemekten haz aldığınız ses sanatkarları kimlerdir?

Türk Sanat Müziği dinlemekten büyük zevk aldığım için şimdi aklıma gelen isimler Muazzez Abacı ve Muazzez Ersoy.

Aile fertleriniz kendilerine vakit ayıramadığınız için şikayetçi oluyorlar mı?

Evet, zaman zaman olmuyor değil. Ancak çok sevgili eşim ailede dengeyi her zaman için korumuş ve büyük destekçim olmuştur. Beni anlayışla karşılıyor. Bakın hayatta en büyük nimet bir erkek için kendisini anlayabilen bir eşi olmasıdır. Benim eşim yaptığım görevin omuzlarıma ağır bir sorumluluk yüklediğinin farkında ve bana her zaman anlayışla yaklaşır. Kendisine minnettarım. Bu satırlardan kendisine bir kez daha teşekkür ediyorum.

Demokrat kişiliğinizle tanınıyorsunuz. Aile içi ilişkilerinizde ve diyaloglarınızda da demokrat mısınız?

Demokrat olmak her şeyden önce insanın kendisine güvenmesini gerektirir. Kendine güven ise bir birikimdir. Ben de bu birikimimi hem çalışma hem de aile yaşamımda uygulamaya gayret gösterirken tüm düşüncelere eşit mesafede olduğumu da belirtiyorum.

Geleneğin hayatınızda yeri nedir?

Toplum içinde kabul gören maddi ve manevi alışkanlıklarımız olarak bilinen gelenek, sosyal hayatın sürekliliği ve ahengi için önemlidir. Birlikte yaşamı kolaylaştıran ve toplumların sürekliliğini sağlayan geleneksel değerlerimizi düşündüğümüzde hayatımızdaki önemini de görmek mümkündür. Çağdaşlık zemini önemli fakat gelenek de gerekli. Kültürlere ve geleneklere saygı duyan bir insanım. Herkesin bir yetişme tarzı var. Yetiştiği bir bölge var. Burada karşılıklı tahammül ve anlayış önemlidir. Babamdan ve ailemden gelen kendime göre bir geleneğim vardır ve o geleneği de yaşarım.

Bugün farklı kulvarlarda olsanız da geçmişten bugüne değer vererek yanında olduğunuz dostlarınız var mı, zaman zaman alacağınız kendinize dair kararlarda bu dostlarınızla istişareleriniz oluyor mu?

Elbette, hem dostlarımla hem de çalışma arkadaşlarımla istişarelerde bulunuyorum. Ancak şunu belirtmek isterim ki, rektörlük görevimde gerçekleştireceğim uygulamalarımla ilgili olarak kendi çalışma arkadaşlarımla istişarelerde bulunurum. Üniversite'nin bizim dönemimizde dışarıdan nasıl göründüğü vesaire konularla ilgili tabii ki özel dostlarımla da sohbetlerimiz olur. Kamuoyundan ve sade vatandaşlardan tebrikler alıyorum. Selçuk Üniversitesi'ni ve Konya'yı seven insanlar bizi takdirle karşılıyor. Bizimle uğraşan insanlar sadece beni değil, Konya'yı ve üniversiteyi sevmiyorlar ve kendi menfaatlerinin peşindeler.

Biraz da Selçuk Üniversitesi'ni konuşalım isterseniz. Uzun yıllardır Türkiye'de üniversitelerdeki kadrolaşmaların bilimselliğe düşen gölgesinden bahsedilir, siz bu endişeleri haklı buluyor musunuz?

Maalesef ben de bu endişeleri hissediyorum ancak hangi amaca yönelik olursa olsun kadrolaşma doğru değildir ve tamamen bilimsel ve akademik kriterler dikkate alınmalıdır. Bu yolla üniversitelerin önü açılarak bilime ve dolayısıyla insana katkısı en üst düzeye çıkarılır.

İltimas bekleyenler ve size bunun için ulaşmaya çalışanlar oluyor mu?

İşte o konuda tavrım çok açık. Mesela özel yetenek imtihanlarında yetenekli bir çocuğun hakkını alıp, yeteneksiz torpili olan bir insanın çocuğuna vermem. Çünkü adı üstünde bakınız özel yetenek imtihanı. Göreve geldiğim günden bu tarafa yapmadım yapmam da ama şu da bir gerçek ki başka bir takım uzmanlık alanlarında ve kadrolarda inisiyatif kullanmam doğal karşılanmalıdır. Asistanlarımı üniversitenin geleceği görüyorum ve onlarda da torpile müsaade etmem. Asla bu iki konuda hiçbir hocaya bugüne kadar "şunu alın" diye telefon açmadım. Düşünüyorum, bakıyorum, gariban bir aile ve istikbalini çocuğuna bağlamış ve okula girsin diye uğraşıyor, ben bu insanların hakkını nasıl yerim. Benim çocuğum da üniversite imtihanına girdi bu sene, bunalımlı günler geçirdi, nereyi yazalım sıkıntısını ve o anne babanın ne çektiğini ben biliyorum. Şimdi bu çocuğun hakkını alıp başkasına vermek işte sana soruyorum normal mi bu. Bence insan hakkı bu ve namaz kılmak kadar mukaddes bir şey.

Bugün itibariyle Selçuk Üniversitesi'nde bu dönemin aşıldığını mı söylüyorsunuz?

Evet ve objektif kriterler kapsamında uygulamalara devam edileceğini belirtmek istiyorum.

Hayalinizdeki üniversite yolunda sizi en çok yoran nedir?

Bizim buraya gelişimizden beri -kimseyi hedef alarak söylemiyorum ama- bir takım menfaatler de bozuluyor. Bozulduğu oranda da birileri sizin başarılı olmanızı istemiyor çünkü sizin başarılı oluşunuz, rantları falan tamamıyla yok edecek. Komite hareketlerini yok edecek. Bu hareketlerin yok olmasını istemeyen çevreler var. Yıpratalım çalışamasın, diyorlar. Bu beni bilakis kamçılıyor. Ben göreve geldiğimden beri asla bu üniversiteyi, şu düşünceye ya da bu düşünceye götüreyim, demedim. Benim akademisyenlerden ve öğrencilerden istediğim tek şey var. Öğrenci öğrenciliğini, akademisyen akademisyenliğini ilk planda yapsın sonra yasalar çerçevesinde düşüncesine ait şeyleri yapsın. Üniversiteyi daha çadaş, daha modern ve saygın bir hale getirmek en büyük hedefim. Bakınız şimdi üniversite bilimsel değerlendirmelerde sıra sıra daha yukarıya sıçrıyor. Sosyal anlamda alınan mesafeler var. Yapısal dönüşüm de gerçekleşiyor bir taraftan. Üniversitenin her tarafında inşaatlar var. Yeni yurtlar yapılıyor. Her alanda gelişme var ama ben rabin hood değilim, ya da elimde sihirli değneğim yok ki bu bir anda ortaya konulsun. Değişim ve gelişim yavaş yavaş olacak. Herşeyden önce ekibime güveniyorum. Dürüst ve saygın insanlar. Ben tek tabancayım diye bir şey yok.

Kimseyle kavganız oldu mu?

Asla olmadı. Bugün bütün üniversiteleri araştırın, en az sorunlu, en az soruşturmanın olduğu ve en az sıkıntının olduğu üniversite Selçuk Üniversitesi'dir. Bu benim iddiamdır. Bir iki tane, ha o da olacak. Yönetime başkaldıran insanlara da ben dur demek zorundayım. El altından karalama kampanyaları devam ediyor. Ben bir rektörüm. Hiçbir ihaleye ben girmiyorum. Oralarda komisyonlar var. Hocalar var. Göz kliniğine bile alınana ben müdahale etmiyorum. Bunun benimle bir alakası yok. Hadi diyelim burada yanlış çıktı. Resmi belgelerle bu çıkarsa ben cezasını veririm. Dişçilik ayrı bir yapı. Oranın da satın alması var, ben anlamam ki, ben göz hekimiyim. Orada hangi aletin iyi olduğunu oranın hocaları bilir ve onlar alıyorlar. Ama bir şey varmış gibi, üç kağıt varmış gibi vay efendim yılların yolsuzluğu diye propaganda yapıyorlar. Benim bir yolsuzluk yaptığım yok. O kadar adam atıyorum, ben onların içine giremem ki. İyi dediğimiz adam kötü de çıkabilir. Ama bunu resmi, rasyonel bir şekilde ispatlamak lazım.

Peki, gündemi uzun süredir meşgul eden Hükümet'le YÖK arasındaki kavganın nedenleri nelerdir?

Üniversiteler bir ülkenin en önemli eğitim kurumlarıdır. Bu nedenle ülke gerçekleri de göz önünde tutularak karşılıklı iyi niyete dayalı uzlaşmalar sağlanmalıdır.


Sizin Türkiye'deki diğer üniversitelerle kıyaslandığında katılımcı ve demokratik bir yönetim anlayışınız olduğu görülüyor. Burası tamam, ama Üniversite dışarıda nasıl değerlendiriliyor?


Dışarıya çıkınca, "Konya bildiğiniz gibi değil" demekten dilimde tüy bitti. Buna ihtiyacı var, Konya'nın. Bu da benim görevlerimden birisi. Bir tek Üniversite değil Konya anlamında da elimden geleni yapmak zorundayım. Rektör olduysam, profesör olduysam burada oldum. Benim Konya'ya hizmet borcum var.

Ulusal medyada da yer aldınız son zamanlarda…

Bakın, beni karalamak adına ulusal platformda haberler yer alıyor ancak bu yolla Konya'yı karalıyorlar. Konya'yı bu şekilde gündeme getirip ön yargılar oluşturanlar asıl Konya'ya ihanet ediyorlar. Sırf beni yıkmak uğruna bunu yapıyorlar. Vatan haini bunlar, bunu yazabilirsin. Ekmeğini yedikleri memlekete diğer yerlere gittikleri zaman "gerici" diyorlar. Bana zarar vermek için çabalarken aslında Konya'ya zarar veriyorlar. Konya'da bir şey olsun diye bekleyen insanların ağzına laf veriyorlar. Ben bu şekilde zarar görmem ama Konya görüyor, ben daha çok buna üzülüyorum. Benim hayatım boyunca hukuk dışında hiçbir şey yapmam söz konusu olmadı, olmaz da. Gerçek anlamda elinde belgeli bilgi olan insanlar bu belgeleri üst kurumlara versinler, neden oralara vermediler. Süleyman Okudan tartışılmaz değil ki, beni de denetleyen makamlar var. Altına imzayı atsınlar, versinler. Bir şey olsa dururlar mı? Durmazlar. Ama amaç kaos yaratmak. Yanlış yaptığım bir şey yok. Bu Cumhuriyet'i en az onlar kadar seviyorum. Hukuka son derece saygılıyım ve hukuk herkes için gerekli. Kim ne derse desin, Selçuk Üniversitesi değişecek, değiştirecek. Türkiye'nin gündemine çok daha güzel gelecek. Değişimin sancılarını yaşıyoruz. Değişimi istemeyenlerle, değişimi isteyenler mücadelesi bu.

Siyaset düşünüyor musunuz?

Cumhuriyetin temel kriterlerine dinamit koymayan ve yasalar çerçevesinde faaliyet yapan bütün siyasi partilere eşit mesafedeyim ben. Ben siyasetçi değilim, ileride de siyaset düşünmüyorum. Düşünmediğim ve bir siyasi partiye yatırım da yapmadığım için herkese eşit mesafedeyim. Yasalar çerçevesinde çalşıma yapan hiç kimseyle ve kuruluşla benim problemim olamaz.

Sizin yönetimi devraldığınız günden bu yana attığınız adımları, kamuoyu takip ediyor. Marka bir üniversite olması beklenen Selçuk'un, bugüne kadar bu anlamda öne çıkmamış olmasının nedenleri nelerdir?

Bu sadece bizim için değil Anadolu'da ki bütün üniversiteler için geçerlidir.

Selçuk Üniversitesi olarak yurtdışındaki üniversitelerle ve Türkiye'deki diğer üniversitelerle ne tür paylaşımlarınız ve ortak çalışmalarınız var?

Selçuk Üniversitesi'nin yurtdışındaki birçok üniversite ile işbirliği vardır ve bunlardan 3 tanesi hayata geçirilmiştir. Socrates, Erasmus değişim programları (öğretim elmanı ve öğrenci değişimi) ve Leornardo Da Vinci (mesleki ve teknik eğitim) programı, bu dönemde hız kazanmıştır. Değişim programlarının sağlıklı işleyebilmesi açısından altyapıyı güçlendirme çalışmalarına da hız verilmiştir.

Sayın Rektör, fakültelerde görev yapan dekanların branşlarıyla bulundukları görevler bugün itibariyle örtüşüyor mu, geçmişte bu konu çok gündeme gelmişti?

Bu konuya bizler son derece hassasiyet gösteriyoruz. Genellikle, fakültelerde yeterli öğretim elemanı olmadığı için bu tür atamalar gerçekleşmekte ancak bu sayının yeterli olması durumunda gerekli kriterler dikkate alınmaktadır.

Selçuk Üniversitesi'ndeki yatırımlarla ilgili kamuoyuna da yansıtılan bazı spekülasyonları, hangi çevreler, neden ortaya attı?

Eğer eleştiriliyorsanız bir şeyler yapıyorsunuz demektir. Üniversitemizde, öğrencisinden öğretim elemanına ve tüm akademik birimlerine kadar birbirine güven duyan, herkesin evindeki kadar özgür hissettiği bir anlayışla bizler üzerimize düşen görevi hakkıyla yerine getirdiğimize bundan sonra da getireceğimize inanıyoruz. Bu inançla bir kez daha ifade etmek istiyorum ki; Vatanını en çok seven, işini en iyi yapandır.

Değerli açıklamalarınız için size çok teşekkür ediyorum Sayın Okudan.

Ben teşekkür ederim, sağolun