Doç. Dr. Murat Kayacan
Kur’an’da “Gökleri ve yeri yerli yerince yarattı.” ifadesi
Kur’an’da “Gökleri ve yeri yerli yerince yarattı. (خَلَقَ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضَ بِالْحَقِّۚ)” ifadesi dördü Mekki, biri Medeni olmak üzere toplam beş surenin beş ayetinde geçmektedir. Bu yazıda söz konusu ayetler, içlerinde bulundukları surelerin iniş sırasına göre ele alınacaktır.
Hiçbir şey Allah için imkânsız değildir. Bu mesele, içinde yaşadığımız dünyada böyle olduğu gibi ahirette de öyle olacaktır: “Gökleri ve yeri, yerli yerince yaratan O'dur. Bir şeye ‘Ol!’ dediği gün hemen oluverir. O'nun sözü haktır. ‘Sûr’a üfürüldüğü gün de mülk ancak O'nundur. O, gizliyi ve açığı bilendir. O, hikmet sahibi, her şeyden haberdardır.” (Enam, 6: 73). Allah, dünyayı oyun ve eğlence olsun diye yaratmamıştır. Ayetteki “yerli yerince” diye mealini verdiğimiz kısım, “hakkıyla/hak üzere” şeklinde de çevrilebilir. Yani gökler ve yer gerçektir, sanal değildir ve insanın halifeliği ve imtihanı için uygun olarak yaratılmıştır. Bu ayet, “Gökler ve yer aslında yoktur, sadece Allah vardır.” türü bâtıl iddilara da bir yanıt niteliğindedir. Sözgelimi Allah, gönderdiği Kitap’ta (mealen), “Dünya imtihan yeridir. Başarılı olan diriltildiğinde cennete, inkârcı olan ise cehenneme gider.” diyorsa bundan şüphe edilemez. İnsanların ve cinlerin ömürlerinin son bulması da ardından diriltilmeleri de Allah’ın emriyledir. O, kullarının her yaptığını bilir. O’ndan hiçbir şey gizli kalmaz.
Allah evrene bir düzen koymuştur. Gece gündüzü, gündüz de geceyi geçemez. Güneş ve ayın hareketleri de rastgele değildir: “Allah, gökleri ve yeri yerli yerince yarattı. Geceyi gündüzün üzerine örtüyor, gündüzü de gecenin üzerine sarıyor. Güneşi ve ayı emri altına almıştır. Her biri belli bir süreye kadar akıp gider. Dikkat et! O, azizdir ve çok bağışlayandır.” (Zümer, 39: 5). Güneş hayat kaynağı, ay ise vaktin hesaplanması için bir araçtır. İmtihan için yaratılan dünyada her ikisi de insanın hizmetine sunulmuştur. Ancak bunlar sonsuza dek var olmayacaktır. Ne zaman yok olacaklarını Allah bilir.
Her şeyi yaratan Allah, yarattıkları içinden irade verdiklerinden itaat istemektedir. Şeytana uyup, ona karşı gelerek O’nun ortakları olduğuna inanan kimselerin iddiaları geçersizdir: “(Allah) gökleri ve yeri yerli yerince yarattı. O, koştukları ortaklardan münezzehtir.” (Nahl, 16: 3). Yaratılmış olan her canlı haddini bilmeli, Allah’ın niteliklerini kendinde ya da başkasında görmemeli ve öyleymiş gibi gösterip insanları saptırmamalıdır. Allah, kendisine ortak koşulmasını affetmez.
Gökler ve yer boşuna (bâtıl) yaratılmamıştır. Her ikisi de derme çatma bir yapıda değildir: “Görmez misin ki Allah gökleri ve yeri yerli yerince yarattı. O dilerse sizi ortadan kaldırıp yepyeni bir halk getirir.” (İbrahim 14: 19). Allah için yaratmak ne kadar kolaysa yok etmek de öyledir. İnsanlar takva yolunu seçmezler ve Allah’a isyan ederlerse bu dünyada işlerinin bitirilmesi Allah açısından zor değildir. Hiçbir topluluk, takvayı esas almadığı halde kendisini “seçilmiş” bir topluluk olarak görmemelidir. Kibirli toplumların ortadan kaldırılıp onların ülkelerine başkalarının hakim olduğuna tarih şahittir.
Evrende asıl olan haktır (yerli yerince oluş). Temeli hak olan evrende, bâtıl olan geçicidir: “Gökleri ve yeri yerli yerince yarattı. Sizi şekillendirdi ve şekillerinizi de güzel yaptı. Dönüş ancak O'nadır.” (Teğabun, 64: 3). Hak temel ise hayatını bâtıl üzere kurgulayanlar yanlış yoldadırlar ve kaybedenlerden olacaklardır. Başka canlılarla karşılaştırıldığında insan, Allah’ın verdiği nimet sayesinde güzel bir görünüme sahiptir. İnsandan beklenen buna nankörlük etmesi değil, şükretmesidir. Her iradeli varlık, hesap vermek üzere Allah’a dönecek ve nimete nankörlük etmelerinin de şükretmelerinin de karşılığını eksiksiz alacaklardır.
Görüldüğü gibi “Allah gökleri ve yeri yerli yerince yarattı.” ifadesinin yer aldığı ayetlerde, her şeyin Allah’ın kontrolünde olduğu, kozmik düzeni O’nun belirlediği ve müşriklerin iddia ettiğinin aksine O’nun ortağı olmadığı anlatılmaktadır.