Doç. Dr. Murat Kayacan
Kur’an’da “Islah edin.” emri
Kur’an’da “Islah edin (aslihû)” emri üç ayette geçmektedir. Ayetlerin üçü de iki Medeni surede yer almaktadır. Bu yazıda söz konusu ayetler, içlerinde bulundukları surelerin iniş sırasına göre ele alınacaktır.
Sahabe, Peygamber’e (s) ganimet konusunu öğrenme amaçlı olarak sormuştu, yoksa soruları ganimetten pay isteme anlamında değildi. Yani ganimetin adil paylaşımının nasıl olacağını bilmek istiyorlardı: “Sana savaş ganimetlerini soruyorlar. De ki: Ganimetler Allah ve Peygamber'e aittir. O halde siz (gerçek) müminler iseniz Allah'tan korkun, aranızı ıslah edin, Allah ve Resûlüne itaat edin.” (el-Enfâl 8/1). Ayette ganimetlerin Allah’a ve peygamberine ait olduğunun söylenmesi, paylaşımında ölçünün kim tarafından konulacağını göstermektedir. Ölçüyü Allah koyar, elçisi de onu açıklar. Bu ölçü de bu surenin başka bir ayetinde beyan edilmiştir.[1] Reşid Rıza’ya göre ayetteki “aranızı ıslah edin” kısmı “Sizi birbirinize bağlayan durumu ve bağı düzeltin.” anlamındadır. Bu bağ İslam bağıdır. Bu bağın düzeltilmesi; uzlaşma, işbirliği, karşılıklı yardımlaşma, bencilliği ve kendini üstün görmeyi terk etmekle ve başkasını kendine tercih etmekle olur.[2] Yani İslam dini mensubu olmaktan kaynaklanan birlikteliğin ıslahı; ve hak talebi çekişmeleriyle değil, iyi insan ilişkiler geliştirmekle ve hakkı olan şeyi bile paylaşmayı tercih etmekle mümkün hale gelir.
Müminlerden iki grup arasında çatışma çıkması asla istenmeyecek bir durum olsa da ne yazık ki böyle şeyler olmaktadır. Kur’an buna dair şöyle bir çözüm önermektedir: “Eğer müminlerden iki gurup birbirleriyle vuruşurlarsa aralarını ıslah edin. Şayet biri ötekine saldırırsa Allah'ın buyruğuna dönünceye kadar saldıran tarafla savaşın. Eğer dönerse artık aralarını adaletle ıslah edin ve adaletli davranın. Şüphesiz ki Allah, âdil davrananları sever.” (el-Hucurat 49/9). Birbiriyle savaşan iki grup olmasına rağmen fiil çoğul kalıpla (iktetelâ değil iktetelû) kullanılmıştır. Yani Müslümanlar böylesine çatışmalara duyarsız kalırlarsa Müslümanlar arası çatışma o iki grupla sınırlı kalmayabilir. Ayette çatışan iki grubun mümin olarak tanımlanmaları dikkat çekicidir. Kültürel olarak İslam beldelerinde doğup büyüdükleri halde kendilerini başka ideolojilerle tanımlayan kimseler bu kapsamda değildir; ancak buna rağmen kendilerini Müslüman olarak tanımlıyorlarsa Müslümanlara saldırmaları halinde cezalandırılmaları da meşru olur. Müslümanlar birbiriyle çarpışan iki grubun arasını barış görüşmeleriyle bulmaya çalışırlar. Başarılı olamazlarsa haksız yere saldıran grup silah zoruyla saldırganlığından vazgeçirilir. Saldırganlığı bıraktığı an, o gruba yönelik güç kullanarak müdahale de sona erer.
Müminler kardeş olduğuna göre onların iyi geçinmeleri tüm Müslümanları ilgilendirir. Birbirleriyle geçinememeleri Müslüman olmayanlara karşı bir zaaf göstergesidir. “Müminler ancak kardeştirler. Öyleyse kardeşlerinizin arasını ıslah edin ve Allah'tan korkun ki esirgenesiniz.” (Hucurat 49/10). Islahatçı müminlerin, arası bozuk müminleri barıştırabilmeleri için aralarında ne olup bittiğini bilmeleri gerekir. Bu bilgilenme, dedikodu takibiyle değil, sorun çözmeye yönelik araştırmalarla elde edilir. Aksi takdirde hem günah yüklenmiş olurlar hem de sorun daha da çetrefilleşir. Bu konuda yanlışa düşmeyi engelleyecek şey, Allah korkusudur. Islah amaçlı hareket eden kimseler ilahi merhamet göreceklerdir.
Görüldüğü gibi “Islah edin” emrinin yer aldığı ayetlerde müminlerin birbirleriyle iyi geçinmeleri için çalışmak gerektiğinden, Allah’a ve Resulü’ne (s) itaatin öneminden, mümin iki grup birbiriyle savaştığında aralarının düzeltilmesi için çaba harcamak gerektiğinden sonuç alınamazsa saldırgan grubun güç kullanarak durdurulmasının bir çözüm olduğundan ve bu sırada adaleti gözetmenin öneminden, birbirleriyle kardeş olan müminlerin aralarında problem olduğunda onların ilişkilerinin ıslah edilmesi gerektiğinden söz edilmektedir.
[1] “Allah'a ve (hakla batılın) ayrıldığı günde, iki topluluğun karşı karşıya geldiği o günde, kulumuza indirilmiş olana iman ediyorsanız bilin ki ganimet olarak ele geçirdiklerinizin beşte biri Allah, Resulu, yakınlar, yetimler, düşkünler ve yolda kalmış kişi içindir. Allah her şeye güç yetirendir.” (el-Enfâl 8/41).
[2] M. Reşîd Rızâ, Tefsîrü’l-Menâr (Mısır: el-Hey’etu’l-Mısriyyetu’l-Âmme li’l-Kitâb, 1990), 9: 489.