yazar-53
“Mankurtlaşan” Türkiye
Avrupa Tuzağında “Mankurtlaşan” Türkiye
Ankara Ticaret Odası Başkanı Sinan Aygün tarafından yazılan "AVRUPA TUZAĞINDA MANKURTLAŞAN TÜRKİYE" adlı kitaba adını veren "Mankurt" sözü ne anlama geliyor?
"Mankurt" sözcüğünü adı geçen kitapta yorumlandığı şekliyle sizlere aktarıp günümüzde bir ufuk turu yapmak istiyorum.
Mankurt, Kırgız yazar Cengiz Aytmatov'un Türkiye Türkçesi’ne "Gün Olur Asra Bedel" adıyla çevrilen romanındaki Nayman Ana söylencesinde geçermiş.
Milattan sonra 200'lü yıllarda Orta Asya'dan Kuzey'e doğru göç eden Juan Juanlar, Kırgızlar’ın hem komşusu ve hem de can düşmanlarıymış. Son derece gaddar ve acımasız olan Juan Juanlar, her fırsatta Kırgız kabile ve oymaklarını saldırır, yakıp yıkarlarmış.
Ancak Juan Juanlar esir aldıkları genç Kırgız savaşçılarını köle yapmak için mankurtlaştırma işlemine tabi tutarlarmış.
Mankurtlaştırma işlemini bakın nasıl yaparlarmış. Juan Juanlar önce esirlerin başlarını traş eder, daha sonrada kafada kalan saç tellerini tek tek kökünden çıkarırlarmış. Bunu yaparken bir kasap da oracıkta bir hayvanı kesip derisini yüzermiş. Sonra taze hayvan derisini, esirin kan revan içindeki kazınmış başına sımsıkı sararlarmış. Daha sonra, tutsakların boynuna, başlarını yere sürtmesin diye bir kütük ya da tahta bağlar, yürek parçalayan çığlıkları duyulmasın diye de uzak bir yere götürürler, elleri ayakları bağlı kızgın güneşin altında bırakırlarmış. Başı saran hayvan derisi güneşin altında kuruyup büzüldükçe mengene gibi olurmuş. Acılar içinde kıvranan her beş Kırgız esirden ancak biri veya ikisi sağ kalırmış. Sağ kalanlar ise hafızalarını, kimliklerini kaybederlermiş. Juan Juanlar, belleğini yitiren tutsağı alır, yiyecek içecek verirlermiş. Bir süre sonra gücünü toparlayan tutsak Kırgız, artık bir Mankurt haline gelirmiş.
Bir Mankurt, kim olduğunu, hangi soydan, hangi kabileden geldiğini, anasını, babasını, çocukluğunu artık bilmezmiş. İnsan olduğunun bile farkına varmazmış. Bilinci, benliği olmadığı için efendisine büyük avantaj sağlarmış. Ağzı var dili yok, itaatli bir hayvandan farksız, kaçmayı düşünmeyen, bu yüzden de hiç tehlike arz etmeyen bir köle imiş. Köle sahibi için en büyük tehlike, kölenin başkaldırması, kaçmasıymış. Ama mankurt isyanı ve itaatsizliği düşünemeyen tek varlıkmış. Efendisine köpek gibi sadık, onun sözünden asla çıkmayan, başkalarını dinlemeyen, karnını doyurmaktan başka bir şey düşünmeyen bir yaratık. En pis, en güç işleri, büyük sabır isteyen çekilmez işleri gık demeden yaparlarmış. Açıklıktan ölmemek için yiyecek, donmaması için eski-püskü giyecekler verdiniz mi, başka bir şey istemezmiş. Ve efendisinin emriyle, kendisinden aslına dönmesini isteyen öz annesini bile öldürecek kadar, kimliğinden ve kişiliğinden uzaklaşır hale gelirmiş.
Evet, emperyalist güçlerin Türkiye ve Türkiye üzerinden tüm Ortadoğu’ya karşı uygulamak istedikleri plan, proje, hayal, umut ve hevesleri bir mankurtlaştırma süreci ile karşı karşıya.
Tarihin yapraklarında yer alan ve bu coğrafya üzerinde uygulanan emperyalist tüm yaklaşımlara baktığınızda bunu aşikâr görmek mümkün.
Bugün Türkiye doğuda emperyalist güç ve mihrakların kışkırtmaları çerçevesinde patlak vermiş etnik kökenli olaylarla uğraşmaktadır. Irak’ta oluşan yeni yönetim ve ABD’den gelen güçle Kuzey Irakta, Türkmen nüfusa karşı yapılan bezdirme ve saldırılar emperyalizmin Türkiye üzerine karşı beslediği PKK’dan kaynaklanmaktadır. Bunun yanı sıra Dicle ve Fırat havzası üzerine üretilen politikalar ve bu amaçla şimdiden çizilerek büyük bir aymazlıkla dağıtılan ve onların dostluklarının en büyük belgesi olan haritalar bizi sağduyuya, istiklal ve istikbalimize sahip çıkmaya davet ediyor.
Öte yandan Rum Pontus ruhunu hortlatmaya çalışan Yunanistan’ın Kıbrıs, Eğe kıta sahanlığı, limanlarımızın Rum gemilerine açılması, ruhban okulu ve patriğe ekümenik sıfatının verilmesi noktasında Avrupa Birliği nezdinde etkin bir çalışma içinde.
Fransa’nın, sözde Ermeni soykırım iddialarına çanak tutarak Ermenileri bir iddia ve iftira peşinde Avrupa ülkelerinde ve ABD kulislerinde Türkiye aleyhine kışkırtmaya devam etmektedir.
Doğusuyla batısıyla Türkiye üzerine bir takım senaryolar üzerine sistemli bir çalışma içinde olan AB ise Türkiye ile müzakere çerçevesinde her fırsatta bu oyunu pişirip pişirip önümüze servis ederek taviz koparmak için elinden geleni yapmaktadır.
Emperyalizm Türkiye ve Türkiye üzerinden tüm Ortadoğu üzerinde oynamak istediği oyunun gereği olan mankurtlaştırma eylemi adım adım ilerlerken bize düşen tarihin ibret dolu sayfalarından ders alıp akla karayı, iyi ile kötüyü, dostla düşmanı ayırt edebilmektir.