yazar-3
Menfaat uğruna kıvıranlar
1 YTL menfaat uğruna kıvıranlar
Yazılı veya internet medyasında olsun, eline kalem verilen her kişiyi, köşe yazarı ya da gazeteci diye vizyona çıkarmak, her yazılanı araştırmadan, soruşturmadan, denetlemeden, belgelemeden kamuoyuna yansıtmak, “Şehr-i Konya” adına büyük talihsizliktir… Az önce okuduğunuz cümle ile gerçek meslektaşlarımızı, saçlarını ve sakallarını daktilo başında ağartan ağabeylerimizi küçük görmek gibi bir bakışımız asla söz konusu olamaz. Aman ha, aman… Fakir, alçak gönüllü olmayı yaşamda en büyük erdem sayanlardandır.
Benim derdim, “Gerçek anlamda meslektaş/meslektaşımız kimdir?” merak etmeye başladım.
Benim derdim; devletten nemalanan, çalıştıkları kurumlarda pozisyonlarını korumak adına yalakalık sonucu işgal ettikleri köşelerde saçlarını devlet hizmetinde ağartan kamu görevlilerine fırça atmaya kalkışan bazı densizlerledir.
Bu densizlerin “1 YTL” menfaat uğruna nasıl kıvırdıklarını, nasıl yaladıklarını mesleğimizin gerçek mensupları iyi bilir.
Bizim gördüklerimizi patronlar görmez mi?
Gazeteciler Cemiyeti’nin bazı saygın yöneticileri görmez mi?
Görürler de, işlerine gelmez.
Gelin bunu biraz tartışalım.
Her köşe yazısı yazanı, bazı haberlerin altına imzaları atılanları meslektaş mı sayacağız?
Örneğin, patronlara yakın oldukları, hatta kuklası oldukları için eline kalem verilmiş, yaşamı boyunca doğru dürüst beş on kitap bile okumadığı açıkça belli olan kişileri, köşe yazarı (meslektaş) mı kabul edeceğiz?
Hoş… Bizim meslekte ilanlarla gazetecilik oynattırılan birileri, kendini duayen ve yeri dolmaz gazeteci ya da köşe yazarı sayar ya!
Kim mi bunlar?
Gazetelerin haberlerini iyi okuyun.
Bazı haberlere imza atanların köşeleri de var, işte oradaki yazıları iyi inceleyin.
Maden bulursunuz vallahi.
Bir ülkede, bir şehirde, bir ilçede basın (medya) sağlam ahlaki temellere oturmadıkça, vatansever kişiler çoklukla basın patronu ve gazeteci olarak meslekte yer almadıkça, yaşananların ve gerçeklerin olduğu gibi halka yansıdığını kimse düşünmesin!
Şerefli, namuslu, vatanını, şehrini, ilçesini, beldesini ve köyünü sözlük anlamında değil, gerçek anlamda seven, ne denli çok gazeteci ve köşe yazarı olursa, halkın gerçekleri öğrenmesi o ölçüde fazla olmaz mı?
İçinde bulunduğumuz günlerde ve birlikte yaşadığımız bu şehirde kalemini hiçbir dönemde çıkarı uğruna satmamış kimi gazeteci ve köşe yazarları susturulmak isteniyor.
Satılık kalemler her dönemde olmuştur.
Bu dönemde de bolca olduğu bir gerçek.
Gerçek anlamda dürüst ve namuslu gazetecileri susturmaya çalışanlara yıllardır rastlanır.
Yaptığınız işlerden ötürü sağduyulu, şerefli, dürüst ve vatansever vicdanlardan onay almadığınız ve karanlık ve şaibeli işlerin batağında olduğunuz sürece namuslu gazeteci ve köşe yazarlarını, her kim olursanız olun, hangi mevki ve makamda bulunuyorsanız bulunun hiçbir dönemde susturamazsınız!
Ne yazık ki her yanımız “mikroplar”la dolu!
Bunlar öyle tehlikelidir ki, gerçek gazeteciyi, üç kuruşluk menfaat uğruna anında satarlar. Çift kimlikli kartvizitlerini kullanarak ispiyon ederler.
Şimdi bu yazının Memleket’in internet sayfasında yayınlanmasından sonra altına yorumlar atacaklar.
Diyecekler ki, “Kim bunlar? İsimleri açıkla.”
Rahatsız olan yargıya gider, yüce yargıya metrelerce kesinleşen kararlarla açıklayıveririz, olur gider.
Neyse, bunların panzehiri ülkesini, şehrini, ilçesini, bayrağını canı gibi seven yaşamı boyunca her zaman dürüst, namuslu ve şerefli kalmayı ilke edinmiş asil hemşehrilerimizdir. Her şeye karşın, gerçekleri yansıtmada, çirkinleri ortaya dökmede, hiçbir zaman geri adım atmayacak ve susmayacak gazeteci ve köşe yazarlarımız var. Bunu herkes bilmeli…