Zeki Oğuz
'Menteşe'deki Muğla"
Yazının başlığı bana ait değil, şair, gazeteci, arkadaşım M. Ali Köseoğlu’nun yeni kitabının adı.
M. Ali, iyi şair, o yüzden ne zaman görsem takılırdım, gazetecilik işlerinden artırabildiğin zamanları şiire ayır, diye. M. Ali bir sürpriz yaptı, bir şiir kitabıyla değil ama güzel bir şehrengizle çıka geldi, Basın İlan Kurumu Müdürü olarak gittiği Muğla’dan. Şiir kitabı değildi ama şiir tadında metinlerle Muğla’yı anlatmış bize.
“Menteşe’deki Muğla”.
İlkin çeşitli dergilerde yayınladığı şiirlerle tanımıştım M. Ali’yi. Sonra TYB Konya Şubesinde, Memleket Gazetesinde birlikte çalıştık. Sonra o ekmeğinin peşine düşüp Muğla’ya gitti, tam üç sene olmuş gideli ama gönül bağımız hiç kopmadı.
Şair dostların yazdığı şehrengizleri okumayı severim. Bize şiir tadında metinlerle anlatırlar, anlatmaya değer şehirleri. Önceki yıllar, iyi şair Kamil Uğurlu’nun şehrengizlerini okumuştum. Şimdi de M. Ali’nin kitabı baş ucumda. Muğla’nın anıt eserlerini, kurdunu, kuşunu onun kaleminden okumak, daha önce gördüğüm, adımladığım yerleri onun kaleminden yeniden keşfetmek bir başka güzel.
160 sayfa, şiir tadında otuz metinden oluşuyor kitap. Bir Çizgi Kitabevi yayını.
İlk metnin başlığı “Konya’dan Muğla’ya daha bu metinde bir şairin gözünde, gönlündeki Muğla’yı tanırız.
“Görüp geçirmiş, tüm güzelliğini şımarmadan ve makyajlamadan sunan, bağırmadan konuşan, konuşmaktan daha çok sizi dinlemeye hazır, bin bir gece masallarını kıskandıracak kadar masalsı, masallara sığmayacak kadar gerçek, gerçeği ifadede kelimelerin yetersiz kalacağı bir şehirdir Muğla.”
Hiç tanımadığım bir şehre gittiğimde anıt eserlerini görmek, yorulmuşsam bir parkta bir koca çınarın altında soluklanmak, ara sokaklarını gezmek, insanlarını tanımak, o insanların ağız tatlarını keşfetmek isterim. Kitabı okudukça M. Ali’nin de aynı şeyleri fazlasıyla düşündüğünü fark ettim.
“Beni, Bodrum’a, Marmaris’e, Fethiye’ye hemen her yıl gelip de Muğla’ya geldim zannedenler anlamayacaktır.”
Bilmiyordum, öğrendim ta Selçukludan bu yana Konya ile Muğla’nın derin bağları varmış. M. Ali, Muğlalı gazeteci Ünal Türkeş’in notlarından aktarıyor.
“Muğla’yı etkileyen nüfus göçleri Konya göçleridir. Bugün, Muğla merkezin yerleşik nüfuzunu oluşturan eski ailelerden bazıları ‘Konyalılar’ olarak bilinir. Konyalılar Medresesi, Konyalılar Mezarlığı, ‘Konyalı Hocalar’ lakabı Muğla ve bağlı beldelerin ünlenmiş ailelerini anımsatır.”
İki şehri birbirine bağlayan derin bağlardan biri de Mevleviliktir. Muğla Mevlevihane’si, Galata Mevlevihane’sinden bile önce kurulmuş.
En sevdiğim metinlerden biri “Yağmur Muğla’ya Âşıktır” oldu.
Bir çocuktan bile öğreneceğim çok şey olduğuna inanan bir insanım. Söz konusu bir şehrengiz olunca bilmediğiniz çok şey çıkar karşınıza. Örneğin, Muğla’nın taşınmaz kültür varlıkları konusunda önde gelen illerimizden biri olduğunu bilmiyordum. 4350 taşınmaz kültür varlığı ile İstanbul ve İzmir’den sonra üçüncü sıradaymış Muğla.
Şehrin çarşısı, Pazar yerleri, anıt eserleri, insanları sözün kısası bütün güzellikleri ilgi alanındadır M. Ali’nin. Tarhanayı da unutmaz, Belen kahvesini de, köylü kadınların toplayıp geldikleri yeşillikleri de.
Emeğine, yüreğine sağlık değerli arkadaşım M. Ali Köseoğlu.
Bir daha oralara geldiğimde Zahire Pazarında kahve içesim var.