Zeki Oğuz
MİÇO üzerine
Konya’nın ünlü kabadayısı Miço ile bir görüşme yapmış, bunu Çalı Dergisinin haziran 1998 sayısında “Dolavlı Yılmaz Güney” adıyla yayınlamıştım. Yılmaz Güney bir hikayesi yüzünden kömünizm propağadasıyla yargılanmış, yattığı Nevşehir Cezaevinden sonra altı aylık sürgün cezasını çekmek üzere şehrimize gelmişti. O yıllarda kürt Mustafa Saldı (Miço) ünlü bir kabadayıdır. Y. Güney’in cezaevi arkadaşları , Miço’yu bulmasını, Miço’nun ona sahip çıkabileceğini söylerler. Y. Güney Konya’ya geldikten sonra Miço’yu bulur, aralarında iyi bir arkadaşlık başlar.
Benim Miço ile sohbetlerim uzayınca ortaya “Sedef Saplı Bıçak Miço kitabı çıkmış ve ekim 2009 da yayınlanmıştı. Bu kitap hayli ilgi gördü. Bazı önemli makalelerde ve kitaplarda kaynak olarak gösterildi. Bunda Y. Güney’in Konya günlerinin karanlıkta kalması, kitapta bunun ortaya çıkarılası önemli bir etken olmuştu.
Araştırmacı/yazar Ahmet Uçar 2001 de yayınlanan “Milli Mücadele’den 12 Mart’a Konya’da Siyasi Sürgünler” ve yine araştırmacı yazar Turan Feyizoğlu 2003 yılında yayınlanan “Yılmaz Güney Bir Çirkin Kral” adlı araştırma kitaplarında kaynak olarak göstermişlerdi benim kitabı.
Miço en son Sedat Ulugana’nın “Cezalı Delikanlı Yılmaz Güney’in Konya Sürgünü” adlı kitabına kaynaklık etti. Hatta kitapta yeralan fotoğrafların büyük bölümü Çalı arşivindendi. Ben Miço’yu yazarken onun çevresindeki insanlarla konuşmuş ama onların anlattıklarına kitabımda yer vermemiştim. Sedat Ulugana onların anlatımlarına da önemli bir oranda yer vermiş, iyi de etmiş. Ayrıca kitabın girişinde Y. Güney’in ceza almasına neden olan hikayeyi de vermesi iyi olmuş çünkü hikayeyi okuduktan sonra verilen cezanın gülünçlüğü daha iyi ortaya çıkıyor.
Kitapta elbette kurgular olabilir, örneğin Y. Güney’in Konya’ya trenle gelmesi ve istasyondaki faytonculara Miço’yu sorması gibi. Ulugana, Y. Güney’i istasyonda trenden indirir ve faytonculara Miço’yu sordurur. Bence kurgunun da bir gerçekliği olması gerekir çünkü Nevşehir/ Konya arasında tren hattı yoktur.
Yıllarca sohbetimize rağmen Muhacir pazarından hiç sözetmemiştir Miço. Ayrıca şehrimiz insanı kürt vatandaşlarımızı hiçbir zaman muhacir sıfatı ile anmamıştır. Şahsen ben hiç duymadım. Muhacir olarak daha çok mübadele sonucu Yunanistan, Bulgaristan gibi ülkelerden gelenlere derlerdi. Ayrıca S. Ulugana sürekli Miço’nun kürt kimliğini altını çiziyor. Söyleşilerimizde Miço kürt kimliğini saklamıyordu ama buna özel bir anlam da vermiyordu. Dolav ahallesi ise sadece kürtlerin değil ova köylerinden göçüp gelen insanlarımızın, alevi abdalların da yaşadığı bir mahalleydi.
Konya halkının Y.Güney’e kimliği nedeniyle tavır aldığını ima eden bölümler var. Bu kesinlikle yanlış çünkü sınırlı bir kesim dışında Y. Güney’ den habersizdir halk. Zaten Güney’in istediği de budur. Hiçbir şeye bulaşmadan cezasını tamamlayıp gitmek. Belki bu yüzden olacak zamanın Konya’lı aydınlarıyla bile ilişki kurmaz. Oysa 1960 ların Konya’sinda solcu diye bilinen önemli aydınlar, yazarlar, gazeteciler vardır. Örneğin Mehdi Halıcı, sonradan Cemşid Bender adını kullanmıştır. O yıllar sadece Mehdi Halıcı’dır ve ülkenin iyi hikayecilerinden biridir. Abisi Feyzi Halıcı Çağrı dergisini yayınlamaktadır. Y. Güney onlarla bile ilişki kurmamış nedense.
S. Ulugana nedense Konya halkına pek iyi gözle bakmıyor. Hatta bir yerde “şer odakları”diye bir ifade kullanır. Oysa Konya halkı damarına basılmadığı sürece kimseye kötü gözle bakmaz. Miço’nun hapishanede ki yaşadıkları ise tamamen kabadayılar arasındaki sürtüşmelerden kaynaklanır. Hata Miço, İnce Cumali’yi öldürmekten cezalı Sırrı’ya bile düşman değildir. Miço Y. Güney’in arkadaşı olduğu için düşmanlığı Sırrı körüklemektedir. Sırrı’nın Konya’lılara küfretmesine dayanamayıp öldüren ise Bozkırlı bir delikanlıdır.
Uzun süre görüşmelerimiz oldu Miço ile. Kürt olduğunu saklamıyordu ama bunu öne çıkaran bir tavrı da yoktu. Y. Güney ile arkadaşlığının temeli de onun siyasi olması ya da kürt olması değil, kabadayı kimliğidir. Miço ve çevresi onun kabadayı kimliği nedeniyle sevmiş ve korumuşlardır.