Musa Uyararslan
1950'li yıllarda Bozkır'dan Konya'ya gelerek kamyonculuk, lastikçilik yaparak ticarete başlayan Uyaraslan ailesinin spordan siyasete, özellikle de DP'nin, AP'nin ve son olarak da DYP'nin burç komutanı olarak bilinen ismi Musa Uyaraslan
İSMİMİ DEDEM
DEMİRCİ MUSA’DAN ALMIŞIM
Babamlar bana Dedem Demirci Musa’dan dolayı Musa ismini vermişler. Dedem Bozkır’da yaşamış. Çanakkale, Kurtuluş harbine katılmış. Demirci olduğu için kasatura yaparmış. Bütün savaşlara katılmış, ama geri hizmette çalıştığı için şehit olmadan dönmüş. Babam anlatırdı, o günler çok karanlık günlermiş. Dedem evleniyormuş, çoluğu çocuğu oluyormuş, savaşa çağrılıyormuş, yıllarca gelmiyormuş, geldiği zaman da hepsinin açlıktan öldüğünü öğreniyormuş. Dedem 1971’de 93 yaşında vefat etti.
BOZKIR’DA YUKARI MAHALLEDE
ONBAŞI’NIN EVİ HER ZAMAN AÇIKTIR
Biz rahmetli dedem, ondan sonra da babaannem vefat etmeden önce her bayram Bozkır’a giderdik. Hatta hafta sonları bile Bozkır’a giderdik. Orada çok arkadaşım, yaşıtım var. Babaannem vefat ettikten sonra bayramlarda gitmeyi bıraktık ama ilgimizi alakamızı kesmedik. Onların evini gittiğimiz zaman açar toplanırız. Halamın, teyzemin çocukları var. Yukarı mahallede Onbaşı’nın evinde sobanın odunu bile hazırdır.
BABAM 1952‘DE KAMYONCULUK
YAPMAK İÇİN KONYA’YA GELİR
Babam 1952 yılında nakliyecilik yapmaya üzere Konya’ya gelir. Nakliyecilik yapar. Bir kamyon zaman içerisinde iki olur, üç olur. 1958 yılında, yani benim doğduğum yıl İstanbul caddesindeki iş yerini açar. ‘Tutkun Ticaret Kolektif Şirketi.’ O yıllarda Ticaret Odası’na kayıt olur. Nakliyatçılık, lastikçilik, oto alım satımı yapmaya başlar. Yani işimizin temeli burada atılır
PTT’NİN ARKASINDA
ŞEKERCİLER’İN EVİNDE DOĞMUŞUM
PTT arkasında Şekerciler’in evinde dünyaya gelmişim. Babam Mehmet ve annem Nural Uyaraslan çifti o zamanlar cumbalı filan tam bir klasik Konya evi olan bu evde oturuyorlarmış. O evde 2-3 yaşına kadar oturduk. Daha sonra Şükran mahallesindeki bir başka eve taşındık. Orası da şimdi Meram Belediyesi’nin oto park olarak yaptığı yerdeydi. Boyacı Halil İbrahim Sayar amcanın evinin tam karşısındaydık.
BİSİKLETİ FIRTINA GİBİ KULLANIRDIM,
BİR GÜN TAS MOTORUN ALTINDA KALDIM
O zamanlarda 5-6 yaşında idim. Babam bir bisiklet almıştı. Dört tekeri vardı. Binmeyi öğrenince arka tekerlekleri çıkarmıştım. Fırtına gibi binerdim, bisikleti çok hızlı sürerdim. Bir gün bir tas motorun altında kaldım. Dizim parçalandı. Sol dizimde hâlâ o kazanın izi vardır. Hava kararıncaya kadar bisiklete binerdim. Rahmetli annem beni hep merak ve korku içerisinde pencerede beklerdi. Tabii çok da cezalandırırdı. Hatta bisikleti zaman zaman elimden bile alırdı.
BABAM ÇOK BÜYÜK BİR
TRAFİK KAZASI GEÇİRDİ
6 yaşındayken babam çok büyük bir kaza geçirdi. Şirketimize bakan filan olmadı, boşta kaldı. 3 ay dükkân çalışmadı. Çünkü evin en büyüğü bendim.
Bir Mübarek Ramazan günü sahurdan sonra babam bizi öptü ve Ankara’ya gitti. Altınekin eşrafından Ali Eseroğlu ile giderken Bezirhane rampasında otobüs ile çarpışmışlar. Babamın 56 Şavrolesi vardı. Akrabalarımız bizi Ankara’ya babamın yanına götürürken arabayı yolda gördük, kaputu tosbağa gibi olmuş, tarlanın ortasında duruyordu. Gün gibi hatırlıyorum. Babam üç ay komada yattı.
Komadan çıktıktan sonra bastonla, koltuk değnekleriyle işine gelmeye başladı. Evi de Mahmuriye Mahallesi’nde yeni yapılan Basın Sitesi’ne taşıdık.
HASTAŞ KOLEJİ’NE BAŞLADIM,
AMA ÇOK YARAMAZDIM
Okula Hastaş Koleji’nde başladım. Öğretmenimiz Hayriye Hanımdı. Çok yaramazdım. Sedat Öngel, Zafer Mıhoğlu, Mümtaz Kulluk, Hasan Kayhan, Mustafa Kayhan, Mehmet Demirok, Mehmet Gödeneli, Hasan Balıkçı, Mevsim Abdullah, Rahmetli Mehmet Hırlı sınıf arkadaşlarımdı. Bir sınıf altımızda ise Apkalar vardı: Münir Apka, Kamber Sayar, Karaciğanlarlı Fatih filan.
OKULDAN KAÇAR, KAHVEYE GİDERDİK,
BİR GÜN SİNEMAYA KAÇMIŞTIK AMA
Biz okulda bir aile gibiydik. Garın içinde kahvehane vardı. Öğle aralarında çift dönem olduğu için oraya kaçardık, tavla oynamaya filan giderdik. Kulakları çınlasın, Baha hoca vardı. Türkçe hocamızdı. O gelir, bizi orada yakalar, tekrar okula götürürdü. İhsaniye’de sinema vardı, bir gün öğleden sonra yine okuldan kaçmış, sinemaya gitmiştik. Filmin ortasında pat diye ışıklar yandı ve bir anons yapıldı “Hastaş Koleji’nin öğrencileri dışarıda bekleniyorsunuz” diye. 10 kişi imişiz. Dışarıya çıkınca Baha hoca kapıda bizi topladı ve okula götürdü.
KOPYA ÇEKERKEN YAKALANMIŞTIM
Okulda İngilizce laboratuarımız filan vardı. Türkiye’deki en modern okullardan birisiydi bizim okul. Haftada 10–12 saat İngilizce dersimiz vardı. Melek hoca, Emine hocalarımız vardı. Bizi çok iyi yetiştirdiler. Dedim ya ama, biz çok haylazdık. Türkçe’den imtihan oluyorduk. Baha hoca gazeteyi açmış, okuyor gibi yapıyormuş. Bize yazılı kağıtlarını dağıttı, yazılı oluyorduk. Ama gazetenin ortasını hafifçe delmiş. Biz çok rahatız, birbirimizden kağıtları alıp veriyoruz.. Kopya çekiyoruz. Birden yanıma geldi, eli ile koymuş gibi kopyayı aldı. Suçüstü yapmıştı. Benle birlikte üç beş kişiyi daha yakaladı.
ASKERDE HİÇ TORPİL YAPTIRMADIM,
O GÜN ŞİKÂYETÇİYDİM AMA BUGÜN ÇOK GURURLUYUM
1976’da İzmir Narlıdere’de acemiliğimi, Gelibolu Dirikköy’de de askerliğimi yaptım. Askerlik sırasında büyük imkânlarımız olmasına rağmen hiçbir zaman torpil yaptırmadım. Verilen bütün görevleri harfiyen yaptım. Belki o zamanlar şikayetçiydim ama bugün çok memnunum. Çok sert bir askerlik yaptım. Son günlerde dahi sabaha kadar nöbet tuttum.
80’DE HÜLYA HANIM İLE EVLENDİM
78’de askerden geldik. 80’deye Hülya Hanım ile evlendim. Zaten hemen babamın yanında iş hayatına başlamıştım. Şimdi 81 doğumlu kızım Yasemen,89 doğumlu oğlum Mehmet ve 92 doğumlu kızım Yonca’nın en iyi şekilde eğitim almaları, iyi, örnek birer insan olmaları için gayret gösteriyoruz.
İKİ ÜÇ ARABA SATAR, MUTLU OLURDUK,
ŞİMDİ 100 ARABA SATIYORUZ MUTLU OLAMIYORUZ
82-83’lü yıllarda Koç grubunun otomobil bayiliklerini aldık. Ticari ve otomobil bayilikleri ile nakliye işimiz devam ederken lastik bayiliğini de sürdürüyorduk. İşlerimiz büyüdü, genişledi. Ben askere gittiğim zaman İstanbul caddesinde dükkânımız vardı. Dönüşte Acentacılar sitesinin olduğu yerde yeni bir iş yeri açtık. Babam, kardeşim Adnan ile İstanbul caddesinde ben ise buradaydım. Uyaraslan Otomotiv AŞ burada başladı. Koç bayiliği iyi bir bayilikti. İyi para kazanıyorduk. Ve herkesin imrendiği bir işti. Yaptığımız işten mutlu oluyorduk. O dönemlerde iki üç araba satardık, mutlu olurduk, şimdi 100 araba satıyoruz ama mutlu değiliz.
AP SENATÖRÜ ENİŞTEM VARIŞLI
VE SÜLEYMAN DEMİREL’İN SÖZLERİNİ HİÇ UNUTAMAM
Siyasete AP senatörü olan rahmetli eniştem Mehmet Varışlı’yla ısındım. Bizlere Demokrat Parti ve Adalet Partisi sevgisini o aşılamıştı. Bir de bir gün saygı değer büyüğümüz Süleyman Bey dağdaki çobana bile gitmemiz gerektiğini söylerken “Siyaset zor zanaat siyaset ile uğraşanlar önce işini sonra aşını daha sonra da eşini kaybeder” demişti.
2001’DE MEHMET AĞAR İLE
YAPILAN ÖZEL BİR GÖRÜŞME
2001’di. Mehmet Ağar Konya’ya gelecekti. Ortada hiçbir şey yoktu, ama ilk geleceği yer olarak Konya’yı seçmişti. Biz 8–10 arkadaş kendisini karşıladık ve özel görüşme yaptık. O an için teşkilatlarda yöneticiler vardı ama tam manasıyla dağılma süreci yaşanıyordu. O toplantımızda kendisiyle bire bir görüşme imkânını bulmuştuk. Bu ilk tanışma çok verimli oldu. Samimi geçti. Bugünlere gelmemizin temeli bana göre o gün atılmıştı.
SİYASETTEN SPORA TOPLUMUN İÇİNDE OLDUK
83’te DYP’ye üye oldum. 84’te Merkez İlçe Yönetim Kurulu Üyesi, daha sonra da İl Yönetim Kurulu Üyesi ve İl Başkan Yardımcısı oldum. Konya Amatör Spor Kulüpleri’nde Başkan Yardımcılığı yaptım. 1989’da DYP’den Büyükşehir Belediyesi Meclis Üyeliği ve KOSKİ Yönetim Kurulu Üyeliği görevlerinde bulundum. Toplumun her kesimi ile iç içe olmaktan, hizmet etmekten, yorulmaktan hep mutlu oldum.