"Müziğe Beddua"

"Müziğe Beddua"

En savunmasız olduğumuz an, en duygusal olduğumuz andır. Nedenini bilmediği bir mutsuzlukla yoklandığında insan, müziğe tutulur. Müzik, kaynağını bilemediği ıstırabına afyon olur. Eğitimci Yazar Adem Tutal'ın insan ve müzik konulu analizi...

Adem  TUTAL    


En savunmasız olduğumuz an, en duygusal olduğumuz andır. Nedenini bilmediği bir mutsuzlukla yoklandığında insan, müziğe tutulur. Müzik, kaynağını bilemediği ıstırabına afyon olur. Kaşıdıkça tat veren yaralar gibi, dinledikçe hüznü artar, durgunlaşır, yolunun yanlışlığına hükmeder, kendine acır, acısından zevk alır.


Müzik insana kendini unutturur. Dinleyeni beste beste  “kendi”nden uzaklaştırır.Kah bir kemana, kah bir gitara gizler derdini. Dinlemek, unutmak, avunmak ister.


Kaybetmiştir: Aşklarında, inançlarında, eylemlerinde zarar etmiştir. Yenilmiştir ve yenilgisinin farkındadır. Her gün çoğalan bir çaresizlikle müziğe sığınır; dinledikçe uzaklaşır yaşamasını beceremediği hayatından.


Müzik insana ideallerini sahte bir şekilde yaşatır. Dinleyici müzikle düşmanından öç alır, hesap vermez-hesap sorar, aldanır ve aldatır, hükmeder.


Kişi müzikle mutlu olmaz; ama ondan zevk alır. Tam olarak tarif edilemese de mutluluk; “devamlılıkla” nitelendirilebilir. Zevk ise; ıstıraba gebe gelip geçici bir haldir.


İnsan müzikle bir kumar oynar, çoğu kaybeder; kendini. Her şeye boş verir; küser. Gittikçe çoğalan bir melankoliye müptela olur, hiçleşir. Çok azı kazanır bu kumarı; belki hiç dinlemez olur.


Dinledikçe çoğalan bir köleliktir müzik. Azadı olmayan gönüllü bir kölelik.


Müzik hapishanedir; duyguları esir alır, müebbede hapseder. O bir katildir; gönülleri öldürür. Yalancıdır; bu günden uzak tutmak için dün ve yarınlarla avutur.


Müzik bir firaridir. Hiç bir savcı aleyhinde dava açamaz, hiç bir mahkeme tutuklayamaz onu. Çünkü,  kendini satabilecek kadar alçaktır; kelimeleri ve ezgileri rüşvet verir, kanına girer, teslim alır, kullanır. Cellat zoruyla değil; tabip eliyle zehir içmektir müzik dinlemek: Gülerek oynayarak, iyileşeceğini zannederek zehir içmektir.


Müzik şuursuz bir tercihtir: Bir şarkıyı niçin dinlediğini, “o” türküyü değil de “bu” türküyü niçin sevdiğini asla bilemez kişi. İnsan aslında müziği dinlemez; müzikle uyanan özüne yönelir, içine yoğunlaşır, kendi anlaşılmazlığını çözmeye çalışır. Bazı kereler benliğiyle karşılaşır, yeni baştan var olmaya kalkışır ancak zaman çoğu yüzleşmek zor gelir,  şarkıların girdabında kaybolmayı tercih eder.


Ne faydası vardır müziğin? Bunu bilim adamlarına değil, her bir müzik kölesine sormalısınız: “Sana ne kazandırdı müzik?” demelisiniz.


Müzik; aşığın deliliğini, fakirin açlıkla tesellisini, zenginin şehvetini körükler. Yürüyeni yerinde saydırır, ayağı kalkanı oturtur, eylem adamını tatmin ederek pasifleştirir. İradeyi olumsuzlayarak fatalizmi (kadercilik) yaygınlaştırır. Gencin en değerli olan “boş zamanını”  çalarak aydınlanmasını engeller. Ferdin; Allah’a, kendine, tarihe ve topluma olan sorumluluğunu yok eder. Aşk ve isyanı sıradanlaştırır. Eğlence, içki ve cinsellikle yoğrulmuş kof  kişilikleri “sanatçı” etiketiyle topluma model olarak dayatır.


Müzik insanın insana bedduasıdır. Allah’a doğru yükselen insanı, çamura doğru alçaltan en yaygın irticadır. Müziğe müptela olmak, hiçbir şey olmak; aciz, iddiasız ve iktidarsız olmaktır. Müzikle anlam bulmak; çağa meze, kendine mezar olmaktır. Müzikzede olmak; kör sağır ve dilsiz olmaktır.


Kim demişse yalan söylemiş: “Müzik ruhun gıdasıdır” diye. Aslında müzik, “ruhun intiharıdır”.


 


[email protected]