yazar-70
Ne bekliyorduk ki?
Hani beni tanıyanınız bilir, sene 2004. Bendeniz de âcizane kendimi ölçtüm, biçtim, çapımı, ağırlımı ve boyumum ölçüsünü de göz önüne alarak, ilçeme hizmet borcumu ödemek için yerel yönetim seçimlerinde aday adayı olmuştum. Ancak bu kararımı verirken, içimde bir ideal ve görev aşkı heyecanım vardı. Kendime has orijinal olan, ilçe sorunlarına yönelik çözüm projelerim vardı ve elimin altındaydı. Yılların birikimiyle aday adayı olmuştum.
Yani demek istediğim, öyle laf olsun, nam olsun diye değil, “adam gibi adam” sloganımla aday olmuştum. “Ne ün peşindeydim, nede un peşinde” Allaha şükür bana ve aileme yetecek kadar, unum da var ünüm de. Lafı şuraya getirmek istiyorum; Benim o tarihteki en öncelikli ve özellikli tek projem “2007 yılı genel seçimlerinde ilçemizden bir Milletvekili çıkarmaktı.” Çünkü bence tüm sorunlarımızın ortak çözümü olabilecek tek adres olarak mecliste, içimizden bir vekilimizin olması, benim ana projemdi. Ve şayet Allah nasip etseydi de o zaman tercih edilmiş olsaydım, Milletvekilini nasıl çıkaracağımız konusunu makul ve mantıklı olarak projelendirmiştim. Neyse lafı uzatmayalım, nasip değilmiş ben şuanda ilçeme, başka şekilde hizmet etme sevdamı, kendi çapımda ve elimden geldiği kadarıyla sürdürüyorum.
Fakat bu yazıyı yazmama sebep olan duygu şu: Ben daha o günlerde yani 2004 yılı başlarından itibaren hep söyleye geldiğim, vekil çıkartmanın yol haritası ve alt yapısının son günlere kalmadan, faaliyete geçirilmesi idi. Fakat bu fikrime ilgili ve yetkililerce, bir takım şahsi sebepler dolayısıyla itibar edilmeyip, klasik siyasi söylemlerle geçiştirenlere şuan için bir çift sözle dahi olsa içimi boşaltmak istiyorum. Buyurun gördünüz mü yaptığınız işin ve uyumlu icraatlarınızın sonucunu. Memnun musunuz şu anki milletvekili listelerinden?
Genel seçimlerde Konya’dan en yüksek oranda oy vermiş bir ilçeye yakışıyor mu bu tablo? Ha siz hala “Ne var bunda, aday çıktı da arkasında mı durmadık?” Diyorsanız mesele yok. Siz dersinize iyi çalışmışsınız ya da size iyi ezberletmişler demektir.
Gerçi biraz kabak tadı verdi biliyorum ama ben genede sık kullandığım aynı deyimi yeri geldi gene söyleyeceğim. “Demek ki bizler, sizler gibi yöneticilere layığız ki, sizler başımızdasınız ve bizde layık olduğumuz gibi idare ediliyoruz. Sizler de kendinize yakışanı yapıyorsunuz ve yapmaya devam edeceğinizden kuşkum yok…” Benimkisi kuru laf, saçmalık ve hatta deli saçması bile denebilir, sizin açınızdan farkındayım.
Ama benim kanıma dokunuyor ve inanın zoruma gidiyor. Yıllardır bizden olmayanların, bizim adımıza ve bize rağmen bizi yönetmeye ve temsil etmeye devam etmesini hazmedemiyorum bir türlü. Ne zaman ki Türkiye’de sözde değil özde Türkler ve Karapınar’da da gerçek Karapınarlılar söz sahibi olur. İşte o zaman güneş doğacaktır diye umut etmeye devam etmekten başka, bana bir çıkar yol kalmadı. Biz bu kafayla gidersek ve şu yabancılara gösterdiğimiz toleransın yarısını kendi hemşerilerimize tanıyamadıkça, ben ve benim gibiler daha çooook yazarız ve birileri de umursamaz güler geçer gideriz. Benden bu kadar, bakın ben sorunu söyledim, teşhisimi yaptım, yetmedi tedavi yolunu da yazdım gerisi size kalmış. Öyle laf olsun diye kuru muhalefet falan da yapmam, yapanı da sevmem. Beğenmiyorsam alternatifimi de ortaya koyuyorum. Tek çözüm; önce bize bizden olan gerek. Gerisi palavra. En derin saygı ve selamlarımla.
Yalvarış
Ya Rab bu hasrete can dayanmıyor;
Zaman kısa, ben yorgunum, yol uzun.
Her adımda bir engel var, salmıyor,
Zaman kısa, ben yorgunum, yol uzun.
Mümkün mü bu yolda maksuda ermek?
Mümkün mü sılada dost yüzü görmek?
Aşığa ar gelir geriye dönmek;
Zaman kısa, ben yorgunum, yol uzun.
Çekilmez bir şelek vurdun arkama;
Şaşırdım yollarda kaldım, akşama.
Umudum her zaman bakidir amma,
Zaman kısa, ben yorgunum, yol uzun.
Sevip sevilmemek varsa kaderde,
Hangi doktor ilaç verir bu derde?
Hastayım, susuzum gurbet illerde;
Zaman kısa, ben yorgunum, yol uzun.
Ey hanlar hanını halkeden Hancı!
Bir yudum aşkınla doğdu bu sancı.
Ey fakir ekmeği, Mümin inancı!
Zaman kısa, ben yorgunum, yol uzun