Prof. Dr. Ramazan Altıntaş

Prof. Dr. Ramazan Altıntaş

Öfke yönetimi

Cehil, öfke patlaması. Duygu ve hırslarına yenilip, öfke seline kendisini kaptırıp giden bir kimsenin sıfatı.

Hilm ise,  öfke anında kişinin gücü yetmekle birlikte heyecanını kontrol etmek suretiyle muhatabına yönelik intikam duygusundan vazgeçmesidir. Kendisinde hilm ahlakı gelişen bir kimse, duygularını frenlemesini, kör ihtiraslarını yenmesini, ne olursa olsun sinirlenmeyip soğukkanlı bir şekilde sakin olarak hareket etmesini bilir. Çünkü “öfkeyle kalkan zararla oturur.”

Toplumsal hayatta insanın başına ne gelirse kendisini kontrol edemediği, öfkesini iyi yönetemediği için gelir.

el-Halîm, aynı zamanda Allah’ın en güzel isimlerinden birisidir.

İmam-ı Gazâlî’nin özgün yorumuyla, kendisine isyan edenleri ve emirlerine muhalefet edenleri gördüğü halde öfkesine kapılıp da hemen cezalandırmayan Allah’ın bir ahlâkıdır. Kur’an’ı Kerîm’de güç ve kudret sahibi olan Rabbimizin isyan eden kullarını hemen cezalandırmayıp belki dönerler diye mühlet vermesiyle ilgili bir âyet şöyledir: “Allah insanları işlediklerine karşılık hemen yakalayıverseydi, yeryüzünde bir canlı bırakmaması gerekirdi. Ama onları belli bir süreye kadar erteler. Süreleri gelince gereğini yapar. Doğrusu Allah kullarını görmektedir.” (Fâtır 35/45).

Arapça’da hilm sözcüğü hem akıl ve hem de yumuşak huyluluk anlamına gelir. Gündelik hayatta insan, pişman olacağı bir iş yaptığı zaman kendi kendine ‘ne akılsız iş yaptık?’, ‘aklımıza mukayyet olamadık’ gibi serzenişlerde bulunur. Kur’an’da ‘halîm’, peygamberlerin bir özelliği olarak da anlatılır: “Doğrusu İbrahim çok içli, yumuşak huylu ve kendisini Allah’a vermiş bir kimsedir.” (Hud 11/75). Yine: “Biz de O’na hilm sahibi bir oğul müjdeledik” (es-Saffât 37/101) buyrularak Hz.İsmail Peygamber’e dikkatler çekilmektedir. Dolayısıyla bu âyetler, mü’minin ahlâki yapısına işaret etmesi bakımından çok anlamlıdır.

Ahlâkî bir değer olan hilm, insanlar arası sosyal ilişkilerde ortaya çıkar. İnsanın kendi kendisine hilm sahibi olması çok fazla bir anlam ifade etmez. Bu sebeple sorumluluk mevkiinde olan insanlar, kendilerine yönelik en olumsuz eleştirilerde tepki ortaya koyarken ölçülü olmayı gözden ırak tutmamaları gerekir. Hemen heyecana kapılıp, kırıcı ve dökücü sert tepkilerde bulunmak yerine, muhatabını nefis muhasebesine davet etme adına yaptığına pişman edecek düzeyde yumuşak bir dil ve söylem kullanmayı tercih etmelidirler. Çünkü hilm sahibi olan insandan, en ağır ceza vermeye muktedir olmasına rağmen, muhatabını affetmesi büyüklüğünü göstermek beklenir. Hz. Peygamberin Mekke’nin fethinde umumi af ilan etmesi gibi…

Bu bağlamda Hz. Peygamber’in; “asıl güçlü ve kuvvetli kimsenin güreşte rakibini alt eden değil, öfke halinde, kendisini dizginleyen, affeden kimsedir” buyurması hilm sahibi kimsede bulunması gereken ahlaki tavrı anlatır. Hele hele Müslüman şahsiyetler, gerek konuşmalarında ve gerekse davranışlarında kamu gücünü kullanarak, muhataplarına karşı öfke seline kapılıp teennili hareket etmekten uzaklaşmamalıdırlar. “Onlar öfkelendikleri zaman bile affederler” (eş-Şûra 42/37) ilâhi öğretisi müminin ahlâkının nasıl olması gerektiğini beyan eder.

Yaşadığımız dönemde hilm sahibi insanlara büyük görevler düşmektedir. Özellikle kamu gücünü ellerinde bulunduran sorumlu kimseler, “hilm ahlakını” hayatlarının ayrılmaz bir parçası haline getirmelidirler.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Çok uzun metinler, küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.