M. Faik Özdengül

M. Faik Özdengül

On Yılda Bir

İlk hatırladığım askeri darbe 12 Eylül 1980.

Bunun anlamını bile bilmiyordum o zaman. 15 yaşındaydım. O anı düşününce evimizin bulunduğu sokağın görüntüsü gelir hemen zihnime. Evimizin karşısındaki elektrik direği. Sabah saatleri. Güneş yukarda, sabahla öğle arası. Babam evdeydi. Bu beni şaşırtmıştı. Sessizlik vardı dışarıda.

Sonraki görüntü okulla ilgili. Bir gün öğleden sonraydı. Birden bir hareketlilik oldu. Sınıfın penceresinden baktığımızı hatırlıyorum. Okul avlusunun etrafı askeri araçlarla doluydu. Lise 2 deydim. İmam Hatip Lisesi. Bize sınıfta oturmamız gerektiği söylendi. Sınıftaki telaşı hatırlıyorum. Herkes bir yerlere bir şeyler saklama telaşına kapıldı. Oysa saklayacak da bir şey yoktu. Derken kapı sertçe açıldı. Eli silahlı askerler daldı sınıfa. Çok korktuğumu hatırlıyorum. Sert ve ani hareketlerle arama yaptılar. Sınıf dolabındaki bütün kitapların tek tek ciltlerinden tutulup aralarına bakıldığını birkaç tanesinin yere düştüğünü hatırlıyorum. Bunu anlamakta zorlanmıştım o zaman.

Üçüncü görüntü gece geç vakitte oturduğumuz mahallede sokağın köşesindeki boş dükkan. O zamanlar gece sokağa çıkma yasağı vardı. Biz de sokakta kiraya verilmeyi bekleyen boş bir dükkanda oturuyorduk. Karanlıktı. Derken bekçi mi polis mi tam bilemediğim eli coplu iki adam belirdi. Biz karanlıkta bizi görmesinler diye duvarlara adeta yapıştık. Nefes bile almadan bekledik. Camdan içeri uzun süre baktılar. Derken birisi fark etti. Yumruklamaya başladılar camları. Çaresiz açtık kapıyı. Öyle çok korkmuştuk ki. Hepimizi duvara dizdiler. Uzun uzun sorguladılar. Anlattık hepimiz evimizi gösterdik. Hani dedik siz yaşamadınız mı yaz geceleri arkadaşlarınızla oturmadınız mı gece geç vakitlere kadar. Her iki elime inen copların acısı hala taze.

Yaşarken, sizi yaşatan ve canlı tutan en önemli olgu hedef ve amaç.

Yaşam serüveninin kesintiye uğraması engellenmişlik duygusunu da beraberinde getiriyor. Denize  doğru akan bir suyun, nehrin önüne konan engelleri düşünün. Akışın kesintiye uğramasını.

En son 28 Şubat. Ve şimdi.

Bu engellenmişlik duygusu neye yol açar ve bununla nasıl baş edilir? Üzerinde durmak istediğim konu bu. Benim konuya bakışım bireysel ve toplumsal sağlıkla ilgili olacak. Ruh sağlığının korunması. Siyasi bir yazı değil bu.

Engellenme duygusuna çoğu zaman kaygı eşlik eder. Nasıl davranacağınızı bilemezsiniz. Doluya koysanız almaz, boşa koysanız dolmaz misali.Üstelik sizde kaygı yaratan durumun yada engellemenin kaynağı,çoğu zaman bilinçdışındadır ve siz bunu fark etmekte zorlanırsınız.Bazen bu neden sizin kabul edebileceğiniz bir neden olmayabilir. Engellemenin yarattığı kaygı çok rahatsızlık verici bir duygudur. Kişi, uzun süre bu duyguya katlanmak istemez.

Engelleme karşısında değişik tepkilerde bulunmanız olasıdır; saldırganlaşabilirsiniz, içinize kapanabilirsiniz, karamsarlığa kapılabilirsiniz ya da hiçbir şeyin önemi yokmuş gibi davranmayı tercih edebilirsiniz. Bunların hepsi de istenmeyen durumlardır.Engelleme ve yarattığı kaygı duygusuyla baş etmenin en geçerli yolu sorun üzerinde yoğunlaşmaktır.Beni kaygıya götüren nedenler nelerdir? Bu durumu değiştirmek için neler yapmalıyım? Gibi sorulara cevap aramak, yerinde bir davranış olacaktır. Bu, bilinçli bir faaliyettir. Ancak, biraz önce de değindiğim gibi bazen kaygı yaratan nedenlerin kaynağı bilinçdışındadır ve birey bunun farkında değildir.Ancak, yoğun bir kaygı yaşamaktadır. Birey, bu kaygıyı azaltmak üzere Freud’un savunma mekanizmaları adını verdiği stratejileri kullanır.Burada kişi,sorunu halletmeye uğraşmak yerine mekanizmaları kullanarak kaygı hislerini azaltmaya çalışmaktadır.Bu mekanizmalar,nesnel tehlike koşullarında bir değişiklik yaratmaz;yalnızca kişinin tehlikeyi algılayış ya da düşünüş şeklini değiştirir.Bir nevi insanın kendi kendisini kandırmasıdır diyebiliriz. Bunlardan bazıları şunlardır:

İnkar etme, bahane bulma, karşıt tepki geliştirme, yansıtma(başkalarını suçlama, yer değiştirme yani hıncını çocuğunuzdan alma gibi, yüceltme, özdeşim kurma, bu kavramları yer darlığı yüzünden daha geniş açıklayamıyorum zira Hakkı Biçer’den geçen hafta uzun yazıyorsunuz diye uyarı aldım, merak edenler araştırabilirler.

Yukarıda bazı savunma mekanizmalarını sadece isimlerle de olsa tanıtmaya çalıştım. Günlük hayatta bunları hepimiz kullanıyoruz.Bu konuda kendinizi yada çevrenizdekileri yargılamayın ve kınamayın.Bu mekanizmalar,geçici de olsa kaygıyı hafiflettikleri için kullanılırlar.

Ancak, bunların sıklıkla kullanılması,sizin çevreyle uyumunuzu bozacak ve gerçeklik duygunuzu yitirmenize yol açacaktır.Daha önce de belirttiğim gibi kaygınız azalmış olabilir,ancak,bilinçdışınızda var olan çatışmalarınız çözümlenmediği için sorununuz olduğu yerde durmaktadır.

Engellemeler, hayatın bir parçasıdır demiştik. Bunlarla başa çıkmada ne kadar becerikli olursak, hayata uyumumuz da o ölçüde başarılı olur. Burada, kişinin sorun çözme becerilerini,kendisini iyi tanıyarak mümkün olan en üst düzeye çıkarması önerilebilir. Ancak,çoğu zaman bilinçdışındaki çatışmaların çözümlenmesi belli bir zaman, farkındalık ve hazırlık gerektirir.

Kendinizi hayatınızın herhangi bir zaman diliminde sıkışmış, işin içinden çıkamaz bir halde hissediyorsanız, mutlaka ulaşabileceğiniz bir profesyonel danışman çevrenizde vardır.

www.pozitifdegisim.com

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Çok uzun metinler, küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.