Öner Boysan

Öner Boysan

Konya’nın yetiştirdiği başarılı makine mühendisi, sırası ile Ticaret Odası, ANAP, Yeni Demokrasi Hareketi ve AKTİSAD’ın ardından TUSKON’ un Yönetim Kurulu üyeliğini yapan gönül dostu, örnek insan

Konya’nın meşhur ve meçhul yüzleri – 47


 


Uğur Özteke


 


KONYALI AİLENİN MANİSA’DA DÜNYAYA GÖZLERİNİ AÇAN OĞLU


Öner Boysan’ın dünyaya gelişinin oldukça ilginç bir tesadüf öyküsü var. Çünkü Boysan ailesi Konya’nın yerlisi bir taraftan da köklü Sillelidir. Ama aile yaz aylarında Manisa Turgutlu’ya göçmekte aile fertleri buradaki kiremit tuğla fabrikasında çalışmaktadır.


İşte bu haftaki konuğumuz Öner Boysan aile Turgutlu’da iken dünyaya gözlerini açar. 26 Nisan 1958’de.


BABA, ASKERLİĞİ BIRAKAN KAMYON TAMİRCİSİ RIZA USTA, ANNE EMETULLAH İSE EV HANIMIDIR


Minik Öner’in babası Rıza Boysan İstanbul caddesinde kamyon tamirciliği yapmakta anne Emetullah hanımefendi ise ailesinin tek çocuğu ve ev hanımıdır. Baba Rıza Boysan’ın ilginç bir yaşamı vardır. O yokluk yıllarında ortaokuldan sonra Askeri liseye girme başarısını gösteren Rıza Bey buradan da başarı ile mezun olduktan sonra atanır ve asker olarak görev yapmaya başlar. Ama bir süre sonra gurbete dayanamaz ve istifa ederek yeniden aile ocağına döner. Böylece Rıza Bey üniformaları bırakıp yeni sivil bir hayata başlayacaktır. Yani baba okumuş iyi bir eğitim almış kültürlü bir insandır.


DEDE BOYSAN, ÇANAKKALE SAVAŞINDAN DÖNER VE ZATÜRREDEN HASTANE VEFAT EDER


Dede Boysan ise Çanakkale Savaşı’na katılır. Çanakkale Savaşı’ndan hasta olarak döner ve direk Devlet Hastanesi’ne yatırılır. Burada ailesine bile haber verilmeden tedavi altına alınan Çanakkale gazisi zatürreeden hayatını kaybeder ve Devlet Hastanesi mezarlığına defnedilir. Defin işlemlerinden aylar sonra acı haber ailesine bildirilir.


KÜPÇÜ RIZA BEY TUĞLA VE KİREMİTTE MAKİNEYE GEÇİLMESİNİ DÜŞÜNÜR


Askerlik sonrası ailesi ile birlikte çalışan baba Rıza Bey, o zamanlarda ‘Küpçü’ olarak tanınmaktadır. Yaz aylarında ise yani tuğla kiremit yapımı başladığı aylarda ise ailesini alarak Manisa Turgutlu’ya gitmektedir.  O yıllar 50’li yıllar yani Menderes dönemidir. İzmir’de büyük inşaat hamlesi vardır. Tuğla kiremit ise elle yapılmaktadır. Baba Rıza usta elle yapımın zorluğunu ve tuğla kiremidin ihtiyaç fazlalığını görünce bunun bir makinede yapılması fikrine inanır. Artık tuğla kiremit makinelerle üretilmelidir. Makine tekniklerini çok iyi kullanan Rıza usta Konya’da kendi atölyesinde geliştirdiği yöntemi daha sonra Turgutlu’ya taşır. İşler çok iyi gitmektedir. Çalıştığı müessesenin sahibi, kendisine işletmenin yüzde 25’ini verir.  Böylece aile uzun süre burada kalacaktır. Ama yine de anaya babaya düşkünlük ve aile bağlarının güçlü olması nedeni ile yazlar orada, kışlar Konya’da geçecektir.


OKUMUŞ GÜNGÖRMÜŞ BABA EVLATLARINI DA EN İYİ ŞEKİLDE OKUTACAKTIR


Boysan çiftinin dört çocukları vardır: Tülay, Canan, Meral ve Ömer. Mutlu çift, zaman içerisinde bütün çocuklarını okutacak ve eğitimlerini en iyi şekilde yapmalarını sağlayacaktır. Kızları Tülay okuyacak eczacı olacaktır (Şato Eczanesi), bir diğer kardeş Canan yine eğitimini en üst seviyede tamamlayacaktır. Canan Hanım şu anda İstanbul Teknik Üniversitesi’nde profesör olarak görev yapmaktadır. Üçüncü kız kardeş Meral Hanım ise mimar olmuştur.


KENDİ ELLERİMLE BÜYÜTTÜĞÜM KUZUM KESİLİNCE TRAVMA GEÇİRDİM


Öner Boysan’a “unutamadığınız bir çocukluk anısı” dediğimiz zaman hiç tereddüt etmeden elleri ile büyüttüğü kuzusunun kesildiği günü hatırlatıveriyor. Ve gözleri dolarak başlıyordu anlatmaya: Çocukluğumda hiç unutamadığım ve beni en çok etkileyen olay kendi ellerimle büyütüp beslediğim kuzumun kesilmesi idi. O zamanlar ilkokul öğrencisiydim. Yine yazları Turgutlu’ya gidiyorduk. Annemler fabrikada çalışırken ben de her yaz başı bana aldıkları kuzuyu güdüyor ona bakıyor, daha doğrusu bütün günümü onunla geçiriyordum. Onunla yiyor, onunla uyuyordum. Bir yaz sonrası yine Konya’ya dönmek için hazırlık yapıyorduk. Bir gün eve döndüğümde bahçede babamların kendi ellerimle büyüttüğüm kuzuyu kestiklerini gördüm. Kuzu yerde kanlar içinde cansız bir şekilde yatıyordu. Bu olay benim travma geçirmeme neden oldu. Ellerimle büyüttüğüm kuzunun babamlar tarafından kesilmesi benim büyüklerime karşı olan güvenimi sarstı. Çünkü Kur’an kursundan dönüşümde yerde kanlar içinde cansız yatan kuzu benim kuzumdu.


STAJER ÖĞRETMENİN SİNCABI ISIRINCA KUDUZ AŞISI OLDUM


İlkokula Gazi Mustafa Kemal’e gittim. Öğretmenimiz hiç unutamıyorum Zariye Kayhan idi. Eşi de avukat idi. Bir gün stajyer bir öğretmen geldi. O da öğretmenimiz ile derslere giriyordu. O da günün birinde kendisine hediye edilen sincap ile derse girdi. Çocuktuk çok hoşumuza gitmişti. Hayvanları da çok sevdiğim için ders çıkışı o öğretmenimize yalvardım. “İlla evinize kadar sincabı ben taşıyayım” dedim. O da bana verdi. Ama ne oldu bilmiyorum hayvan giderken elimi ısırdı. Tabii annemler durumu öğrendi. Ve ben günlerce karnımdan kuduz aşısı oldum.


KARMA OKULUNA GİTTİM AMA TAMİR YÜZÜNDEN KIZ LİSESİNE DEVAM ETMEK ZORUNDA KALDIK


Ortaokul için ise Karma Ortaokulu’na gittim. Bu dönemde ise aklımda kalan en büyük şey okulun tamiri ve bakımı nedeni ile kapanması ve bizim de okula Kız Lisesi’nde devam etmemiz oldu. Biz okul olarak komple Kız Lisesi’nde derslere devam edince kızlar sabah erkekler ise öğleden sonra derse gidiyordu.


KONYA LİSESİ’NDE İKİ ABİMİZ BANA ÇOK ŞEY ÖĞRETTİ


Sonra Konya Lisesi’ne gittim. Lisede öğrenciyken İmam Hatip Lisesi’nden iki tane abimiz bana çok yardımcı oldular. Bunlardan biri Turgutlu’dan rahmetli Süleyman abi diğeri ise Muzaffer abi idi. Bu ağabeylerimiz sayesinde ben de ilk defa hizmet etme, sosyal işlerle uğraşma bilinci kazandım ve dini bilgileri aldım.


LİSEDE MİLLİ TÜRK TALEBE BİRLİĞİ’NDEN ATILDIM


Bu abilerimiz sayesinde sosyalleşirken Milli Türk Talebe Birliği ile de ilgilenmeye başlamıştım. Ortaokulda iken de seminerlere konferanslara filan katılıyordum. 70’li yıllar idi. Hiç unutmuyorum bir cumartesi günü yine sohbet vardı. Bu sohbet sırasında ders anlatan hocaya bir soru sordum. Sorduğum soru sonrası dersi veren hoca ve oradaki büyüklerimiz bana çok kızdılar. Senin sorduğun soru orada dersi dinleyen insanların kafasını karıştırdı dediler ve en sonunda da dersi veren hoca bana dönüp “Sen bir daha sohbetlere girme” deyiverdi. Bu olay benim Milli Türk Talebe Birliği’nden kopmama neden oldu.


76’DA İSTANBUL YILDIZ TEKNİK ÜNİVERSİTESİ MAKİNE BÖLÜMÜNÜ KAZANDIM


Liseyi bitirince üniversite sınavlarına girdik. Sıralamada ilk üçe tıp fakültesi yazdım. Dördüncü sıraya ise İstanbul Yıldız Teknik Üniversitesi Makine bölümünü yazdım. Ve bu bölümü ilk yılda kazandım. Zaten o yıllarda ablamlar da İstanbul’da üniversitede okuyorlardı.


İSTANBUL’A İNDİĞİM ZAMAN O KARTPOSTALLARDAKİ ŞEHRİ GÖREMEDİM


Okulu kazandığımı öğrendikten sonra otobüse bindik ve İstanbul’un yolunu tuttuk. Harem’de otobüsten indiğim zaman şöyle bir çevreme baktım. Karşımda duran şehir o kartpostallarda gördüğüm İstanbul değildi. Çok iyi hatırlıyorum bir kış günüydü ve benim hayalimdeki şehir yoktu. Karşımda gri dumanlı silueti belli olmayan bir şehir duruyordu. Büyük hayal kırıklığına uğramıştım.


OKULU BABAMDAN HABERSİZ UZATTIM


İstanbul’da öğrenciliğim tam tamına 5,5 yıl sürdü. Zaten bir yılı bütün yıl okul öğrenci olayları yüzünden komple kapanmış ve dersler yapılmamıştı. 4 yıllık okul otomatikman beş yıla çıkmıştı. Yarım dönemi ise ben babamlardan habersiz kendim uzattım.


1976’DAKİ ÖĞRENCİ OLAYLARI BİZİ ÇOK ETKİLEMİŞTİ


1976-1980 yılları İstanbul’da idim.1976’daki öğrenci olayları bizleri gerçekten çok etkiledi. Ölümler oluyordu, yeni tanıştığımız insanların bir kaçı bir öğreniyorduk ki ölmüşler. Kimin ne yaptığı belli olmuyordu. Bir gün sağcıların bulunduğu sınıfa biri giriyor tahtaya orak, çekiç yapıyor ve ardından bütün okul bir anda karışıyordu. 77’den 80’e kadar bu korkunç olaylar sürdü. Kavgalar denk kuvvetlerin mücadelesi şeklinde sürüyordu. Kendimi bu olaylardan korumaya çalıştım. Zor da olsa sağ salim okulu bitirip dönmeyi başardım.


Olayları çıkartanlar 10-15 kişilik gruplar idi. Her bölümden 3 kişi geliyordu. Sağcılar solcular fark etmiyordu. Bunlar kavgalarda döner taklalar atan bana göre özel eğitimli ve yaş olarak da hep biz öğrencilerden büyük insanlar idi. 


İHTİLAL OLUNCA BU İNSANLAR BİRDEN KAYBOLDULAR


80’de ihtilal oldu. İhtilal olduğunda biz oradaydık. 12 Eylül ihtilali sonrası yine bana göre -bu benim şahsi düşüncem- bu olayları çıkartanlar, havalarda döner tekme atanlar, bir daha ortalıklarda görünmediler. Hapse girenler de onları hapishanelerde filan görmemişler.


81’DE KONYA’YA DÖNDÜM VE ENİS DÖKÜM’DE ÇALIŞTIM


81’de Konya’ya döndüm. İstanbul’da uzun yıllar MAN fabrikasında staj yapmıştım. Konya’ya dönünce Metin Enis’e ait Enis Döküm’de çalıştım. Genç yaşıma rağmen 100 kişinin bulunduğu bölümün başına geçmiştim.


84’ÜN HIDIRELLEZİ’NDE EVLENDİM


84’te evlendim. 6 Mayıs günü. Hıdırellez idi. Eşim Saliha ile evlendikten 3 ay sonra Polatlı’ya topçu olarak gittim. Daha sonra buradan İzmir inşaat dairesinde yedek subay olarak görev yaptım. Eşimi de yanımda götürmüştüm. Rıza isminde bir oğlumuz oldu ama Rıza’yı 17 günlük iken kaybettik. Bu acı eşim ile beni birbirimize daha çok bağladı. Eşim üniversiteden sınıf arkadaşımdı. Daha sonra Rıza Bora ve Kasım Burak isimli iki çocuğumuz oldu. Bugün Rıza Bora Fatih Üniversitesi’nde Endüstri bölümünde Kasım Burak ise Büyükkoyuncu Lisesinde okuyorlar.


BABAM SÜREKLİ YANINDA OLMAMIZI İSTEDİĞİ İÇİN İZMİR’İ BIRAKIP KONYA’YA DÖNDÜK


1986’da askerlik bittikten sonra kat kaloriferi, güneş enerjisi işine girdim. İzmir’deyken eşim de Karabağlar’da bir dondurma makinesi fabrikasında çalıştı. İşimiz çok iyiydi. Ancak babam sürekli ağlayarak ‘gelin’ diyordu. Biz de babamın ısrarı üzerine çok iyi durumdaki işlerimizi bırakıp İzmir’den Konya’ya geldik.


LARENDE’DE ÖRS MAKİNA SANAYİ’Nİ KURDUK


Konya’ya döndükten sonra ilk defa Larende Caddesi’nde ÖRS Makine Sanayini kurduk. Yerimiz şimdiki müzenin tam karşısındaki dükkandı. Burada zor ama çok güzel günlerimiz geçti.


RAHİM ÖZKAYMAK İLE KTO YÖNETİMİNDE GÖREV ALDIM


İş hayatımızda belli bir ivme kazanırken sosyal işlerle de ilgilenmeye başladık. Sonuçta bu şehirde yaşıyorduk ve gelişmelerin içinde yer alıyorduk. O dönemde Konya Ticaret Odası Başkanı Sayın Rahim Özkaymak idi. Bir seçim öncesi birlikte çalışma teklifinde bulundu. Kabul ettim. KTO’nun yönetimine girdik. Meclis Başkanı Sayın Mehmet Ortaer idi, ben de başkan vekili olarak görev yaptım.


ANAP’TA NAZMİ SIRIT İLE ÇALIŞTIM


O dönemde yine yapılan teklifler sonucu ANAP’ta Nazmi Sırıt’ın İl Başkanlığı’nda partide çalıştım. Siyasetin Türkiye’de ne kadar zor olduğunu gördüm. Bir gün bir belde başkanı geldi, bir yakını için tayin talebinde bulundu. Akşama kadar bizimle oturdu. Kalkıp gitmiyor, her şeye karışıyordu. Ama ben de inatla sabrediyordum. O sırada bir başkası geldi o da ‘Bizim sağlık ocağında doktor ebe yok kimse gelmiyor filan’ dedi. Sabahtan beri oturan belde başkanı hemen lafa girdi ve ‘Bizim oraya da lazım. Bizim ocağa da bir yere gitmeyecek böyle bir insana ihtiyacımız var’ deyince birden tepem attı. Kalktım ve o belde başkanını partiden kovdum. Birden ortalık karıştı. Bütün arkadaşlarım üzerime geldiler. Arkasından arkadaşlar toplandı bana ‘Senden politikacı olmaz belde başkanını küstüremezsin’ dediler. İkinci dönem  beni yönetime aday göstermeyeceklerdi bunu gördüm ve  ben de dilekçe vererek partiden affımı rica ettim.


CEM BOYNER’ İN YDH’SİNDE GÖREV ALDIM


Daha sonra Cem Boyner’in sivil toplum hareketleri dikkatimi çekti. Bir dönem de Cem Boyner’in Yeni Demokrasi Hareketi’nde görev aldım. İşler başlangıçta çok iyi görünse de bir zaman sonra işlerin rayından çıktığını görerek oradan da ayrıldım. Aslında burası ilk bakışta fikir üretiyordu. Halkın da yüzde 40 desteğini almıştık. Ankara’da bir toplantı da Boyner’in bir konuşması üzerine söz aldım. Konuşmam da kendisinin görüşlerine katılmadığımı söyledim ve oradan ayrıldım


EĞİTİM ÇALIŞMALARINDAN HİÇ KOPMADIM


Siyasetten umduğunu bulamayan ve işlerin hiç de başlangıçta göründüğü gibi gitmediğini anlayan Öner Boysan, kendisini tamamen işine ve eğitim faaliyetlerine verir. Daha sonra kendisine yapılan ısrarlı teklifler ile AKTİSAD’ta görev alır. Başkanlık yapar. Başkanlığı sırasında da eğitim faaliyetlerine hız verir. Federasyon ve konfederasyon yönetimlerinde aktif görev alır. Şu anda da 7 federasyonun birleşmesi ile oluşan TUSKON yönetim kurulu üyeliği görevini sürdürüyor.