Orucu rahat tutmanın 4 kolay yolu

Orucu rahat tutmanın 4 kolay yolu

Peygamber Efendimiz bir hadis-i şerifinde, orucu kolay tutmanın 4 yolunu tarif ediyor. İlk iftarı evde açmak neden çok önemli? İşte cevapları...

Yazı başlığı bir hadis-i şeriften alınma.
Günler öncesinden bugünkü yazının başlığını “İlk orucun açılabileceği en faziletli yer” olarak tasarlamıştım. Fakat yazıyı tamamlamak üzere iken karşılaştığım bir hadis-i şerifi, Ramazanın ilk günü olması hasebiyle bugün sizlerle paylaşmak istiyorum.

Enes ibni Mâlik Radiyallâhu Anh’tan rivayet edilen bir hadiste, Resulullah Sallallâhu Aleyhi Vesellem orucu rahat tutmanın en kolay yolu konusunda şu tavsiyede bulunuyorlar:

“Dört şey yapan kişi orucu gayet rahat tutar: İftarı su ile açması, sahuru terk etmemesi, öğle istirahatını terk etmemesi, güzel koku kullanması.” (Râmûzu’l-Ehâdîs, Hadis No: 957)

Keşke üniversitelerimiz, araştırma merkezlerimiz, hadis-i şeriflerin ifade ettiği anlam ve hikmet üzerine de yoğunlaşsalar. Örneğin öğle uykusunun hikmetini, güzel koku ile kolay oruç tutmanın bağlantısını araştırsalar. Böyle binlerce hadisi şerif var ama sadece okunup geçiliyor. Bilimsel açıdan hikmetlerine yönelik henüz kapsamlı bir araştırma yapılmış değil.

Örneğin geçtiğimiz günlerde Vatan gazetesinde yer alan “En doğru din İslam” başlıklı haberin spotunda, “İslam'ın en mükemmel ve doğru din olduğu –moleküler- olarak saptandı!” deniliyordu.

Haberde, Japon bilim adamı Masaru Emoto’nun su molekülleri üzerine yaptığı araştırmalarda, Kur’an veya ezan okunurken sudaki moleküllerin mükemmel bir altıgen dizilime ulaştığının saptandığı bilgisine yer veriliyordu.
Emoto Kahire’ye gidip araştırmalarının sonucunu Mısırlı akademisyenlerle de paylaşmış. Mısırlı profesörler, Kur’an okuyan ve Allah'a dua eden insanların huzur ve mutluluk duymasının bir sebebinin de bu olduğunu öne sürerken, Kur’an sesinin su moleküllerini değiştirmesi ile ibadet edenlerin şiddetten uzak durması arasında da bir bağlantı olduğunu savunuyorlar.

Bu konunun ayrıntılarına ve benzer araştırmalara daha sonraki yazılarda tekrar temas etmek istiyorum.

İlk iftar...

Kısmet olursa bu akşam ilk iftarımızı açacağız.

Hani dilimizde bir şeyin önemini anlatmak için kullanılan ‘iki eliniz kanda bile olsa’ diye bir söz vardır ya...

Çok ciddi mazareti olmayan her anne babanın, özellikle ramazanın ilk günü iftar saati evlerinde olmalarını ve oruçlarını çoluk çocuğu ile birlikte açmalarını öneriyorum.

Hatta işverenlerin, çalışanlarına bu konuda yardımcı olmalarının iyi olacağını düşünüyorum. Toplumsal terapi, aile saadeti ve geleneği açısından fevkalade önemli bir nokta bu. Ramazanın manevi iklimini evlerde hep birlikte yaşatmak lazım.

Ramazanın geride kalan tüm iftarlarında hatta sahurlarında tek bir gün bile olsa evde olunamasa da, hayır, paylaşma, kaynaşma ve yardımlaşma amaçlı olarak fakir fukaranın sofrasına sürekli eşlik edilse de, ilk iftarda evde olmaya özen göstermek lazım.

Evinde - ocağında, yuvasında - sofrasında huzur olmayanların ve bunu önemsemeyenlerin başkalarına yönelik hizmetlerinde de bir tat olmaz. Kendi ailesine değer vermeyen başkalarına samimi ve içten değer veremez. Kendi çocuklarını sevip saymayan başka çocukları şefkatle kucaklayamaz. Önce evi diri ve huzurlu tutmak lazım. Ev sağlam olmalı ki, dışarıya da huzur taşımak lazım.

Hani uçakların kalkış anında yapılan güvenlik anonsu vardır. Bir tehlike anında kabin basıncı düştüğünde önce kendi oksijen maskesinizi takın, ondan sonra çocuğunuzun maskesini takın der. Aman sakın, önce çocuğunuzunkini takın demez.

Kendisini kurtaramayan başkasını kurtaramaz. Aile saadeti olmayan huzur yansıtamaz. Ramazan ayı sadece toplumsal dayanışma açısından değil, aile kaynaşması açısından da bir kuluçka dönemidir.

Hele ramazanın hangi günü olursa olsun çocuğu ilk defa oruç tutmayı deneyen ailelerin, o gün iftar saati bir arada olmalarında ve bu heyecanı hep birlikte yaşamalarında büyük yarar vardır.

İlk an’lar, ilk denemeler, o an’ı paylaşanlarla birlikte hatırlandığı zaman aile gelenekleri gelişir ve kuvvetlenir. Çocuğun ilk konuşmasını, ilk adım atışını hatırlamak kadar, ibadetlerinden hangisini ilk defa denediği de ‘aile hafızası’ içinde yer etmelidir.

Bizim orucumuza, açlığımıza tokluğumuza Allah’ın muhtaçlığı yok...
Ramazan ayı bizlere birşeyler demek ve birşeyler hissettirmek istiyor...
Hissetmek, paylaşmak ve manevi esintiyi fark etmek lazım.

Pek çoğumuz bugün için iftarda neler yemek istediğimizi eşlerimize – annelerimize sipariş vermiş olabiliriz. Madem ilk iftarda evde olmak çok önemli, huzur içinde oruç açmak, aklımızın ve gönlümüzün dışarıda kalmaması ve vicdanen müsterih olmak için, bugün evde en favori yiyecek olarak neyi arzuluyorsak, en yakınımızdaki bir fukara evine de ondan ulaştırmanın yolunu kollayalım.

Göreceksiniz, daha bir huzurlu geçecek iftar saatiniz.
Tüm okuyucularımızın Ramazan-ı Şerifini tebrik ediyorum.


Prof. Dr. Osman ÖZSOY – Haber7