Şakir Tuncay Uyaroğlu
Osmanların Şakir’den, Davutların Ahmet’e, Sayın Başbakanıma…
Sizinle ortak paydalarımız pek çok. İkimiz de Taşkentliyiz ve 1959 doğumluyuz. Siz 26 Şubat doğumlusunuz, bense 6 Eylül doğumluyum. Siz Torosların zirvesinde dünyayı şereflendirmişsiniz, bense Konya’da ailemi sevince gark etmişim. Ancak; annem ve babam Taşkent Kongul doğumlu. Dedelerimizden dolayı da akrabaymışız, ama akrabalık derecemizi bilmiyorum.
Aziz ve muhterem kardeşim; bu köşenin daimî okuyucuları bilirler ki, benim bütün yazılarım Türkçe üzerine olmuştur. Şimdiye kadar sadece bir kez, o da Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan Beyefendiyle ilgili olarak siyasî muhtevada bir yazı kaleme almıştım. O yazım, Cumhurbaşkanlığı seçiminin ertesi günü okuyucuyla buluştu. İkinci siyasî muhtevalı yazım da, sizinle ilgili olacak. Çünkü çok sevdiğim ve her yeni günde hayranlığımın arttığı bu iki isim benim için çok önemli…
7 Haziran seçimleri üzerine şimdiye kadar çok şey söylendi ve yazıldı. Ben, malûmu ilâm etmeyeceğim. Çevremizdeki herkes gibi, seçim sonuçları beni de sukut-ı hayale uğrattı. Elbette, yenilgiye uğramadınız. Sadece, seçim sisteminin azizliği; sizi %41’lik oy oranına ve birinci parti olmanıza rağmen, tek başına iktidar yapmaya yetmedi.
Değerli hemşehrim; hepimiz çok iyi biliyoruz ki, bizim “hayır” gördüklerimizde “şer”, bizim “şer” gördüklerimizde “hayır” olabilir. Onun içindir ki; üzülmek, vehme yahut ye’se kapılmak yok. Mutlaka vardır, bunda da bir hayır.
Aşılmaz zannedilen dağlar, bayırlar, yokuşlar bir şekilde aşılacaktır. Bir çözüm yolu, tabi’i ki olacaktır. Âcizane benim gönlümden geçen; eğer koalisyon hükûmeti kurulacaksa, kayıtsız ve şartsız Ak Parti-MHP beraberliği… Eğer, bu ihtimal gerçekleşmeyecekse, mutlaka bir erken seçim… Muhtemel bir erken genel seçimin, ülkemizin kaderini değiştireceğine yürekten inanıyorum.
Türkiye’nin yediden yetmişe tamamı şokta… 13 yıllık Ak Parti iktidarı döneminde yapılan; kelimelerle tarifi imkânsız ve rüyamızda bile göremeyeceğimiz hizmetlere rağmen, maalesef gelinen nokta bu.
TRT yayın kurumunda çekimlerine başladığımız ve ekim ayında izleyiciye sunulacak olan “Dil Bilgesi” adlı program için, her hafta yüksek hızlı trenle Ankara’ya gidip geliyorum. Emeği geçenlere ve başta Sayın Cumhurbaşkanımız ve Siz olmak üzere bütün Ak Parti kurmaylarına minnet ve şükranlarımı arz ediyorum.
Adım atacak yer kalmayan İstanbul’da; Marmaray’ı, Metroyu, üçüncü köprüyü ve üçüncü hava limanını inşa eden yiğit insanları unutmak ne mümkün. Türkiye, âdeta çağ atladı. Temel ihtiyaçlarımızdan olan ulaşım, eğitim ve sağlık alanlarında yapılanları görmemesi için insanın nankör olması lâzım. Birtakım yanlışların ve eksikliklerin olması gayet tabiîdir, nihayetinde hepimiz insanız. Ama mutlaka müspet bir gözle bakmak lâzım yapılanlara.
Üstad Necip Fazıl ne diyordu şiirinde: “Gözler, merhamet ve nefretin ışıldakları kandillerdir.” Bizim gözlerimiz; merhametin, muhabbetin, şefkatin ve saygının ışıldakları olacaktı elbette. Çünkü, bizim inancımıza, akidemize, törelerimize, aldığımız aile terbiyesine ve Türk-İslâm sentezine ancak bu yakışırdı. Varsın, birileri; nefret, kin ve öfkelerini sevinç çığlıklarıyla birleştirsinler ve çevrelerine o gözle baksınlar.
Konya’ya 10-15 yıl önce gelmiş olanlar, şimdi memleketimizi tanıyamıyorlar. Bu tablo, bütün şehirlerimiz için geçerli. “Hafıza-yı beşer, nisyan ile malûmdur.” sözü, aslında bir acı gerçeğin teyidi. Yapılan onca hizmeti görmemek, anlamamak ve kıymetini bilmemek… Aklım, havsalam bunları almıyor bir türlü.
Şimdi neredeyse tamamı bölünmüş yollarla donatılan yurdumuzun on beş yıl önceki hâlini bir düşünün lütfen: Bir ağır vasıtanın arkasına takılır, dakikalarca giderdik. Sollamaya kalksanız, ölümle burun burunasınız. Aracın burnunu uzatmaya gelmez, gidersiniz.
Ya şimdi öyle mi? Cansiperane mücadelenin ve çalışma azminin sonunda vücut bulan projeler… Mevcut YHT hatları, çalışmaları devam eden ve projeleri hazırlanan YHT hatları… Türkiye’nin tamamını kuşatan ve kuşatacak olan bölünmüş yollar… Uçağa binmemin çok lüks olduğu yıllardan sonra, bütün yurt köşelerinde hava limanları ve uçakla ilk defa tanışan milyonlar…
Ve sonuç: Bunca hizmet kesintiye (mi) uğrasın diye ortaya çıkan tablo…
Muhterem Başbakanım; sizi çok seven milyonların duasıyla yine dimdik ayaktasınız. Diri olacağız, bir olacağız, iri olacağız; bize kaygılanmak, üzülmek ve mütereddit olmak yakışmaz. Rabb’im, “yok”ları,” “var”a dönüştürecektir. Buna hepimiz yürekten inanıyoruz.
Saygı değer efendim, Selçuk Üniversitesi’nin Türkçe sevdalısı 32 yıllık akademisyeni Şeker Şakir sizleri çok seviyor. Sayın Cumhurbaşkanımız, Siz ve bütün kurmaylarınız; onun için çok kıymetli ve önemli. Cenab-ı Allah, her daim yâr ve yardımcınız olsun. Azminiz, hevesiniz, heyecanınız, kararlılığınız ve gayretiniz hiç eksilmesin ve gülen yüzünüz hiçbir zaman solmasın.
“Sabret ki; her şey hissettiğin kadar derin ve sonsuz olsun. Sabret ki; her şey gönlünce olsun.
Hz. Mevlâna