yazar-8
Para konuşmaz, küfreder!
Bir şehrin, insana muhtaç sokaklarında laf olsun diye dolaşıyorum. Sağımda ve solumda, biçimsiz evlerin soğuk yüzlü duvarları, ayaklarımın altında ise ezilmenin verdiği utancı kaldıramamış kaldırım taşları. Kim bilir kaç midesi bozuk kişinin kusmalarını kaldırmış, ya da kaç ağzı bozuğun tükürmelerine muhatap kalmış. Yol kenarını hiç sormayın, bıkmış usanmış. Üzerine bırakılan tüm pislikleri, dayanamayıp tertemiz bir yağmura havale ederek, aşağı taraftaki mazgala akıtmış…
Duvarlar biraz eğilmiş, biraz yamulmuşlar. Köşeler incelmiş, kendilerini yer yer köşebentlere bırakmışlar. Yanlarına giderken sanki geri geri kaçıyorlar, abartmıyorum sanki 'püf' deseniz yıkılacaklar. Çok görmemek lazım, belki birçok ayrılığın şahidi olmuşlar, belki de bir gece vakti yanlarına bırakılan bir bebekle beraber, sabaha kadar haykırmışlar...
Gecenin karanlığını yırtan köpek sesleri, aç insanların çöplüklerden bir lokma ekmek aramaları bu şehre mahsus değil tabii ki… Köpeklerle çöpteki ekmeği paylaşan insanların artık gururlarını düşünecek halleri kalmamış, onlar da kaderlerine boyun eğmenin ezikliğini yüreklerine gömmüşler…
Zaman şehrinin birinde zenginliğin verdiği gururla yaşayan insanlar, geceleri paralarını saymaktan, gündüzleri de garibanları ezmekten başka bir şey düşünemez olmuşlar… Ellerindeki parayla insanların renklerini değiştireceklerini sanan bu zatlar, gittikleri her yere önce paralarını sermişler, sonra makamlarını, ondan sonra da kendilerine verilen öncelikleri… Serginin en gizli kuytularına saklamışlar ne kaldıysa geriye insanlıklarından…
Adam, ne kadar parasının olduğunu, bu paradan verdiği az bir miktarla kaç kişiyi kendisine minnet ettireceğinin hesabını yaparken, unuttuğu bir şey vardır. Paranın konuşamadığı, konuşamayan paranın da ancak küfredeceği bir an gelir çünkü; diyet ödetmek için para vermenin ne kadar acizane bir iş olduğunu hiç bilemeyeceği için bu anlarda yaptığı hataları da sorgulayamayacaktır bu kişi.
Bu şehrin mezarları ne paralı adamlar gördü, kokmuş çoraplarını dahi götüremediler yanlarında, götürmeye güçleri yetmedi. O adamlar verdikleri az paralarla ne de övünmüşlerdi oysa.
Yağan yağmurla beraber renkli paraların boyaları akarken şehrin kaldırımlarından pis su rögarlarına, geriye yüzsüz adamlar kalır. Onurlarını para tanrısı Mammon’a kurban eden bu kişiler, Mammon’un her şeyi değiştirecek gücü olduğunu sanır. Oysa Mammon sadece küfretmeyi bilen batıl bir puttur olsa olsa. Konuşamayan bir put. Konuşamadığı için küfreden bir put.
Şehir gecenin karanlığından aydınlık sabahlara uzanırken arkadaşlarından bulduğu kemiği kaçırmaya çalışan besili evin kedisi, azgın köpeklerin dişlerinden nasibini almış olarak geri döner. Sabaha kadar bunları seyreden adam, veciz sözü fısıltı ile söyleyiverir: Para konuşmaz küfreder.