Parkinson 50 yaş üstünde tehlike sinyali veriyor

Parkinson 50 yaş üstünde tehlike sinyali veriyor

Nöroloji uzmanı Prof. Dr. Önal:

ANKARA (AA) - SELMA BIYIKLI ADABAŞ - Nöroloji uzmanı Prof. Dr. M. Zülküf Önal, parkinson hastalığının genellikle 50 yaş üzerinde görüldüğünü, yaş arttıkça görülme sıklığının da arttığını belirterek, "60'lı yaşlarda her bin kişiden 5'inde görülürken, 80'li yaşlarda her bin kişiden 40'ında bu hastalık saptanabilir" dedi.

Prof. Dr. Önal, AA muhabirine Dünya Parkinson Hastalığı Günü dolayısıyla yaptığı açıklamada, parkinsonun, kasların koordinasyonunu sağlayan beyin bölgesinin hastalığı olduğunu söyledi.

Hastalığın nadiren 50 yaş altındakilerde gözlendiğini ifade eden Önal, "Parkinson hastalığı genellikle 50 yaş üzerinde görülür. Yaş arttıkça görülme sıklığı artar. 60'lı yaşlarda her bin kişiden 5'inde görülürken, 80'li yaşlarda her bin kişiden 40'ında bu hastalık saptanabilir" diye konuştu.

Kadın ve erkekleri eşit oranda etkilemekle birlikte hastalığın erkeklerde görülme sıklığının biraz daha fazla olduğunu anlatan Önal, şu bilgileri aktardı:

"Parkinson genellikle genetik geçişli değildir, herkesi etkileyebilir. Ancak 50 yaşından önce bu hastalığın ortaya çıktığı kişilerin küçük bir kısmında genetik faktörler önemli olabilir. Hastalığın kesin nedeni bilinmiyor. Zaman içinde bu hastaların beyninde dopamin üreten hücreler ölüyor."

- Belirtileri

Prof. Dr. Önal, hastalığın hareketlerde yavaşlama, kaslarda sertlik ve gerginlik, yürürken koldaki serbest hareketlerde azalma ve titremeyle belirti verdiğini, bu yakınmaların zaman içinde yavaş yavaş arttığını ifade ederek, "Yakınmaların artışı birçok hastalıkta olduğu gibi kişiden kişiye değişir. Günlük yaşamını etkileyecek düzeyde kötüleşme uzun yıllar sürebilir. Hastalığın başlangıç döneminde vücudun bir yarısı daha belirgin etkilenir" ifadesini kullandı.

Klinik özelliklerin, beyinde tutulan bölgeye göre farklılık gösterebildiğini belirten Önal, "Yüz ifadesinde ve göz kırpmada azalma, ince hareketlerde bozulma, özellikle ayakkabı bağlamakta veya düğme iliklemekte güçlük en önemli sonuçlarından bazılarıdır" görüşünü paylaştı.

Önal, hastalıkla yazı yazmada güçlük ortaya çıktığını, el yazısının zamanla küçüldüğünü, dengesizlik ve sık sık düşmeler yaşandığını, konuşmanın yavaş ve tekdüze hale geldiğini, yutma güçlüğü oluştuğunu, ağız kenarından salya aktığını, zamanla da yorgunluk, ağrı ve kramplar görüldüğünü kaydederek, şu değerlendirmede bulundu:

"Ayrıca bazı hastalarda zaman ilerledikçe kabızlık, idrar kaçırma, hayal görme, aşırı terleme, cinsel sorunlar, koku alma bozukluğu, uyku bozukluğu, kilo kaybı, ağrı, depresif ve kaygılı ruh hali gelişebilir. Zaman zaman bazı hastalarda davranış bozuklukları görülmeye  başlar. Genellikle tedavi amacıyla kullanılan ilaçların yan etkisi olarak aşırı kumar oynama isteği, aşırı yemek yeme, aşırı alışveriş yapma isteği karşımıza çıkar."

- Hastalığın tanısı

Parkinson hastalığının tanısı için herhangi bir tetkik bulunmadığını, tanının sadece nörolojik muayeneyle konulduğunu bildiren Önal, "Tedavi sadece hastalığın seyrini yavaşlatır ve hastanın yaşam kalitesini düzeltir. Diğer birçok kronik hastalık gibi kesin tedavisi yoktur. Başlangıçta hafif vakalarda tedavi gerekmeyebilir. Bu durumda yakın nörolojik takip yararlı olur" diye konuştu.

Yakınmalar bariz hale gelince ilaç tedavisine başlandığını, fizyoterapi, uğraşı tedavisi, konuşma tedavisinin hastalığın seyrinde yararlı olabildiğini anlatan Önal, ağır vakalarda cerrahi tedavinin seçenek olabildiğini söyledi.

Tedavi amaçlı birçok seçenek olduğunu, ilk dönemlerde kullanılacak ilacın hastanın klinik özelliklerine bağlı olarak tespit edildiğini ifade eden Önal, şunları kaydetti:

"Hastalığın ilerlemesi durumunda birkaç ilaç tedavi amacıyla bir arada kullanılabilir. Ayrıca bu konuda deneyimli hemşireler, fizyoterapistler, uğraşı tedavisi uygulayıcıları, konuşma terapistleri, diyetisyenler ve psikologlar tedavi sürecine katkı sağlar.Tedaviye dirençli tremor veya kasılmalar varsa derin beyin uyarımı adı altında anılan pil ile periyodik uyarım sağlanarak veya cerrahi tedavisi söz konusu olabilir."

- "Günlük aktivite sürmeli"

Önal, bu hastaların günlük aktivitelerini sürdürmeleri gerektiğini belirterek, "Başka hastalık nedeniyle kullanılan ilaçların tedavi sürecini etkileyebileceği bilinmelidir. Kabızlık ilaç etkinliğini azaltan önemli sorundur" dedi.

Tedavi protokolüne uyuma dikkat edilmesinin önemine işaret eden Önal, "Depresyon hastalığın seyrini kötüleştirir. Bu hastalar günlük hayatlarını sürdürdükleri ortamlarda bazı yardımcı cihazlara ihtiyaç duyabilir. Tedavi edilmediği takdirde, zamanla klinik tabloya demans (bunama) eklenebilir ve hastalar kısa sürede tek başına yaşayamaz hale gelebilir" ifadesini kullandı.

Kaynak:Haber Kaynağı