M. Ali Köseoğlu
Pis bir fare!
Aklını karnını doyurmaya takmış…
Pis bir fare; başka bir şey istemez…
Bir parça peynir bulsa da yese…
Sonra bir parça daha…
Hayvandır işte, hazzı karnını doyurmakta bulur…
Bir de af edersiniz sevmeden sevişir…
Hayvandır dedim ya…
***
Aslında şehirde ne yapılsa umurunda değil…
Karın doyuracak bir şeyler olsun sade…
Büyük bir karnı var; çok geniş…
Doymak nedir bilmez; çatlayacaksın desen taarruz addeder…
Daha da çirkinleşir.
Hayvandır dedim ya…
***
İnsandan farklı…
Hem insan, gönlünü de hoş etmek ister…
Sade karnını doyurmakla olmaz…
Bazen müzik dinler, kitap okur, uyarır, uyarılır, resim yapar, roman yazar, fotoğraf çeker.
Hattatsa hat yazar mesela, hattın etrafını tezhiple süsler…
Karnını da doyurur pek tabi…
Ama aklını bağlamaz karnına…
Ekmeğin, aklını çalıştırmak için var edildiğini bilir…
Hiç ölmeyecekmiş gibi dünya için yarın ölecekmiş gibi ahret için çalışır…
Yeri gelir midesinin açlığını bastırır da, zihninin açlığına çareler arayıp durur.
İnsandır ne de olsa…
***
Şehirde altgeçitler üst geçitler olsun, geniş ve düzenli kaldırımlarda yürünsün; çiçeklerle süslensin şehir ister…
Hem de ‘insan’ olarak yaşasın, öğüt vereni olsun şehrin…
Bunu da ister…
“Karnımız doysun yeter” demez…
Çeşmelerden su da aksın; gönüllere su da serpilsin.
Açgözlülük yapmaz, son damlasına kadar suyu emmez…
Mesela…
Osmanlı İmparatorluğu’nda üç dönem veziriazamlık görevinde bulunmuş Siyavuş Paşa, insanoğlu faydalansın, susuz kalmasın, kana kana içsin diye çeşme yaptırır.
Yetmez…
Bir de gönüllere mesaj verir; yaptırdığı sebilin üzerine mesaj kondurur:
Ve min’el-mâi kulli şey’in hayy (Yaşayan her şeyi sudan yarattık) / Sahibü’l hayrat ve’l hasenat sadr-ı azam-ı esbak / Merhum ve mağfurun leh Siyavuş Paşa ruhiyçün rızâen-lillâh / El-fatiha.
Der misiniz ki, ne gereği var bu levhanın?
Pes yani…
***
Kırım’daki Gözyaşı Çeşmesi sadece karın mı doyurur?
Hansaray’ın hiç şüphesiz en meşhur yerlerinin başında Gözyaşı Çeşmesi gelir. Kırım Hanı Kırım Giray Han tarafından, çok sevdiği ve genç yaşta ölen eşi Dilara Bikeç anısına “Dünya durdukça bu çeşme de benim gibi ağlasın” diyerek Bahçesaraylı bir taş ustasına 1763 yılında yaptırılır.
Üzerindeki kitabe karın doyurmaz ama insanın gönlünü kandırır:
Ey yolcu gel iç bu şifalı sudan,
Bu kaynak kendi diliyle sevgi tarihi söylesin.
Burada cennet sözü yok ama
Cennette seni böyle selsebiller bekleyecek.
***
Sade karnını doyurmak isteyenlere ne diyebilirim ki!
Pis bir fare!
İnsan olmayana ‘afiyet olsun’ denilir mi?
İnsan olana esenlik verir yediği yemek, içtiği su, duyduğu edebiyat.