Psikiyatrist Uyar: "Türk halkının gönüllü sosyal izolasyonu kabul ettiğini görüyoruz"

Psikiyatrist Uyar: "Türk halkının gönüllü sosyal izolasyonu kabul ettiğini görüyoruz"

Panik Atak Dostları Derneği Başkanı Psikiyatrist Dr. Muzaffer Uyar:- "Bazıları çok sorumlu davranırken, fazla görev almak isterken, bazıları da tam tersine bu durumu kullanmaya çalışan, yangına körükle gidenler olabilir. Ama genel olarak Türk halkının gönüllü sosyal izolasyonu kabul ettiğini görüyoruz"

İSTANBUL (AA) - İLYAS KAÇAR - Panik Atak Dostları Derneği (PANDOST) Başkanı Psikiyatrist Dr. Muzaffer Uyar, tüm dünyayı etkileyen koronavirüse karşı alınan önlemler kapsamında Türk halkının gönüllü sosyal izolasyonu kabul ettiğini belirtti.

Koronavirüsün (Kovid-19) insan psikolojisi üzerindeki etkilerini Anadolu Ajansına değerlendiren PANDOST Başkanı Uyar, ''Bizim bu konuyla muhatap olmamızın nedeni dernek olarak hem 1999 depreminde hem Van depreminde ve Türkiye'deki bazı felaketlerde, felaketlerin psiko-sosyal yönetiminde çalışmış olmamız ve bu konuda bazı dokümanlar hazırlamış olmamızdır. Kovid-19 konusu dünyanın çok iyi bilmediği bir konu ve felaket psiko-sosyal yönetimdeki bazı deneyimlerimizi aktarmak istiyoruz. ''şeklinde konuştu.

- "Türk toplumunun bu felakete karşı reaksiyonu ortalamadır"

Kovid-19'un öncelikle "felaket sınıflandırmasına" girdiğini anlatan Uyar, şöyle devam etti:

''Yani felaket, toplumun bütününü dramatik olarak etkileyen, toplumun işleyişini etkileyen, uzun yıllar etkisi süren olay demek. Her felakette olduğu gibi bütün toplumlarda benzer tepkiler oluşur. Yani toplumlar arasında felakete tepki anlamında çok büyük fark olmaz. Biz bu ortak davranışa sürü davranışı deriz. Burada tıpkı bir sürünün, yaklaşan felaketi, orman yangını gibi, yani sürünün daha uç, daha duyarlı elemanları daha erken hisseder, erken reaksiyon verir, daha az duyarlı olanlar daha az tepki verir. Kısacası Türk toplumunun bu felakete karşı reaksiyonu ortalamadır.''

Kovid-19'un diğer felaketlerden farkını anlatan Uyar, ''Farkı açıkça görüyoruz, fark izolasyon, karantina meselesidir. Olayın yarattığı stres, korku bir yana şu anda karantina veya sosyal izolasyonun getirdiği sıkıntılar mevcuttur. Karantinada olmak veya izole olmak başlı başına travma olayıdır, kişinin normal gündelik yaşamını akışını değiştiren olay demek. Bunun yarattığı etkiler, öfke, sıkıntı, yalnızlık hissi, depresyonlar vesaire felaketin, Kovid-19'un yarattığı diğer psiko-sosyal sorunlara eklendiğinde onu katlamaktadır.'' diye konuştu.

Uyar, sokağa çıkma konusunda vatandaşların ikna edilerek evde kalmalarının sağlanması gerektiğini belirterek şunları söyledi:

"Şimdilerde 65 yaş altına önemli bir kısıtlama yok ama yine de kısıtlamalardan memnuniyetsizlikler, sıkıntılar yaşanmaktadır. Bu sıkıntıları azaltmanın en önemli yolu, kişilerin bunlara ikna edilmesidir. Yani bu kısıtlamaların neden olduğu topluma anlatılması, onların fedakarlık duygularının, sosyal sorumluluk duygularının harekete geçirilmesi ve onlar tarafından kabullenmesidir. Yani sıkıntıları azaltmanın en önemli yolu budur. Evde izole olan insanlara, devletin bazı garantiler vermesidir. Onların iletişim ihtiyacını karşılaması ya da bazı insanların beslenme gibi temel ihtiyaçlarının karşılanması, iş ve maddi kayıplarına bazı çözümler getireceği, yasal sorumluluklardaki gecikmeleri gidereceğine dair bazı garantiler vermesi gerekmektedir.''

- "Türk halkının gönüllü sosyal izolasyonu kabul ettiğini görüyoruz"

Vatandaşların Kovid-19 pandemisi karşısında yeterince toplumsal sorumluluk gösterip göstermediğine de değinen Uyar, şunları ifade etti:

''Genel olarak insanlar soğuk kanlı ve sorumlu davranıyorlar ancak daha önce de söylediğim gibi bu bir sürü davranışı ve çok çeşitlilik içerir sürü davranışı. Bazıları çok sorumlu davranırken, fazla görev almak isterken, bazıları da tam tersine bu durumu kullanmaya çalışan, yangına körükle gidenler olabilir. Ama genel olarak Türk halkının gönüllü sosyal izolasyonu kabul ettiğini görüyoruz. Korku ve panik artıyor ama bu normal bir durum. Aslında korku normal ama bunun paniğe dönüşmesine dikkat etmek lazım. Hepimizin korkması, tedbir alması hatta sağlıklı bir duygu ama paniğe dönüştüğü zaman kaos duygusu, yani sağa sola koşuşturmaca, şiddetli kaçınmalar, yetkilileri engelleyici bir takım tavırlar, sağlık personeline yönelik aşırı talepler vesaire düzen bozucudur. Bunu önlemenin yolu güven duymaktan geçer.''

- "Kendimize güvenimizi, kişiliğimizi, irademizi geliştirerek, direncimizi artırarak karşı koyabiliriz"

Panik Atak Dostları Derneği Başkanı Psikiyatrist Dr. Muzaffer Uyar, koronavirüs salgını gibi sıkıntılı durumlarda anksiyete sahibi ve panik atak kişilerin daha çok etkilendiğini dile getirerek, ''(Panik ataklar) Toplumun en duyarlı kesimidir tehlikelere karşı. Ne yazık ki panik atakların, tehlike duygusunu soğutma mekanizmaları biraz zayıftır. O yüzden fazla hissederler. Buna karşılık panik atakların bir özelliği daha vardır. Tehlike durumunda da gerçekten başarılı davranırlar. Ama buna karşın tehlike geçtikten sonra uzun süre etkisini yaşamaya devam ederler ve kaygı bozukluğu oluştururlar. Bu konuda söyleyeceğim panik atakların ya da anksiyete bireylerin kovid durumunda artık bir azınlık olmadıkları, korku ve endişenin tüm topluma yayıldığı, onların artık özel olmadığı, toplum olarak kendimize güvenimizi, kişiliğimizi, irademizi geliştirerek, direncimizi artırarak karşı koyabileceğimizi düşünebilmemiz.'' değerlendirmesinde bulundu.


Kaynak:Haber Kaynağı