M. Faik Özdengül
Rebabın Sesi
Geçen ay TÜMATA'nın organize ettiği müzikle terapi seminerine iştirak etmiştim. Seminere beni davet eden Şefika Hanımdan Rebapla ilgili bir tanıtım yazısı yazmasını istedim sağolsun beni kırmadı, şimdi aşağıda onun gönderdiği yazıyı yayınlıyorum:
Bu rebabın sesi ne diyor?
Arkamdan gel de yolu öğren diyor…
Yol nereye?
Sabah gözlerimizi yeni bir güne açtığımızda, kah keyifli kah hüzünlü kah dalgın kah mecburen kalktığımızda ayağa; günlük hayatın karşımıza çıkardığı rutin gördüğümüz oysa gören gözler için her an' ayrı bir oluşla hayatın yeniden diri kaldığı, bizler için oluşturduğu mucizeleri yaşarken, yokluğun farkına bile varmadan, hep daha çok sahip olma daha çoğunu isteme arzuları içinde tüketirken…
Yol nereye çekmek istiyor bizi, Hz. Mevlana "arkamdan gel de yolu öğren " derken… Milyonlarca yıl gezip dolaştığının bilincine vardığı bu alemde insan olmanın hikmetine nasıl kavuşturmak istiyor bizleri…
Öncelikle, bir rivayete göre Hz. Mevlana'nın bizzat çaldığı bu enstrümanı tanıtmak isterim:
Rebab üç telli bir müzik aletidir. Bu tellerden ikisi ipek üzerine metal sarım, bir tanesi ise at kuyruğundan yapılmıştır. Ağırlıklı olarak at kuyruğundan yapılan telden çalınır. Yayla icra edilen bir sazdır. Yay da yine at kuyruğundan yapılmaktadır.Gövdesi Hindistan cevizinden yapılır ve ekseriyetle yayın balığı derisiyle kaplanır. Rebab Asya kökenlidir. Rebabın eskiden yerle gök arasındaki dengeyi kurduğuna inanılırdı. Üç burgusundan biri güneşi, diğerleri de ay ve yıldızları simgelemektedir. Günümüzde neredeyse unutulma noktasına gelmiştir. Öğretmenim TÜMATA ( Türk Musikisini Araştırma ve Tanıtma Grubu ) kurucusu Yard. Doç. Dr. R.. Oruç Güvenç olmak üzere, bu işe gönül vermiş bir avuç insanın çabalarıyla bugün yeniden ihya edilmesine çalışılmaktadır.
Özellikle UNESCO tarafından bu yılın Hz. Mevlana yılı ilan edilmesi nedeniyle, Nisan 2007 sonunda TÜMATA tarafından ( www.tumata.com ) Türkiye genelinde 7 ayrı ilimizde Rebab turu planlanmıştır. Hz. Mevlana'nın şehri Konya'da, 4 Mayıs 2007 tarihinde Rixos Otelinin ev sahipliğinde yapılacak olan konserimize meraklılarını davet etmekten ayrıca çok büyük onur ve memnu niyet duyarız.
Hz. Mevlana, engin hoş görüsüyle, "Üzülmeyin bitkiyken hayvan oldum, hayvanken insan oldum. Ne diye kaygılanıyorsunuz geriye gidiş yok hep daha ilerisine geçiş " diye gam dolu gönüllerimize güç verirken, kaygılarla zamanını geçiren biz insanoğluna işte rebab ile çıkış yolunu açıyor.
"Zaman akıp geçiyor diye üzülme, hele varsın geçsin sen çoş oyna " derken de, "Rebabın titreyen sesinden yolu takip et" derken de, iç alemlerimize sürüklüyor bizleri…
Şu an sizlere yazarken Doç. Dr. R. Oruç Güvenç hocanın buselik makamını dinliyorum rebabla icra ettiği, gönlünden geçenleri aktardığı… O engin hoşgörü deryasının ne kadar yalın bir örneği…nasıl bir kabullenişlik. Kucaklayan, sarmalayan bir sevgi. Ve cilalamak için gönülleri ne dingin bir ses ki , işte sürükleyip götürüveriyor arkasından...
Rebab akan bir su gibi duru, yokuşa sürmeyen bir güzellik yanı başında hissettiğin , sanki yüreğinde aralanan bir kapı inanılmaz aydınlıklara açılan. Aslında hep içinde gizli kalmış bir mücevher. Her an ışığından hangi güzelliklerin gönüllere akacağını bilemediğin bir renk. Öyle bir renk ki her renk içinde. Bir bakıyorsun yeşilin her tonu bir bakıyorsun mavi, bazen turuncuyu sarıyı çekmiş yanına, beyaz papatyalarda toplanmış bir aydınlık, bazen menekşede, leylakta mucizeymiş gibi karşımıza çıkmış bir mor sanki.
Bu nasıl bir haldir ki bu kadar mucizenin içinde koşturup dururken birbirimize dahi hatırlatamadığımız güzellikleri yakalayamadan hayatlarımız akıp gidiyor. Ölümler, doğumlar, ayrılıklar…dağlar dayanamamış biz insanoğlu cahilliğimizden kabullenivermişiz ya işte neyi ne kadar kabullendiğimizi hatırlatıyor bize rebab.
Alışageldiğimiz her oluşu bize yeniden ama bambaşka biçimiyle özündeki sesiyle tanıtıyor. O sese kaptırınca kendini, onunla akışa geçtiğin an, bir kabullenişlik, bu dünya da ne olursa Ondan dedirten. İncinmemeyi ve asla incitmemeyi naif bir eda ile öğreten. Ah alemde ne varsa sendedir, hoş gör, sevgi ile kucakla, kabullen diyen. Akışta karşılaştığın her renk ve ses sensin. Hünerlerini ve sınırsız sevgini keşfet. Karşındaki alem ise seni sana gösteren bir ayna. Ondan yansıyan ile kendini gör ve her an bizi asıl aleme taşımakta olan nefesi idrak edip hayırla kullan diyen…
Son söz yine Hz. Pir'den: "Sevgili aşk namesi ve kalbimdeki Rebab! Kalbimin inlemesinin bütün cevapları olan güzellik: Mükemmelliği bulabilirsin; aradığın da bu değil mi? Ve o ancak benim harabolmuş kalbimde bulunur ."
Not:
Bu yıl Şeb-i Arus törenleri için Konya'ya geldiğimizde karşılaştığım Sayın Özdengül'ün kitabının başlangıç sayfalarında rebabla ilgili olarak Hz. Mevlana'dan alınan dizeler beni henüz kitabı okumadan kendine çekiverdi…Kitabını okuduktan sonra Ankara'da ayda bir gerçekleştirdiğimiz TÜMATA seminerlerinden birine davetimizi de bizleri kırmadan gelerek kabul etti. Bugün bu sayfada rebabla ilgili bazı bilgileri ve gönlümden geçenleri yazmamı istediğinde de sizlerin hoş görüsüne sığınarak dile getirmeye çalıştım. Bu yazı vesileyle kendisine yeniden teşekkür etme fırsatı da bulmuş oldum. Saygı ve sevgi ile… G. Şefika BALABAN