Robot öğretmenler geliyor

Robot öğretmenler geliyor

Gelecek kuşağın eğitiminde robot öğretmenlerde yer alacak

Dünyada birkaç laboratuvar var ki, bilgisayar uzmanları orada insanlarla iletişim kuran ve onlara basit şeyler öğretebilen üst düzey robotlar geliştiriyor. Üstelik bazı ülkeler ders verebilen bu makineleri okullarda test ediyor. Teknoloji merakıyla bilinen Güney Kore bugün yüzlerce robota öğretmen yardımcısı ve oyun arkadaşı olarak "iş veriyor", bazı robotlarla da İngilizce öğretmenliği için deneyler yapıyor. Öğretmenlik işi şimdilik çok basit bir düzeyde ama çalışmalar hâlâ sürüyor. Bununla birlikte, en gelişkin robot modelleri artık tamamen bağımsızlıklarını kazanmış durumda. Hareketi yakalayan ve sesi tanıyan yapay zekâ programlarıyla donanmış bu robotlar bazı ders konularında insanlarla boy ölçüşebilecek bir düzeye geldi. Araştırmacılara göre buluşlar öyle hızla ilerliyor ki, makineler bir yandan öğretirken bir yandan yeni şeyler öğreniyor ve son derece sabırlı ve bilgili birer öğretmen haline geliyor. Bu vasıflar, otizm gibi gelişimsel sorunlarda yararlanılan tekrarlı terapiler ve yabancı dil alanları için ideal. Sözü edilen gelişmeler şimdiden kimi ütopyaları gündeme getirdi. Ve bunlarla birlikte tabii ki bilim kurgu konularına eşlik eden ahlaki tartışmalar da alevlendi. Massachusetts Institute of Technology'ye bağlı Medya Laboratvuarı'nda Lifelong Kindergarten grubunun başında bulunan Mitchel Resnick, "Ders aldıkları robotlara öğretmen gözüyle bakarak yetişen çocukların ileride bunları kendilerinden üstün göreceğinden kaygılanıyorum" diyor. Bilgisayar uzmanlarının çoğuysa, insan öğretmenlerin yerini doldurmak gibi bir niyetlerinin olmadığını ve buna zaten güçlerinin de yetmeyeceğini ifade ediyor. Washington Üniversitesi, Öğrenme ve Beyin Bilimleri Enstitüsü'nün eşbaşkanı Patricia Kuhl'a göre robotlar için en büyük umut, "doğru teknolojiyle ve çocuğun gelişimindeki doğru zamanlamayla okul derslerine destek olmaktır".

Dil Eğitimi İçin İdeal
"Kenka" diyor çocuksu bir ses. "Kenka". San Diego'daki Kal i forniya Üniversitesi'nde RUBI adında bir robot, üç yaşındaki bir çocuğa Fince öğretiyor. Bir çift ayakkabı giyen RUBI'nin gövdesinde bir ekran, boynunda bir bandana, yüzünde sabit bir gülümseme var. Beyaz bir spor ayakkabısını alıp "kenka" diyor (Fince'de ayakkabı) ve ardından ayakkabıyı yere bırakıyor. "Hisset; ben bir kenkayım". Bu konuşmaya ait görüntülerde çocuk ayakkabıyı alıp "Kenka, kenka" diyor ve robotun görmesi için tutup kaldırıyor. Günümüzdeki sosyal robotların illa insana benzediğini söylemek zor. Bazıları iyi konuşuyor, bazıları hiç konuşmuyor. Bazıları iki ayaklı, bazıları tekerlekli. Günümüzdeki sosyal robotlar çok tuhaf ilişkiler kurabiliyor. Örneğin, Güney Kaliforniya Üniversitesi'nin otistik çocuklar için kullandığı bir robot, çocuğu bir odanın içinde gittiği her yere takip ederek ona dolaylı yoldan yaklaşıyor ve kişisel alanına girmeden hemen önce duruyor. Tıpkı oyun oynamak isteyen çekingen bir çocuk gibi. Araştırmacıların bulgularına göre RUBI, okul öncesi çocukların testlerde daha yüksek derece almasını sağlıyor ve bu konuda etkileşimsiz öğrenme yöntemlerinden (kasetler gibi) daha büyük bir başarı gösteriyor. San Diego'daki Kaliforniya Üniversitesi, Robot Algılama Laboratuvarı'nın müdürü Javier Movellan'a göre ilk veriler, küçük öğrencilerin "insan öğretmenlerden ders alır gibi iyi öğrendiklerini" gösteriyor. "Belli ki, o yaşta sosyal etkileşimin öğrenme için taşıdığı önem büyük" diyor Movellan. Sınıfa yeni gelen tüm çocuklar gibi RUBI'nin de kendini kabul ettirmesi biraz zaman almış. Dersliğe ilk girdiğinde çocuklar çevresinde toplanmışlar. Fakat gün biterken çocuklardan birkaçı kollarını koparmıştı bile. Mühendisler, kollarından çekilince ağlayacak şekilde yeniden programlamışlar RUBI'yi. Ve çocuklar bu ses karşısında bir daha aynısını yapamamışlar. RUBI'nin kolları tekrar takıldıktan sonra Kaliforniya Üniversitesi, Massachusetts Institute of Technology (MIT) ve Finlandiya'daki Joensuu Üniversitesi'nden araştırmacılar geçen yıl bir bildiri hazırlıyor. Buna göre, dokuz çocuğun kelime dağarcığı robotun yardımıyla oldukça gelişme göstermiş. Küçüklerin 20 sözcük hakkındaki bilgisini test edip bu 20 kelimeyi RUBI'ye yükleyen araştırmacılar, bundan sonra onları kendi haline bırakmışlar. RUBI ekranında bu 20 kelimeden 10'u hakkında bazı görüntüler göstermiş ve sözcüklerle ilişki kurmaları için çocukları yönlendirmiş. Çocukların RUBI'den öğrendiği sözcükler hakkındaki bilgisi 12 haftanın sonunda önemli ölçüde artmış. Oysa diğer 10 kontrol sözcüğü hakkındaki bilgilerinde bir değişme olmamış. Araştırmacıların ifadesiyle, "Oldukça büyük bir etkisinin olduğu görüldü. Hatalarda yüzde 25'in üstünde bir azalma var". Sosyal robot bilimi, insanlarla makineler arasındaki iletişimi güçlendirmeyi hedefleyen bir bilgisayar dalı. Kaliforniya, Mountain View'deki Honda Laboratuarları'nda araştırmacılar, kendi robotları olan Asimo'yla ilgili olarak da benzer sonuçlara ulaşmış. Asimo, ilkokul öğrencileriyle yaptığı 20 dakikalık bir derste onlara nasıl sofra kurulacağını göstermiş ve hata paylarını yüzde 25 azaltmış. Los Angeles, Güney Kaliforniya Üniversitesi'nde de araştırmacılar, Haydut adlı bir robotu otistik çocuklarla etkileşime geçirdi. Araştırmayı yürüten David Feil-Seifer'a göre kesin bir sonuca varmak için henüz erken fakat gelişigüzel davranışlara karşılık robotun bilinçli tepki verdiği durumlarda çocuklar daha sık konuşuyor ve doğrudan etkileşime daha çok giriyorlarmış.

Otistik Çocukların Eğitimi

Washington Üniversitesi, Öğrenme ve Beyin Bilimleri Enstitüsü eşbaşkanı psikolog Andrew N. Meltzoff'a göre, "Bebekler dile sahip olmadan önce bilginin sıcak noktaları dediğim şeylere dikkat ederler", örneğin, anne-babalarının baktığı yerlere. Öğrenme süreci böyle başlıyor. Bu yıl içinde yayınlanacak olan bu temel bulgu, duygusal programlama denen ve robotların hangi özelliklerinin onları daha ikna edici ve "sahici" kıldığına odaklanan bilim dalının sağladığı onlarca veriden biridir. San Diego, Ka l i forni y a Üniversitesi'nden nörobilimci Terrence J. Sejnowski, "Bu sayede anladık ki, robotların insanlara benzemesi daha iyi bir sosyal etkileşim sağlamıyor" diyor. Hatta makineler ne kadar insana benzerse o kadar ürkütücü görünebiliyor. Dr. Sejnowski'ye göre önemli olan makinenin davranışı. Ayrıca çok küçük ayrıntılar büyük farklar yaratabiliyor. Örneğin, robotun ne zaman tepki verdiği. San Diegolu araştırmacılar, çocuğun söz veya yorumlarına RUBI'nin çok hızlı karşılık vermesi durumunda etkileşimin kesintiye uğradığını bulgulamışlar; aynı şey yavaş olunca da geçerli. Fakat bir buçuk saniyede verilen tepkilerle etkileşim pürüzsüz yürüyormuş. Bedensel ritim de önemli. Araştırmacılar Japonya'daki bir çocuk yuvasında bazı deneyler yapmış. Buna göre bir robot, bir çocukla aynı ritimde sallanıp hareket ediyor ve böylece çok ürkek olan otistik çocuklarla bile çabucak iletişime geçebiliyor. Deneylere katılan Pennsylvania, Carnegie Mellon Üniversitesi'nden Marek Michalowski, "Çocuk bu eşzamanlı davranışlarda bir şeyler fark edip kendini açıyor" diyor. Bunu bir kez başardıktan sonra "göz teması kurmak, oyunlarda sıra almak gibi sosyal davranışlarla (otistik çocukların sıkıntı çektiği konular) bu etkileşimi geliştirebiliyorsunuz". Böyle bir süreci başlatmanın yollarından biri de, çocuğa robotun veya robota çocuğun davranışlarını taklit ettirmek. Maryland, Bethesda'da Ulusal Sağlık Enstitüleri'nin mali destek verdiği bir araştırma sürüyor. Bu araştırma çerçevesinde Connecticut Üniversitesi'nden bilim adamları, insana benzeyen 61 santim boyundaki Nao adlı bir Fransız robotundan yararlanarak çocuklar için terapi seansları yürütüyor. Örneğin, terapistlerin uzaktan kumandayla kontrol ettikleri robot, bir çocuğa dövüş sanatlarından bazı hareketler gösterip onu taklit etmesini istiyor; sonra da kendine yol göstermesi için çocuğu özendiriyor. Asperger sendromu olan sekiz yaşındaki Sam, "Robotlara bayılıyorum" diyor. "Bunun bir tedavi olduğunu biliyorum, ama yine de çok eğlenceli". Deneyi yöneten ve eğitim fakültesinde yardımcı doçent Anjana Bhat, basit taklitlerin bir tür güven oluşturup sosyalleşmeyi artırdığını belirtiyor. "Sosyal etkileşimler, birbirinin hızına ayak uydurmakla yakından ilgilidir. Siz hızlı yürüyünce onlar da hızlı yürüyor. Siz yavaşlayınca onlar da yavaşlıyor. Ve bir bakıyorsunuz ki, etkileşmeye, hatta öğrenmeye başlamışsınız". Kişilik de iki tarafı birden ilgilendiren önemli bir etken. Araştırmacıların bulgularına göre, öğretmen robot Asimo'nun "işbirliğine yatkın" davranarak ("Su bardağını şuraya koyacağım; bana yardım etmek ister misin?") verdiği ders, 4 ila 6 yaşındaki çocukları son derece olumlu etkiliyor. 7-10 yaş grubu içinse öğretme tarzı daha az fark ettiriyor. Araştırmayı kaleme alanlardan New York, Columbia Üniversitesi araştırmacısı Sandra Okita, "Çocukların robotlara verdiği tepki yaşa ve kişiliğe göre çok değişebiliyor" diyor. Kısacası, bir robot gerçekten iyi bir yol gösterici olacaksa, iyi öğretmenlerin yaptığını yapması gerekecektir. Yani öğrencilerin dersi sevip sevmemesinden ders alması gerekecektir. Öğrenen

Yapay Zekâlı Robotlar
"Sormak istediğin bir şey var mı, Simon?" Geçtiğimiz Pazartesilerden biriydi. Atlanta'daki Georgia Teknoloji Enstitüsü'nde robot bilimi öğrencisi olan Crystal Chao, Simon adlı 1,5 metrelik robota oyuncakları kaldırmayı öğretiyordu. Bazı talimatlar vermiş, ama robot ne yapacağını şaşırmıştı. Dr. Chao, öğrenmenin belki de en temel sorusunu tekrarladı. Sormak istediğin bir şey var mı? Bir oyuncağı almak için uzanan Simon, çocuksu mekanik sesiyle, "Bir düşüneyim" dedi. "Onu nereye koyacağımı bana söyleyebilir misin?" "Yeşil kutuya" diye cevap geldi. Simon başıyla onaylayarak oyuncağı yeşil kutuya bıraktı. "Mantıklı" dedi Robert Simon. Aynı kurumda etkileşimli programlama yardımcı doçenti olan ve projeyi yöneten Andrea Thomaz, insanların makinelerden öğrenmesi gibi makinelerin de insanlardan öğrenebildiğini aktarıyor. Örnek olarak, "kafam karıştı" veya "bir sorum var" anlamına gelen sözsüz işaretleri anlayacak şekilde makinelerin programlanabildiğini belirtiyor. Böylece verdikleri dersin nasıl karşılandığını makinelerin kendi de takip edebilecek. İşte bu takip ve tecrübelerden ders alma yeteneği, sosyal robot biliminin bir sonraki büyük aşamasını temsil ediyor ve herhalde insan beyninin bebekken bilgiyi nasıl depoladığı sorusunun cevabını bekliyor. Bununla ilgili olarak San Diego'daki araştırmacılar, bir yaşındaki bir bebeğin dokunma, görme ve işitme hassasiyetine yaklaşan sensörlere sahip insan görünümlü bir robot geliştirmeye çalışıyor. Bebekler deneme yanılmayla, taklitle ve kollarını bacaklarını hareket ettirerek sanki zahmetsizce öğreniyor gibidirler. Acaba yeterli yapay zekâya sahip bir makine de aynısını yapabilir mi? Bunun için hangi öğrenme sistemleri gerekir? Araştırma grubu, bir Japon şirketinin ürettiği 70 bin dolarlık bir robot aldı. Robotu kontrol eden havalı basınç sistemi onun çevresini "hissederek" anlamasını, kameralar da "görmesini" sağlıyor. Fakat bu işin kolay yanı. Asıl zorluk, makinenin bebekler gibi keşfetmesini ve anlık deneyimleri biriktirmesini sağlayacak bir program geliştirmek. En ideal haliyle bu program bilgiyi depolayacak ve örneğin, bir ev veya odanın içini hatırlamasını sağlayacak. Fakat dahası var; saklanan bu bilgiyi kullanarak yeni bir oda hakkında güvenilir tahminler yapmak da önemli. Araştırmacıların çıtası yüksek. Onlar insanlarda öğrenmenin esasını, en azından, bunun yapay zekâdaki karşılığını bulmayı hedefliyorlar. Eğer robotlar öğrenmeyi öğrenebilirse, o zaman prensip olarak iyi öğretmenlik yapmayı ve bir sınıfın, hatta tek bir öğrencinin ihtiyaçlarına duyarlı olmayı da öğrenebilirler. Robotların öğretmen olarak kabiliyetleri elbette ki anne-baba ve eğitimciler tarafından sorgulanacaktır. Konuyla ilgili ahlaki kaygılar da olacaktır. Fakat öbür programlama teknolojilerinde olduğu gibi sosyal robot alanında da ilerleme kaydedilirse, aileler hiç olmazsa daha net ve açık sorular sorabileceklerdir. Örneğin, bu robot çocuğumu gerçekten anlıyor mu? Öğretme yöntemi oğlumun ihtiyaçlarına, kızımın yeteneklerine uygun mu? Çünkü bunlar, her öğretmen hakkında sorulabilecek sorulardır.