Şakir Tuncay Uyaroğlu
S.Ü. Doğanhisar Meslek Yüksekokulundan Edebî Esintiler…
Saygı değer okuyucularım, bugün köşemde kalemi güçlü iki öğrencimi misafir ediyorum. Benim için her biri bir pırlanta kıymetinde olan değerli arkadaşlarım, sizlerle gurur duyuyorum. Yüreğinize sağlık… Ne mutlu bana ki, sizlerin hocası olma bahtiyarlığına eriştim.
Nursel Karaalp / Bankacılık ve Sigortacılık
Bu Hangi Türkçe?
Üç yanlış bir doğruyu götürürse ne yaparız hiç düşündünüz mü?
“Hadi by by” diyoruz, ”Hadi görüşürüz.” veya “Görüşmek üzere.” demek çok zahmetli sanki. Hep yanlışlar yapıyoruz, hak ettiği değeri vermiyoruz dilimize, olmadık yeni kelimeler türetiyor, farklı anlamlar yüklüyoruz her kelimeye.
Türkçe can çekişiyor, biz umursamıyoruz. Yanlışlarla konuşmaya, yanlışlarla yazmaya, yanlışlarla yaşamaya devam ediyoruz. Peki ya hiç düşündünüz mü? Ya yanlışlar bir tek doğrumuzu götürürse, Türkçemiz tamamen elimizden giderse… Sahip çıkamazsak, koruyamazsak nasıl hesap veririz atalarımıza?
Millî varlığımız, tek servetimiz, gözbebeğimiz Türkçe… Seni sahiplenmezsek, seni benimsemezsek, hâlimizi nasıl arz ederiz başkalarına, nasıl değerlerimizi korur ve yaşatabiliriz ki? Ne kadar konuşabiliyoruz seni, ne kadar hakkını veriyoruz senin?
Şu an dilimizde “Türkçe” diye dolanan sen misin? İlmik ilmik kanımıza işleyen, birçok şaire ilham kaynağı olan, uğruna destanlar yazılan dilimiz sen misin?
Biz hangi Türkçeyi konuşuyoruz? Başkalarının ağzından duyduğumuz, bayağılaşmış kelimelerle mi yaşatıyoruz seni, yoksa ana dilimiz olan seni mi kullanıyoruz? Ne kadar hak ediyoruz ki seni?
Sen 650.000 kelimelik söz varlığını sererken önümüze, biz seni neden hep tüketiyoruz? Sen böylesine cömertken bize, biz neden nankörüz sana karşı? Çok değil bizden istediğin biliyorum. Dilim seni telâffuz etsin, kalemim seni yazsın, gençlik seni yaşatsın yeter sana biliyorum.
Kocaman bir dünyasın Türkçem. İçindeki her duyguya, her nesneye, her varlığa bir anlam yüklenmiş koskoca bir yüreksin sen. Peki, biz hangi Türkçeyi kullanıyoruz?
Kendi topraklarımda, kendi vatanımda hasretim sana. Toprağın suyu, yağmurun doğayı, yetimin babayı özlemesi gibi özlüyorum seni. Nereye baksam hep eksik bir yanın ya da yoksun.
Ben hep seni yazdım, seni okudum, seninle büyüdüm Türkçem. Eskiden demek için pek eski değilim belki, ama eskiden daha çok Türkçe kokardı her kelime. Milyonlarca cümle kursam, senin için yazılan her kelime kifayetsiz karşında, işte bu yüzden seni bağrıma basıyorum, bu yüzden sahip çıkıyorum, sen ana dilimsin biliyorum.
Nursel Karaalp / Bankacılık ve Sigortacılık
Beni Bir Sen Anlarmışsın Meğer Türkçem…
Dinlediğim her şarkıda, türküde ne anlamlar saklıymış meğer, bilmediğim ya da doğru bildiğimi sandığım o kadar çok şey varmış ki… Alışılagelmiş konuların işleneceğini düşünürken, eğitim öğretimin son kademesindeki Türk Dili dersi çok farklı şeyler öğretti bana.
Türkçemizin sadece dil bilgisi kurallarından oluşmadığını, hayatımızın her anında Türkçemizin var olması gerektiğini… Sorgulamayı öğretti beraberinde; tabelâları, afişleri, dükkân isimlerini. Her gördüğüm kelimeyi sorgular oldum. Bazen bir ses oldu Türkçe dilimde, bazen de en suskun yanım olup kaldı içimde…
Her dersten yeni kelimeler öğrenip çıktım, her ders bir ders oldu benim için ve anladım ki Türkçem bu kadar zenginken; yabancılaşmak, başka kelimelerle Türkçe konuşmaya çalışmak çok gereksizdi. Bir varlıktı Türkçe; bir servet, en büyük zenginlikti ve Türkçeye kendini adamış Hocamız sayesinde bir sevdaya dönüştü.
Yolun başında birkaç kelimeyle girdiğim düşünülürse sınıfa, şu an kucaklar dolusu kelime biriktirdim yarınlarıma ve anladım ki bir tek Türkçem lâzım bana. Sevgimi, öfkemi, derdimi bir tek bu dille anlatabilirim, çünkü ben sadece Türkçe konuştuğum kadar özgürüm ve “Türkçeyi Türkçe konuştuğum” kadar Türk’üm!
Dilime sahip çıkabildiğim kadar öğrendiklerimin hakkını verebilirim. Türkçeye önem verirsem sorgular, “saç böreği”nin aslında “sac böreği” olduğunu sadece dilime önem verirsem öğrenirim. ”Aşık” ile “Âşık” ayrımını bilmezsem, her aşığım diyeni âşık sanır, gerçek âşığı nasıl öğrenirim? Başkalarının argoyla Türkçe diye beynime kazıdığı kelimelerin anlamsızlığını, her kelimenin ayrı bir hayat hikâyesi olduğunu ve bütün kelimelerin anlam kazanıp hayatımıza girmesi için dilimizde yaşatmamız gerektiğini öğrendim.
Duygularımı kendi dilimde, 650.000 kelimeyle daha iyi ifade etmeyi, Türkçenin bana yeterli olduğunu öğrendim ve belki de en önemlisi; “TÜRKÇE konuşacaksam, TÜRK’ÇE konuşmayı“ çok iyi öğrendim…
Fadime Curuk / İşletme Yönetimi
Büyük Cinayet
Bugünlerde sokağa çıkmaya korkuyorum. Korkuyorum; çünkü biliyorum başıma neyin geleceğini, biliyorum canımın yanacağını.
Herkeste bir yabancı isim sevdası almış başını gidiyor. Lâfa gelince, biz Türk’üz diyoruz, dilimiz Türkçe diyoruz. “Hastane” yerine “hospital”, “otel” yerine “hotel” demekten de hiç çekinmiyoruz Hepimizde müthiş bir özenti. Onunki yabancı, benimki de yabancı olsun. Durum o kadar vahim ki, iş yerine koyduğu yabancı ismin ne anlama geldiğini bilmeyenler bile var.
Sen, bırak onun bunun koyduğu yabancı ismi. Koy güzelim Türkçemden bir isim. Okuyanın içine işlesin, anlamı herkesi büyülesin. Onlar sana özensin; utansınlar kendilerinden, utansınlar Türkçeden. Türkçe bizim en büyük hazinemiz, onu hak ettiği gibi kullanıp en saf ve en temiz hâliyle bizden sonrakilere aktarmalıyız.
Karacaoğlanlar, Âşık Veyseller bu dille var oldu, onunla yeşerdi duygular. Kalpteki sevgi onunla beslendi. Beşikten mezara oydu bizi yaşatan. Analar askere yolladıkları evlâtlarının arkasından ağıt yaktı, sevdiğine olan aşkını onunla anlattı, sevdalar onunla dile geldi…
Peki, soruyorum sizlere ne oldu da değişti dilimiz? Dilimiz mi değişti, hayır değişen bizleriz, onu da değiştirmeye çalışıyoruz. Bu bir oyun, dilimize kurulan bir tuzak. Biz bu tuzağa düşmeyelim. Düşenleri uyaralım, uymayanları kınayalım, dışlayalım ayıplayalım ki anlasınlar suçlarını, anlasınlar nasıl bir cinayete kalkıştıklarını.
Daha fazla utandırmayalım Türkçeyi, daha fazla rezil etmeyelim kendimizi. Karamanoğlu Mehmet Bey onu bize emanet etti, emanete hıyanet yakışmaz bize.
Değerli Hocam, sayenizde gözüm açıldı. Size söz veriyorum, artık daha dikkatli olacağım. Bu topraklarda Türkçeye yapılan suiistimallere ve ihmallere karşı, son nefesine kadar ayakta duracak olan bir Türk evlâdı var.