Şahin: "Akademisyenden taşeron işçisine kadar hepsini biliyorum"

Şahin: "Akademisyenden taşeron işçisine kadar hepsini biliyorum"

Selçuk Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mustafa Şahin Mevlana Üniversitesi'nin durumu, mahkeme süreci ve Selçuk Üniversitesi'ndeki 'Paralelle Mücadele'yi anlattı.

Mevlana Üniversitesi'nin yeri ile ilgili çok fazla şaibenin olduğunu ifade eden Rektör Şahin, 'Kararın iptali noktasında dava açarak müdahil olduk ve biz orayı geri istiyoruz' dedi. Selçuk Üniversitesi'ndeki paralelle mücadeleye de değinen Şahin, "Akademisyenden, taşeron işçisine kadar kim nerede ne iş yapmış? hepsini çıkardım, hatta birçoğunu listeler halinde çantamda taşıyorum. Lüzumu halinde her an ortaya koyabilirim" şeklinde konuştu.

BİZE AİT OLANI GERİ İSTİYORUZ

Kayyum ataması benim konumumda birinin cevap verebileceği bir soru değil ifadesini kullanan Rektör Şahin süreci şöyle anlattı; "Mevlana Üniversitesi ile ilgili durum; Biliyorsunuz 2000’li yılların başında Abdurrahman Kutlu hocamızın rektörlüğü döneminde bir yatırımcı grup geliyor, belli bir araziyi bizden 49 yıllığına kullanım hakkını kiralayarak alıyorlar. Ticari bir yatırım yapıyorlar. 5 yıldızlı bir otel ve bir AVM yapıyorlar. Bu süreci yürütürken, Fettah Tamince’nin yani Rixos Grubu'nun sahibi olduğu bir oluşum geliyor ve diğer yatırımcılardan 2007 yılında satın alıyor. Ancak bütün hadise bundan sonra başlıyor. AVM gayet güzel, çok üst düzey markalar var. Ticari açıdan da işleyen bir mekanizma iken, birden bire el değiştirme olayından sonra AVM ile ilgili bir şeyler ters gitmeye başlıyor. İnşaat ve tadilatlar başlıyor, kiracılar çıkmaya zorlanıyor. AVM’nin girişine tuğlalar dökülüyor. Müşteri bezdiriliyor tabiri caizse. Elektrikler kesiliyor. Bir süre sonra buranın eğitim kurumuna dönüştürülmesi ile ilgili dönemin rektörüne bir müracaat yapılıyor. Tabi dönemin rektörü bunu reddediyor. Bunun üzerine bir dava açılıyor. Davada şöyle bir gerekçe var; 'Yatırım zarar ediyor, zarar ettiği için biz ana sözleşmedeki turizm niteliğindeki maddenin eğitim niteliğine dönüştürmek istiyoruz' diyorlar. Kısa süreli bir mahkeme sürecinden sonra ana sözleşmeye 'eğitim' ibaresi de ekleniyor. Sonrasında burası Eğitim Vakfı olarak kiralanıyor. Hemen sonrasında Mevlana Üniversitesi kuruluyor. Bu sürenin çok sıkıntılı olduğunu düşünüyorum. Burası eğitim kurumu olduktan sonra alması gereken kirayı yine eğitim kurumuna bağışlıyor. Hem kâr etmek için turizm vasfından eğitim vasfına dönmek istiyor. Sonrasında kiraya veriyor ve kira gelirini de geri bağışlıyor. Ne oldu senin kâr amacın? Burada şaibeler çok üst üste. Biz 3 Mart tarihi itibari ile yargılamanın iadesi noktasında, o kurumu turizm vasfından, eğitim vasfına dönüştüren kararın iptali ve iadesi noktasında yeni bir dava açtık. Yani Selçuk Üniversitesi duruma müdahil oldu. Oradaki gayrimenkuller, Selçuk Üniversitesi’ne ait ve biz orayı geri istiyoruz"

BÜTÜN PROTOKOLLERİ İPTAL ETTİK

Selçuk Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mustafa Şahin, "İşin ikinci boyutu, derlerse ki 'alın arazinizi başka yere gidip eğitim öğretime devam edin' Bunun önünde hiçbir engel yok. Biz ortak çalışmalar yapıyorduk onlar ile. Ancak sadece formalitelerin tamamlanması için o projelere dahil edildiğimizi fark ettik. Çünkü ne alınan öğrenciler ile ilgili ne verilen eğitim ile ilgili, ne de alınan ücretle ilgili Selçuk Üniversitesi’nin hiçbir bilgisi yok. Biz sadece kâğıt üstünde belli formaliteleri yerine getiren isim durumundaydık. Hocalarımız da, akademisyenlerimiz de bize sorulmadan, bize bilgi verilmeden yapılan ve ne yapıldığını bilmediğimiz programların tamamını iptal ettik. Selçuk Üniversitesi olarak sadece Mevlana Üniversitesi değil, diğer vakıf üniversiteleri ile de ilgili benzer sıkıntılı birkaç program vardı. Bunların hepsini iptal ettik. Sorumluluklarımızdan çekildiğimizi ifade etmiş olduk. Mevlana Üniversitesi’nin 170 kadar akademisyeni var. Selçuk Üniversitesi’nden de 66 kadar akademisyende orada görevlendirilmiş durumda. Bunlarda bu eğitim öğretimin sonunda bir daha görevlendirilmeyecekler" dedi.

img-20160321-wa0015.jpg

YÖK BİZE TESLİM EDERSE HİÇBİR ÖĞRENCİ MAĞDUR OLMAZ

Süreç doğru işlerse hiçbir öğrenci mağdur edilmez diyen Şahin, "Biz Selçuk Üniversitesi’nin tarafı olarak ve rektörü olarak söz söyleme hakkımız olan iki alanda ne söylediğimizi ifade ettik. Bize ait olan gayrimenkulleri geri istediğimizi ve bizim bilgimiz dışında yürütülen eğitim programlarının paydaşı olamayacağımızı ifade ettik ve adımlarımı bu yönde attık. Bundan sonra eğitim öğretimi sürdüremeyeceklerini kendileri beyan ederler ise veya YÖK yaptığı denetlemeler ile bunu tespit ederse adımları onlar atarlar. YÖK bize gelip 'biz kayyum atıyoruz buranın eğitim öğretimine destek olun' diyebilir. Veyahut 'biz burayı aldık size teslim ediyoruz. Siz gereğini yapın' derler. O zaman o öğrenciler gelirler Selçuk Üniversitesi’nin bünyesinde eğitimlerini tamamlarlar.  Diğer bir seçenek ki makul olan budur;  Atanan bir kayyum sonrası, oranın tüm varlığının Selçuk Üniversitesi’ne devredilerek girmiş olan öğrencilerin eğitimlerinin tamamlanması sağlanır. Hiçbir öğrenci mağdur edilmez" ifadelerini kullandı.

YENİ DAVALAR GELİYOR

Şahin şöyle devam etti; "Eğer mahkeme bizi haklı bulursa, Mevlana Üniversitesi hemen orayı boşaltması gerekiyor. Biz hemen sonrasında tahliye davası açacağız. Yatırımcıya da sözleşme şartlarının ağır ihlali gerekçesi ile üst hakkının iptali konusunda üçüncü bir dava açacağız. Bir dördüncü dava hazırlığımız var; şuanda orada ana sözleşmeye aykırı işler yaptılar. Yaptıkları işler çerçevesinde bize ödemeleri gereken kira bedelleri vardı ancak bunları ödemediler. Biz bunlarla ilgili de alacak davası açacağız. Bu konuda gereken çalışmaları sürdürdük. Bir hukuk bürosundan destek aldık. Bu da YÖK’ün ve Milli Eğitim Bakanlığı’nın izni ile gelinen bir noktaydı. Süreç kontrolümüz altında devam ediyor"

DIŞ İSTİHBARATLA ÇALIŞAN BİR ÖRGÜT HALİNE GELDİLER

Selçuk Üniversitesi'nde Paralel ile mücadelenin boyutlarını da anlatan Prof. Şahin, "Bu yapı ile ilk temasım 1980’lerdir. Üniversite dönemimin ilk yılıdır. Cuma namazını 'sen kıldırırsın ben kıldırırım' tartışması oldu aramızda. Ben imam hatip mezunu olduğum için, namaz kıldırıyordum. Bunlar dediler ki; 'sen kıldıramazsın biz kıldırırız' Bu olaydan bir yıl sonra evlerine davet ettiler beni. Risale okuyorlardı. Risaleyi okuyan arkadaş yetkin biri değil yani okuyamıyor, anlayamıyor. Gelenler de bu konuda yetersiz ve boş, eğitimsiz insanlardı. Bir imam hatip mezunu olarak ben müdahale ettim, aldım okudum, açıkladım ve bitirdim. Bir hafta sonra aynı yere davet ettiler bu sefer gittiğimde beni evden kovdular. 'Sen gelme bizim düzenimizi bozuyorsun' dediler.  İtikat olarak sağlam olmadığına inandığım bir topluluktu bunlar. 94-95 yıllarında ise dış istihbarat örgütleriyle çalıştığına inandığım bir örgüt haline geldiler. Bu konudaki düşüncelerimi her yerde, her zaman, yıllardır paylaşıyorum. Paylaşmaya da devam edeceğim. Bugün gelinen noktada 17-25 Aralık sürecinde de vatana olan ihanetlerini açıkça ortaya koymuşlardır. Günümüzde terör örgütleriyle ve bu milletin dokusuna uymayan her türlü terör örgütüyle iş birliği yaparak, güya iktidarı devirmek için milletle ve devletle savaşıyorlar. Bu yapı ile bir savaş verilmesi gerektiğine yürekten inanıyorum" şeklinde konuştu.

BU İSİMLERİ BİLİYORUM

Bütün isimleri tek tek bildiğini söyleyen Selçuk Üniversitesi Rektörü Mustafa Şahin, "Selçuk Üniversitesi’nde bu yapıya sempati duyan, bu yapıyla iş birliği yapmış olanlar var. Bunlar çeşitli kademelerde görevler de almışlardır. Açıktan işledikleri bir suç yok. Ama yapı lehine çeşitli uygulamaları olduğunu ben biliyorum. Bunları tespit ediyorum ve özellikle yetki kullanacakları görevlerden uzaklaştırıyorum. Sonuçta o insanları şu şekilde düşünmek lazım; akademisyenler var akademik görevi var buna müdahale edemezsin, YÖK yapıyor bu atamaları. Ancak yöneticilik görevleri noktası rektörlüğün sorumluluk alanına girdiği için, biz bunların yöneticilik görevlerini ellerinden alıyoruz. O yetkileri her ne şekilde olursa olsun, kullanmalarını engelliyoruz. Ama bu kişiyi alıp üniversiteden atmak gibi bir yetkimiz yok. Aşikâr suçları varsa, bunları tespit ettikçe oluşturacağımız soruşturma komisyonları ile olayları resmileştireceğiz ve YÖK aracılığı ile gereken müdahaleler yapılacaktır. Mevcut olan yöneticiler YÖK’ün atadığı yöneticiler ve belli süreleri var. Örneğin bir dekanı biz görevden alamayız. Öyle bir yetkimiz yok. Akademisyenden, taşeron işçisine kadar kim nerede ne iş yapmış? hepsini çıkardım, hatta birçoğunu listeler halinde çantamda taşıyorum. Lüzumu halinde her an ortaya koyabilirim. Biz paralel yapı ile mücadele edeceğiz diye suçsuz insanları da yakamayız. Ayrıca birini bir yerden uzaklaştırdıktan sonra yerine getireceğin kişinin hazır ve uygun olması gerekir. Biz bu temkinlilik içerisinde usulüne uygun olarak suhuletle adımlarımızı atıyoruz. Bu noktada bizi tanıyan, bilen insanlar açısından bir endişe yok. Bu üniversitede tek başıma kalsam dahi bu konuda mücadelemi sonuna kadar sürdüreceğim" dedi.

M.Ali Elmacı-Memleket