Mustafa Yiğit
Serbest Meslek Sahibi Olmak…
İlk kez Çetin Altan’ın yazılarında okumuştum, bizim toplumun mesleksiz bir toplum olduğunu. Ne iş olursa yaparım abi toplumu olduğunu…
Çocukluğumda ilkokul öğretmenimin bizlere ilk sorduğu sorulardan biri de yine meslekle ilgiliydi.
“Baban ne iş yapar?” dediğinde cevabım “Serbest meslek” oluyordu.
Bizimkiler öyle öğütlemişti, öğretmen “baban ne iş yapar” diye sorarsa serbest meslek dersin…
Sınıfta herkes baba mesleklerini, avukat, öğretmen, polis olarak tanıtırken ben “serbest meslek” diyordum biraz da gururla… Çocukların çoğu bu mesleğin ne olduğun duymamıştı, teneffüs aralarında bana soruyorlardı, serbest meslek ne diye?
Serbest meslek ne mi? Köyden şehre gelen ve şehre tutunmak için insanların ne iş olursa yaptıkları bir meslek türü…
Bizim akrabaların neredeyse tamamı serbest meslek sahibiydi…
Çünkü bildikleri tek şey çiftçilikti ve köyden şehre göçten sonra çiftin çubuğun hiç esamesi okunmadığını görünce ara işler yapmaya koyulmuşlar serbest meslek sahibi olmuşlardı…
Daha sonra Avrupa’daki seyahatlerimde bu meslekleri Fransa’da Fransız, İngiltere’de İngiliz orjinli olmayan mağripliler, zenciler, Hindlilerin yaptığına şahit olmuştum… 1970’lerin sonu 80’lerin başında da Türkiye’de şehirlere göç eden köylüler yapıyordu….
Evet serbest meslek erbabı babam bir bakıyordum, elinde üç tekerli arabasıyla elma armut, domates biber satıyordu, bir bakıyordum, yeni aldığı BMC TM25’e yüklediği canlı tavuklarla evin önündeydi…
Babam, BMC’yi yeni almıştı ancak yeni bir araç değildi. O günlerde araç lükstü, yenisi ise ultralükstü…
Bu alınan aracın bizim hayatımızın en önemli aşamalarından biri olduğunu araç eve geldiğinde evdeki parlayan gözlerden anlayabiliyordum…
Olsundu, , sürekli kapısı açılan , her virajda kapının açılmasına önlem olarak şöför mahalinin yanında oturanın sürekli kapı kolunu tuttuğu, ekmek parası için kelle koltukta köy köy dolaşıldığı, neredeyse her hafta özene bezene hortumla yıkanılan bu ekmek teknesi bizim için herşeydi…
O günlerde biz çocuklar için en iyi araba BMC, en güzel meslekte serbest meslekti, hepimizin idealiydi, babamız gibi olmak…
Babamın bu mesleği sayesinde, kimi zaman portakallar mandalinalar, karpuzlar yığılıyor, kimi zaman tavuk, koyun kuzu bahçede meleşiyordu, anlayacağınız baya doğayla barışık, bereketli bir meslekti serbest meslek…
Bendeki hayvan sevgisinin ilk tohumları da bu dönemde atılmıştı … Çocukluğumda eve gelen hayvanların akıbetini bilmiyordum, ancak onların evimizin bir parçası olması benim için yeterliydi… Onların sesleriyle, kanat çırpışlarıyla, meleyişleriyle büyümüştüm… Evin hemen arkasındaki ahırdan gelen bu seslerle uykuya dalıyordum… Bu sesleriyle büyüdüğüm hane halkının çoğuna isim bile vermiştim…Karaca, sarıkız, gıdakayşe…
Evet yıllar sonra Çetin Altan’ın mesleksiz toplum yazılarıyla karşılaştığımda aslında babamın hiçbir mesleğinin olmadığını anlamıştım. Bizler meslek sahibi olmuştuk, mesleksiz değildik…Ama babam kadar mutlu muyuz? İşte onu bu günlerde çok düşünüyorum…