Fahri Kubilay
Seydişehirde Ramazan
Ramazan ayı tabiî ki tarih boyunca Allahın insanları sınaması ve her yıl tekrar tekrar insana sunulmuş kurtuluş şansıdır. Kimileri bu şansı gereği gibi değerlendirir kimileri içinse değişen bir şey yoktur. Bu vesile ile tüm dünyada olduğu gibi Seydişehirde de halkımız Ramazan coşkusunu yaşamaktadır. Ramazan dolayısıyla Seyyid Harun Camiinde ikindi namazına müteakip mukabele okunmakta ve cami erkek-hanım Seydişehirliler tarafından dolup taşmaktadır. Seydişehirin Hüdâvendigar Camiinde kılınan mukabeleli teravih namazı Kuran müdavimleri tarafından büyük ilgi görmekte. Belediyenin geçen yıl başlattığı toplu iftar açma geleneği heyecanı bu yıl da sürüyor. Sokakların ışıklandırılması Ramazanın heyecanını yansıtmaktadır. Geçen yıl olduğu gibi bu yıl da Seydişehir Belediyesinin katkılarıyla Gönül Bağı Yardım Derneği ve ses eğitim kurumlarının yemek dağıtma işi kurum olarak yapılan faaliyetlerin ilki ve en büyüğüdür. Seydişehir Belediye düğün Salonunda iftar yemeği verilmekte. Salona gelemeyen ihtiyaç sahiplerine ise Karakavak, Pınarbaşı, Bahçelievler, mahallelerinde yemek dağıtımı yapılmaktadır. Bu çalışmalar insana huzur veriyor. BİR BAKMIŞSIN BAYRAM GELMİŞ- Sabah kalkıp yalpa yaparak okula ve işe koşan - Sabahın erken saatinde oruç tuttuğu için çatacak yer arayan- Caminin önünde oturup da ezanı duyamayan- İkiyle ikiyi toplamak için hesap makinesi kullanıp onu da yanlış yapan- Elindeki poşeti unuttuğunu zannederek alışveriş yaptığı yere elindeki poşetle tekrar gidip gelen- Sigara krizi geçirip sağa sola yaylım ateşi açan- Akşama kadar alışveriş merkezlerinde dolaşıp sokakta gördüğü her yiyeceği alan- Oturup yemek kitaplarına bakıp da içini çeken- Sabaha kadar oturup akşama kadar yatıp da orucu uykuya tutturanlar- Gece sahura kalkmadan oruç tutan değerli kardeşler sabredin azı gitti çoğu da biter bir bakmışsınız bayram gelmiş ORUÇ BABARamazanın ilk iftarını açarken TV kanallarında seyrettiğim Oruç Baba manzaraları beni tarihin derinliklerine götürdü. Allaha hakkıyla inanmayan kavimler, Allahla kendi aralarına aracılar koyduğu için Allah onlara uyarıcılar göndermiş ve o kavimleri yaptıklarının yanlış olduğunu açıkça onlara göstermişti. O zamanın cahiliyesi Allahın kendilerine göndermiş olduğu kitapların hüküm ve emirlerini açıkça değiştirip yerlerine kendi heva ve heveslerine uygun hükümler koymuşlardı. Tarihin çöplüğü bu insan tipinin başına gelenlerle doludur. Ama gel gör ki bu alışkanlık insanlığın tarihiyle birlikte devam etmekte. Dün tarihin derinliklerinde hak ile batılı karıştıran cahiliye bugün bunu elinde Allahın kitabıyla yapmaktadır. İnsanlara hakkı batıldan ayırmak, onları hidayete ulaştırmak, bir rehber bir yol gösterici olarak gönderilen Furkanı, bakın neler yapıyorlar. Elindeki hazinenin farkında olmayan yirminci yüzyılın cahilleri o kitabı, o Kuranı, o Allahın kelamını mezar taşına oradaki asılı Oruç Baba levhasına sürerek fayda beklemekte. Heva ve hevesine alet etmekte. Konuyu fazla uzatmadan sorarım size, bizi Allaha yaklaştırıyor diye Kabenin içine Latı, Menatı, Uzzayı yerleştiren anlayışla bu anlayış arasında ne fark var? Fark birisi yıllar önce yaşamış, biri şimdi yaşıyor. Cehalet kafa yapısı hep aynı. İnsanlıkla başlayan cahiliye kıyamete kadar devam edecek.