Hasan Ukdem
Şiirin Önünden Çekil Efendi
Egosunu kendine pusula yapan biri ardından gidenleri yanlış yerlere götürür. Velev ki bu yol soyut bir yol olsun. Düşünce dünyamızı, kültür penceremizi, gelenek kapımızı aydınlatmak, geliştirmek, zenginleştirmek ve bütün bunları bir zümre, bir şehir olarak yapma gayretine girmek, her şeyden ve herkesten önce o şehirde ve o zümrenin içinde var olan sanatkarların işidir. Sanatkarın ürettiği düşünceyi ve sanat eserini ortaya çıkarmak ve onu halkın şuuruna dökecek olansa, o şehrin ya da zümrenin temsilcisi olan medyadır.
Uzunca bir zamandır Konya’da şiir öksüz bırakıldı. Bu koca şehirde şairler bireysel gayretleriyle baş başa kaldı. Şiirler, sararmaya mahkûm dosyalarda çürümeye terkedildi. Durum böyleyken bir dernek çatısı altında büyük gayretler ortaya konularak Selçukya Şiir Akşamları adı altında, Rahmetli Seyit Küçükbezirci ve Fatma Şeref Polat, Konya’da şiir yazıp da sırtlarını bir dergiye, bir gazeteye, ya da bir kuruma dayayamayan şairleri toplayıp düzenli olarak bu program çerçevesinde, sesini duyuramayan insanlara bir yol açtılar. Seyit Küçükbezirci Üstadımızın vefatından sonra bayrağı yere bırakmama çabası ve gayreti içinde kalan Fatma Şeref Polat, Selçukya Kültür Sanat Derneği çatısı altında buna büyük bir fedakarlıkla sahip çıktı ve Konya’nın şiir sesinin kısılmasına, tekrar ilgisizliğin ıssız mahzenlerine çekilmesine müsaade etmedi. Üç beş arkadaşıyla birlikte bu bayrağın gönderde kalmasına devam etti, ediyor. Aynı şekilde son yıllarda, Aydınlar Ocağı başkanı Mustafa Güçlü Bey de 25 yıldır aralıksız süren konferanslarının başında şairlere mikrofon veriyor ve bu şehrin şiir sesine bir fırsat tanıyarak katkıda bulunuyor. Buraya kadar bir sorun yok. Ancak bu gayretlere hor bakan, bu çabaların şiire hizmet olmadığına, hatta şiiri çürüttüğüne inan bir adam çıkıyor bir şair ve aynı zamanda eleştirmen olan değerli bir insanla yaptığı röportajı öne sürerek sanki orada bu faaliyetlerin şiiri çürüttüğü söyleniyormuş gibi bir imaj oluşturmaya çalışıyor.
Şimdi soruyorum bütün bunların nesine itiraz ediyorsun? Şiir, burada nasıl yara alıyor, nasıl çürüyor? Ve hangi sıfatla buna karşı çıkıyorsun? Şair misin? Şiir eleştirmeni misin? Bugüne kadar bu şehrin sanatına, edebiyatına nasıl bir katkıda bulundun? Selçukya’da okunan şiirlerin nesi seni rahatsız ediyor? Aydınlar Ocağı’nda okunan şiirlere neden karşısın?
Ben 30 yılı aşkındır şiir yazıyorum. Benim şairliğim, Feyzi Halıcı’nın, Çağrı’nın da içinde bulunduğu birçok derginin ve gazetenin eleğinden geçti ama Selçukya Şiir Akşamları’nda şiir okumaya başladıktan sonra insanlar benim şiirlerimle ciddi anlamda ilgilenmeye başladılar. Bu ivmeyle bir şiir kitabı daha çıkarabildim ve birkaç kitaplık malzemeyi de sıraya koyabildim. Benim gibi birçok arkadaşım var, buradan güç alan, ışık alan ve edebi alanda kendine yol bulan...
Saim Sakaoğlu gibi Türkiye, hatta dünya çapında bir duayenin gelip buradaki şair arkadaşların şiirlerine değerlendirmede bulunduğunu ve bu oluşuma destek ve moral verdiğini biliyor musun?
Sen hiç Ahmet Şener şiiri okudun mu? Tayyar Yıldırım, Saliha Değirmenci Yavaş şiirleri dinledin mi? Ve Derviş Ahmet Şahin hicivlerinden haberin var mı? Mustafa Remzi Samancı’dan doğaçlama dinledin mi? Hikmet Peker nasıl şiir yorumlar duydun mu? Salih Sedat Ersöz’ü, Kazım Öztürk’ü, Yakup Çak’ı, Galip Ayata’yı, Hasan Karaca’yı, Tayyip Sağ’ı ve nice ilhamla dolu insanları tanır mısın? Bu güzel insanları Selçukya Kültür Sanat Derneği bir çatı altında topluyor ve hiçbir menfaat gözetmeksizin bu şehrin semalarına birer hoş sada bırakmalarına vesile oluyor...
Bu yazı bir kızgınlık değil bir sitem yazısıdır, lütfen bu güzel bahçeye kırağısı bile düşmeyenler, buraya su taşıyan fedakâr insanların ayağına çelme olmasınlar...
Herkes kendi alanında oynasın, şiiri şairler söylesin. Bu şehre hizmet etmek istiyorsanız, gelin bu şehrin değerlerine sahip çıkın. Yoksa bu alanın yeterince çıkmaz sokağı var, bir duvar da siz örmeyin.
Bütün sitemlerime rağmen siz yine de sevgiyle kalın.