Sınırlarını Aşan Ülke Türkiye

Burkina Faso’da bulunduğum zaman sürecinde Türkiye'de birçok olay gerçekleşti. Bu topraklarda cereyan eden her bir olayın yankıları orada hemen duyulurdu. Bunu duyan sadece biz olmazdık. Tanıdığım veya tanımadığım her Burkinalı bunu duyar, kendince bir yorum yapar ve gerektiğinde de mutluluk veya acısını bildirirdi.

Mesela 2016 yılında Kayseri'de acı bir terör olayı olmuştu. Ben o meşum olayın ertesi sabahında birçok arkadaştan taziye mesajını kabul ettim. Öyle ki o gün şehit olan ve yaralanan askerlerin sayısını benden çok daha net olarak biliyorlardı. Güzel ülkemde depremler oldu, aynı şeyi hissettim / yaşadım o uzak topraklarda.

15 Temmuz darbe girişiminden sonra benzeri şekilde gözü yaşararak Cumhurbaşkanımızın “la galibe illallah/ Allah'tan başka galip gelecek kimse yoktur” videosunu bana izleten ve dualarını iletenler olmuştu. Benzeri onlarca örneği bizzat yaşadım.

Hiç tanımadığım Hristiyan bir şoförle yolculuk yaptım bir seferinde. Yola çıkılır da muhabbet edilmez mi? Adam ilk kez bir Türk’le yola çıkmış. Ama Türkiye’yi çok iyi tanıyordu. Merak edip sordum: “Türkiye’yi nereden tanıyorsun?” Zorlanarak da olsa cumhurbaşkanımızın adını telaffuz etti. Onu tanıyordu yani. Tabi bizde merak biraz daha arttı ve sordum. “Onu nereden tanıyorsun. Hangi özelliğiyle tanıdın?” Verdiği cevap dünyada nasıl görüldüğümüzün ve takip edildiğimizin güzel bir kanıtıydı. “Sizin cumhurbaşkanınız, Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’a bir cevap vermişti. Oradan tanıyorum.” Ben böyle bir konuyu biliyorum. Lakin adamın konunun neresine takıldığını ve hangi noktasıyla ilgilendiğini merak ediyorum ve sormaya devam ettim. “Devletler arasında birçok konu konuşulur. Hangi konuydu seni bu kadar ilgilendiren?” Cevap veren adam sanırsın ki sıkı bir Müslüman… “Macron bütün Müslümanları terörist ilan etmişti. Sizin Cumhurbaşkanı ona bir cevap vermişti. İşte onu diyorum. Ama bu cevap iki devlet başkanının kendi aralarında konuşması gibi değil de sanki bir babanın oğlunu azarlaması gibiydi…” işte burada insan çok farklı duyguları yaşıyor. Ne diyeceğini bilemiyor.

Kendisi Hristiyan olmasına rağmen verilen bu cevabın doğruluğu ve güzelliği nedeniyle Türkiye'ye minnet duyuyordu. Bunları yaşadım. Hatta daha fazlası da vardı. Bir kısmı bende kaldı, bazısını da unuttum belki…

Bayram öncesi yaptığımız son sıla-i rahim ziyaretinde ana gündem Türkiye'deki kısa süre önce neticelenen seçimlerdi. Bizim Yunus, (Onun ezogelin çorbasından içmeyen kendisini çorba içmiş saymasın) “Uykularım kaçtı, vallahi kaç gündür yemek yemedim” diye yeminle duygularını ifade etmişti. Karşılaştığım eski dostların hepsi seçim sonucuyla ilgili duygu ve tebriklerini iletti. Bunda çok da garipsenecek bir durum görülmeyebilir. Daha da ilginç olanıysa çarşıda, pazarda, hava alanında gören ve ilk kez karşılaştığımız insanların benim Türk olduğumu anlayınca hemen seçim sonucunu sorup bununla ilgili tebriklerini iletmesiydi.

Üç günlü kısa ziyarette seçim sonuçlarına ait birçok tebrik ve memnuniyet ifadesine cevap vermek zorunda kaldım. Oysaki Türkiye’de seçim bitmiş ve bu konular unutulmuştu. Meğer mevcut sınırlarımızın içerisinde yaşayan vatandaşların ilgilendiği ve takip ettiği bir konu değilmiş bizim seçimler. Yani biz sadece bizim bugünümüzü ve yarınımızı düşünerek seçim yapmamışız.

Türkiye'deki seçimlerle ilgilenen, Türkiye için uykusunu kaçıranların birçoklarının önüne bir dünya haritası açsanız inanın Türkiye'nin yerini de bulamazlar. Ama bu onların Türkiye'ye duydukları muhabbeti, sevdayı ve duayı da yok etmiyor.

Anladım ki sınırlar insanın kalbindeymiş. Kalpler özgür kalınca sınırların ve haritada yer alan coğrafyanın da bir anlamı yokmuş.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Çok uzun metinler, küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.