Sinop'ta "Hukuk ve Demokrasi" konferansı

Sinop'ta "Hukuk ve Demokrasi" konferansı

TBB Başkanı Feyzioğlu:- "Bu birikimimi daha fazla yurttaşımıza sunabilmek adına elbette siyaset yapmak isterim. Zamanı geldiğinde emin olunuz sizlere 'Bu salonlarda değil, şu meydanlarda yapalım bu toplantıları' diyeceğim. Ama bugün değil"- "Aşağıdaki sır

SİNOP (AA) - Türkiye Barolar Birliği (TBB) Başkanı Metin Feyzioğlu, bir gün siyasete gireceğini belirterek, "Bu birikimimi daha fazla yurttaşımıza sunabilmek adına elbette siyaset yapmak isterim. Zamanı geldiğinde emin olunuz sizlere 'Bu salonlarda değil, şu meydanlarda yapalım bu toplantıları' diyeceğim. Ama bugün değil" dedi.

Feyzioğlu, Halk Eğitim Merkezi Toplantı Salonunda Sinop Barosu, Atatürkçü Düşünce Derneği Sinop Şubesi ve Eğitim-İş Sendikası Sinop Temsilciliğince organize edilen "Hukuk ve Demokrasi" konferansına konuşmacı olarak katıldı.

Türkiye'de son yıllarda çeşitli olumsuzluklar yaşandığı için ülkenin her tarafında barışma ve kucaklaşma arzusu bulunduğunu savunan Feyzioğlu, ülkede yaşayanların umutsuz olmasını doğru bulmadığını söyledi.

"Umut var ama aynı zamanda da toplumsal bir kutuplaşmada var" ifadelerini kullanan Feyzioğlu, halkın kucaklaşmak istediğini ancak siyaseti profesyonelce yapan kişilerin toplumun kucaklaşmasını değil, altlarındaki kitlelerin kutuplaşmasını arzu ettiğini ileri sürdü.

Feyzioğlu, Türkiye'de sert bir siyasi iklim bulunduğunu söyleyerek, "Aşağıdaki sıradan insanlar kucaklaşmak isterken, yukarıda oluşan o sertlik ister istemez sokağa kadar inebiliyor. Yani bugün şiddet sarmalına giriyorsak Türkiye'nin siyasi ikliminin çok sert olmasından. Hiçbir çağdaş ülkede bu kadar sert siyasi iklim yok. Türkiye böyle bir sertlikle yönetilemez." diye konuştu.

Türkiye’nin yeni bir anayasa sürecine sokulmak istendiğini dile getiren Feyzioğlu, "Lütfen yeni anayasa tabirini kullanan hiç kimseye itibar etmeyin ve cevapsız da bırakmayın" diyerek, şu değerlendirmede bulundu:

"(Yeni anayasa) demek yanlış. Çünkü yeni anayasayı bilerek kullananlar anayasanın değiştirilmesi teklif dahi edilemez maddelerinin de ortadan kaldırılmasının alt yapısını yapıyor. 'Anayasa da ilk üç madde değişsin' derken bu hayali kuranların mazereti de şu, diyorlar ki 'Bu askeri anayasa yani darbe anayasasıdır. Biz sivil anayasa yapmak zorundayız, biz buna bağlı değiliz.' Bunun birkaç alt başlıkta mantıksızlığı var. Birincisi askeri darbeler dahi Türkiye'de anayasanın ilk üç maddesinde yazan cumhuriyetin kuruluş ilkelerine dokunmaya dahi cesaret edemediler. Yani onlar askeri darbelerin koyduğu ilkeler değil, Türk milletinin milli mücadele ile kazandığı ilkeler onlar. Oysa her darbede o ilkeler anayasada kalmaya devam etti. İkincisi, 'Bunu ifade eden ne var? Yani bu Allah kelamı mı, kutsal kitapta mı yazıyor?' diyene, 'Hangi ilkeyle sorunun var, hangi ilke sana rahatsızlık veriyor?' diye bir sorun. Ne cevap alacaksınız? Burada zihinlerde, toplumdaki kutuplaşmayı tetikleyenleri o zaman fark edersiniz. Örneğin 'Laiklik çıksın' demiyorlar ancak 'Ne var yani, bunların tamamı darbe ürünüdür, o yüzden dokunabiliriz' diyorlar. Üniter devletten ve laiklikten rahatsız olanların zihninde bir teokratik devlet hevesi var."

Feyzioğlu, Orta Doğu'yu kasıp kavuran, Suriye'de ve Irak'taki durumun mezhep şavaşları olduğunu ifade ederek, "Türkiye eğer bir teokratik devlet olsaydı, yani din esasıyla yönetilen bir devlet olsaydı, emin olunuz bütün dış politikası, kuruluşu, varı yoğu din esasına dayanacağı için öncelikle kendi içinde farklı mezheplerden olanların inanılmaz bir şekilde etnik temizliğine başlayacaktı. Ardından da dış politikasını tamamen mezhepçi bir çizgiye oturtup, yapacağı ilk iş İran'la savaşa girmek olacaktı. Türkiye'nin laik temele dayanmış olması bugün mezhep savaşına tutuşmamamızın yegane sebebidir. Dolayısıyla ilkenin özü doğrudur ve Türkiye Cumhuriyetinin kuruluş felsefesi yerindedir." sözlerine yer verdi.

Türk toplumunun bir mozaik değil renkli bir mermer olduğunu belirten Feyzioğlu, halkın ne kadar ayrıştığını konuşmak yerine ortak geçmişten geldiğini ve düşmana karşı birlikte mücadele ederek millet olduğunu konuşması gerektiğini söyledi.

Bu topraklardaki tek milletin Türkler olduğunu vurgulayan Feyzioğlu, "Çatımız Türk milletidir. Bu çatının altında farklı farklı renkler, farklı farklı kültürel guruplar, etnisiteler elbette olacaktır, olmalıdır. Tehdit altında olan millet olarak varlığımızdır. Herkesin, cumhuriyete sahip çıkma iddiasında olan bütün kurumların, kuruluş ayarlarına geri dönmesi lazım." dedi.

- "Bende bir gün genel siyaset yapacağım"

Feyzioğlu, salondaki bir kişinin, "Siyasete girin, size ihtiyacımız var" sözleri üzerine, şöyle dedi:

"Her şeyin zamanı gelir. Ben de bir gün genel siyaset yapacağım. Ömrüm olursa, alacak nefesim varsa söz, ancak bugün değil. Bu birikimimi daha fazla yurttaşımıza sunabilmek adına elbette siyaset yapmak isterim. Zamanı geldiğinde emin olunuz sizlere 'Bu salonlarda değil, şu meydanlarda yapalım bu toplantıları' diyeceğim. Ama bugün değil. Bugün benim yolum bütün siyasilere, siyasi partilere eşit mesafede sözler söyleyip, kimseyi yerden yere vurmadan, herkese düşündüklerimi izah etmek istiyorum. Siyaset yapan birinin gözlerinin içi ışıl ışıl yanıyorsa, hangi düzeyde olursa olsun ona sarılın. Siyasetçinin duygusuzuna, sizi kalbine yerleştirmeyenine, gözünün arkasını görmediğinize itimat etmeyin. Bizim yapmamız gerek kanaatimce ilk iş bu olmalı."

Sinop'ta kurulması planlanan nükleer santralle ilgili de Feyzioğlu, nükleer santral için güvence verilmediği, atıkların nereye atılacağı ve doğaya nasıl etkisinin olacağı konuları açıklığa kavuşturulmadığı için "Nükleer santrale hayır" dediğini belirtti.

Konferans salonunda Belediye Başkanı Baki Ergül, Feyzioğlu’na çiçek takdim etti.

Feyzioğlu, konferanstan önce Sinop Barosunu da ziyaret ederek, Baro Başkanı Hicran Kandemir ve avukatlarla sohbet etti.

AA

Kaynak:Haber Kaynağı