Memleketi Kurtaran Adam
Sözünün eri olmak
Gözlükçüye tamir için gözlüğü bıraktığımızda öğlen saatleriydi. Çocuk, “Abi saat 4 buçukta gelin” dedi. İyi niyetle verilen saatten biraz da gecikmeli gidildi gözlükçüye. Çocuk bizi görünce içeriye “şu gözlüğü bi yapıverin” diye bağırdı. Yani o kadar saat boşuna bekletilmişiz. Gittiğimiz zaman el atılınca yapılıverecekmiş. Çıktık biraz dolaştık…
Uzatmayalım, gözlükçü çocuk “5-10 dakkaya hazır olur abi bekleyin” dedikten 12 dakika sonra dükkana yeniden girdiğimizde, kendisinden doğal olarak söz verdiği saate işi teslim etmemesinden dolayı özür bekledik. Tabi bu boşa bi beklemeydi…
Ustasına, “eski çıraklar, kalfalar yok artık. Bizden özür dileyeceği yerde, neredeyse fırça atıyor elemanın” dediğimde adam eski esnaf, ama o da yeni düzene alışmış, kafa sallamakla yetindi. Özür istendikten sonra dilenirse bir anlamı yok oysa…
Çıktık, “saat beşte gelin” denilen bir başka esnafın yanına gittik. O da bize “daha yapamadık, biraz bekleyin yarım saate yapıverelim” demez mi?..
Anladık ki işinin iyi gitmediğini veya borçlarını ödeyemediğini söyleyip duran esnafımız eskisi kadar sözünde duramıyor. Öyle olunca da Allah bereketini çekip alıyor. Bereketsiz bir işyerinde ne kadar çok iş yaparsanız yapın iki yakanız bir araya gelemiyor. Her şey çok değişmiş. İki günlük çocuklar kalfa oluyor, üç aylık kalfalar usta oluyorsa memlekette işlerin ayarı kaçıyor haliyle.
Bir esnaf, müşterisine işin verilmesi için “iki üç saat sonra gel” derse, müşteri tam olarak ne zaman gitmeli. İyi tarafından bakalım, üç saat sonra gitti diyelim. İşinin yapılmadığını görürse, nasıl bir tepki vermeli müşteri? Zamanımız bu kadar kıymetsiz mi? Üç günlük kalfaların, esnaflığın ne manaya geldiğini çoktan unutmuş veya hiç öğrenmemiş dükkân sahibinin insafına mı kaldık yani…
Netice itibariyle ben bir daha ne o gözlükçüye ne de daha sonra gittiğimiz diğer esnafa müşteri olmayacağım. Müşterilerini benim gibi küstüren ve bunu gayet normal karşılayan kişilerin de esnaf olarak kalmalarını istemiyorum…
Bir İngiliz, çalıştığı pastanede anlaştığı üzere 8 saat dolunca, saat tam 18’i gösterirken kapıyı içeriden kilitleyip kasa hesabını yapmaya başladıysa ve birkaç dakika içerisinde çıkıp kendi hayatını yaşamaya gittiyse, bir Türk, ne çalıştığı saate bakma gereği duyuyor ne de verdiği sözü tutmuyorsa, kazanan Müslüman değil de bir Hıristiyan diye kızmamıza gerek yok.
Allah hakkıyla çalışana veriyor. Çünkü adaletli olanı odur…
Müşteri verilen söze itibar etmeyecekse, esnaf verdiği sözü tutmayacaksa, her şey rast gele yürüyüp gidecekse, neyi nasıl yapacağız? Düşünüp doğruya odaklanmamız temennisiyle…