Takkeli, tespihli her yıl hacca giden Genelkurmay Başkanımız olsun!

Takkeli, tespihli her yıl hacca giden Genelkurmay Başkanımız olsun!

Biz “darbeci, seçimle gelenleri ittirme yapıp aşağı indiren, internet sitesine elektronik muhtıra koyan, hukuk dışına çıkan” Genelkurmay Başkanı istemiyoruz.

Biz “darbeci, seçimle gelenleri ittirme yapıp aşağı indiren, internet sitesine elektronik muhtıra koyan, hukuk dışına çıkan” Genelkurmay Başkanı istemiyoruz.

Fakat her sözüne “Bir ordu ki, seçilmiş hükümeti devirmek niyetiyle...” diye başlayıp, sonra da “bize yeni bir ordu lazım, Nizam-ı Cedit ordusu olsun...” diye devam edenlerin muradı nedir?

Tam olarak ne istiyorlar?

Nasıl bir TSK düşünüyorlar?

Genelkurmay Başkanı, çember sakallı, kafasında takke, elinde tespih olan, her yıl bir defa hacca, bir defa da umreye giden, eşinin başı türbanlı, kızları tesettür giyimli inanmış biri olsun. Askeri liselere de imam hatip okulu müfredatı konsun, harp okullarına alınacak öğrenciler imam hatip mezunlarından seçilsin, “Atatürkçü çizgide yetişmiş 5 bin subay ile 345 general” ordudan tasfiye edilsin, yerine “AKP iktidarına inanmış, Başbakan’a Türkiye’nin bulabileceği en iyi lider gözüyle” bakanlar getirilsin.

Böyle bir ordu mu istiyorlar?

Açıkça yazsalar.

Takıyyesiz söyleseler.

Halk için hayırlı, saydam, anlaşılır bir tartışma ortamı doğmaz mı? Doğar.

Hadi bir gayret!

Karnınızdan konuşmayı bırakın.

Yiğitçe yazın, mertçe söyleyin.

Nasıl bir ordu istemektesiniz?

Yeni bir seçim ortamına doğru hızla gidiyoruz. Benim düşünceme göre, halk yüksek bir demokratik olgunluğa ulaştı. Zannediyorum ki, ilk defa “laiklik karşıtı irtica eylemlerinin odağı olmuş bir partiyi” askerler değil, halk iktidardan indirmiş olacak.

Seçimle gelen!

Seçimle gidecek.

Böylece Türkiye toplumu sosyolojik olarak “gerçek demokratik açılıma” sivil bir evrimle adım atacak. Çünkü iyi tarihçiler belirtiyorlar ki, “Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşu bir evrimle (yani halkın saltanatın kötü yanlarını görüp ondan vazgeçmesiyle) değil Mustafa Kemal ve arkadaşlarının yaptığı devrimle” oldu. Cumhuriyet devrimle kuruldu. Bu devrim, diyalektik karakteri icabı, karşı devrimin yani “irticayla kol kola girmiş saltanatın” yeniden hortlayacağı korkusunu bugüne kadar hep taşıdı.

Dürüst olalım.

Lafı doğru anlayalım.

Darbeler iyi oldu, gerekliydi demiyorum. Darbeler, TSK’nın kendisini bir çeşit Türkiye’nin Anayasası yerine koyup, “Anayasa’nın dışına çıkma niyeti gördüğü seçilmiş sivilleri” bu karşı devrim korkusuyla dürtükleyip uyararak, anayasa içine çekmek için geldi.

Darbe yaptılar.

Her seferinde bıraktılar.

Yeniden kışlaya çekildiler.

27 Mayıs da, 12 Mart da, 12 Eylül de “geldikleri iktidardan yine kendilerinin gitmesiyle” sonuçlandı. Hatta 27 mayıs darbesini yapan; 38 üst rütbeli subay sonradan “14’ler ve 24’ler” diye ikiye ayrıldı. 14’ler (Alparslan Türkeşçiler) iktidarı yeniden sivillere bırakmak niyeti taşımıyorlardı. Bu yüzden kendi arkadaşlarıyla çatıştılar.

24’ler galip geldi.

Türkeşçiler sürüldü.

28 Şubat’ta yapılan da; “seçilmişleri devireyim, yerine generaller geçsin” değildi. Başbakanlık binasına “tarikat şeyhlerini toplayan Başbakan Erbakan’ı ve koltuk için ona göz yuman yardımcısı Tansu Çiller’i” iktidardan ittirmekti. En son “hatıra defterli ve ıslak imzalı darbe niyetlerinin de” yine ordunun içinde görevli diğer subaylar tarafından geriletildiği yazılıp çiziliyor.

Ordu da olgunlaştı.

Halk da sivil bilince ulaştı.

Bu sefer; gerici, şeriat odağı olmuş, birlik ve bütünlüğü tehlikeye atma ihtimali olan iktidarı, askerler değil, halk seçimlerde indirecek.

Türkiye darbeleri aştı.

“Bize yeni bir ordu lazım” diyenlerin karnında ne var, onu da bilelim. Ordu darbecilikten vazgeçiyor, siz de takıyyeyi bırakın.

Necati Doğru VATAN