Seyit Küçükbezirci
TANIŞTIRAYIM, SİZİ: ŞEVVAL YALÇINKAYA İLE…
Affınıza sığınarak söylüyorum; “Bal yiyen, baldan usanırmış”.. Öğünmek gibi olsun; yazarınız Seyit Küçükbezirci bile olsa, gün gelir, gına getirir. Bu cümleden olarak, sizi, bugün minik yazarımız Şevval Yalçınkaya ile tanıştıracağım; ‘Pazartesi Yazıları’ ndan alan kapmak için gönderdiği yazısını sunacağım.. Okuduktan sonra, acaba, “Olacak yazar çocukluğunda yazdıkları ile belli olur” diyecek misiniz?..
ŞEVVAL YALÇINKAYA onbir yaşında; İbrahim Yapıcı İlköğretim Okulu’nu bitirdi.. Kardiyolog olmak istiyor; kesin kararlı.. Basketi, futbolu seviyor; şiir seslendirmeleri yapıyor.. Mantıyı, tiridi seviyor.. Şehirde meşhur bir tiritçi varmış; Onun tiridine bayılırmış ama çok pahalıymış.
Geçmiş yıllarda, gazetede “Köşem’i kapan küçük yazarlardan, şairlerden, karikatüristlerden de söz edeyim..
Yirmi beş yıl önce, Vuslat Bedel on yaşındaydı; ben bıyığımı kestirmiştim; dişlerimin tümünü de Dr. Hasan Çelebi sökmüştü.. Vuslat çok etkilenmiş bundan.. “Aslanımın bıyığını kesmişler, dişlerini sökmüşler” diye hece şiirlerinin bile kıskandıracak bir ağıt yazmış; gazetede yayınlanmıştı.. Vuslat, şimdi elektrik mühendisi… Sevgili İrem de onun yolunda.
Emre Yılmaz, Yapıcı İlkokulu’nda öğrenciyken 1999 da, karikatürist olarak beni ne halde görmüş bir bilseniz… Emre Yılmaz, şimdi makine mühendisi..
Pınar Bedel, on yaşındayken, 2000 yılında, yatakta yatan hasta dayısını “tavşan gibi görüp çizmiş; başın da, ablası Vuslat ile “Hemşire” liğe soyunmuş. Pınar Bedel, iktisatçı, banka memuru..”
***
On bir yaşında “Gazetede yayınlanan ilk Yazıları” ndan olacak bu yazı… Yaşamında özel bir yere sahip olacak. Şevval Yalçınkaya, yukarıda söyledim, “Kardiyolog” olmak istiyor.. Allah o kadar büyük, “ Yağ mumu isteyene yağ mumu, bal mumu isteyene bal mumu” verir; yeter ki “ihlas” la istesin. Şevval’in kardiyoloğ olacağından hiç kuşkum yok; ama o, “kardiyolog” olduğu zaman, ben olmayacağım. “İlk Yazısı”nı yayınlayan kişiyi, yani beni, hatırlarsa, bir “fatiha” okursa…
Hoş geldin aramıza Şevval. Hoş geldin.. Artık, sen, ailenin bağlı olduğu sülâlenin kızı olduğu gibi “Basın Sülâlesi”nin de kızısın.. Hayırlı olsun…
Buyurun, Şevval Yalçınkaya’nın bizim gazetede ilk yazısını, sesli olarak, birlikte okuyalım..
MATEMATİK; OFF YAAA!
O gün Emre, matematikten bunalmış bir halde evine yol aldı. Matematik dersinin bunaltıcılığı yetmiyormuş gibi bir de üzerine öğretmeninin verdiği matematik ödevi çıkmasın mı?
Emre evine girdiğinde annesi onu daha koklayıp öpmeden, odasına gidip çantasını fırlattı. Bunun sebebi resim veya beden eğitimi dersi, hatta Türkçe ya da fen bilimleri dersi de değildi. Bunun sebebi nefret ettiği MATEMATİK dersiydi. Emre matematiği öğrenmez ve sevmezse iyi bir mesleği, iyi bir geleceği olmayacağını biliyordu. Annesi ona tembih ediyordu hep. Ama bizim Emre hiç dinlemiyordu annesini. Öfkeyle matematik defterini yırttı.
Ertesi gün öğretmen," matematik defterlerinizi çıkarın çocuklar!" dediği zaman birden panikledi. Emre, öğretmenin geçen gün dediği" neden rahatsız olursanız olun bana hemen bildirin çocuklar" cümlesini hatırladı o an ve öğretmenine,
-Öğretmenim. Siz demiştiniz ya hani, neden rahatsız olursanız olun bana hemen bildirin. Ben hep matematikten rahatsız olmuşumdur.
Bir anda herkes kocaman bir kahkaha patlattı. Öğretmen çocuklara "susun" işareti yaptı ve Emre'yi yanına çağırdı. Emre çok korkmuştu. Ama öğretmen konuyu kapatıp:
"Yarın çevreyi dolaşmaya gideceğiz" deyince Emre'nin yüzünde güller açtı.
O akşam daha mutlu ve daha enerjikti. Normalde Emre sabahları tatlı yatağından kalkmamak için bir sürü saçma bahaneler uydururdu. Fakat bu gün annesi bile uyanmadan kendisi kalktı. Okula geldiğinde öğretmen:
-“Çocuklar, bugün normalde ilk iki dersimiz matematik. Ama biz matematik yapmayıp gezeceğiz.”
Bu sefer Emre'nin keyfine diyecek yoktu. Gezmeye başladılar. Önce bir esnafa uğradılar. Esnaftan kırk iki tane çikolata aldılar. Ücretini ödediler. Öğretmen esnafa:
-“Kaç lira tuttuğunu nasıl buldunuz?” dedi.
Esnaf:
-“Tabi ki matematik işlemiyle” diye yanıt verdi.
Dolaşmaya devam ederlerken karşı kaldırımda ağaç diken belediye işçilerini gördüler.
Öğretmenleri:
-“Kolay gelsin arkadaşlar. Size bir soru sormak istiyorum.”
Ağaç diken işçiler:
-“Tamam sorabilirsiniz”
Öğretmen:
-“Bu fidanlardan kaç tane dikileceğini, ne kadar aralık vereceğinizi nasıl biliyorsun? “
Ağaç diken işçilerden biri;
-“Matematik işlemiyle buluyoruz” deyince
O anda Emre anladı ki her şey matematiğe bağlı...
Artık Emre matematiği çok seviyor gelir gelmez ödevlerini yapıyor...