Prof. Dr. Ali Akpınar
Tartışmalar Arasında Kaybolan İsrâ-Mirac Mesajları
Tarih boyu Peygamberimizin İsrâ ve Mirac mucizesi hep tartışılmıştır. Mucizenin yaşandığı Mekke’de müşrikler tartışmışlar, olduydu olmadıydı diye. Daha sonra da Müslümanlar tartışmaya devam etmişler: Rüyasında mı gerçekleşti yoksa uyanıkken mi? Ruhuyla mı yoksa hem ruhuyla hem bedeniyle mi gerçekleşti? İsrâ’da zikredilen Mescid-i Aksa neresiydi? Miracın keyfiyeti nasıldı? Ve benzeri sorular ve tartışmalar… Çoğu zaman bu tartışmalar arasında İsrâ ve Miracın mesajları kaybolup gitmiştir.
Bir sureye de isim olan İsrâ hakkında Rabbimiz şöyle buyurur:
Kulunu, bir gece Mescidi Haram'dan, kendisine bir kısım ayetlerimizi göstermek için, çevresini mübarek kıldığımız Mescidi Aksa'ya götüren Allah'ın şanı ne yücedir! Doğrusu O, işitir ve görür. (İsrâ 17/1)
Ayette, dikkatimizi çeken kelime ve ifadeler:
İsrâ/gece yürüyüşü, kulunu, Mescid-i Haram ve Mescid-i Aksa, gösterilen ayetler, İşiten ve gören Allah…
Mucizenin gece olması son derece önemlidir. Zira sükûnet ve dinginlik anı olan geceler manevî füyuzatın yağdığı anlardır. Onun için peygamberlerin hayatında gecenin ayrı ve özel bir yeri vardır. Peygamberimizin hayatında da öyledir. İlk vahiy gece gelmeye başlamıştır. Kur’ân, mübarek bir gecede inmeye başlamıştır. İlk gelen ayetlerde Peygamberimize geceleri uyanık kalması, Kur’ân okuma ve ibadet tatla meşgul olması emredilmiştir. Onun için peygamberimiz gece ibadetine büyük önem verirdi. Demek ki mirac/urûc/yükselmek için gece uyanık olmak gerekir. Gecelerin gaflet ve günahların işgalinden kurtarılması gerekir.
Peygamberimiz, en büyük mucizelerinden biri olan İsrâ mucizesinde kulluk sıfatıyla anılmıştır. Zira insan için kulluk büyük bir mertebedir. Onun için kelime-i şahadette de abdühü ve rasülüh denilerek onun kul oluşu, peygamber oluşundan önce anılmıştır. İnsan için de kulluk, gerçek özgürlüğün adıdır. Zira insan ya Yüce Allah’a kul olmakla gerçek özgürlüğün adamı olacak yahut da başka şeylerin kulu kölesi olarak kalacaktır. O halde Yüce Allah’ın dünya ve ahirette lütuflarına mazhar olabilmek için, O’na yaraşır kul olmak lazımdır.
İsrâ mucizesinin iki mescid arasında gerçekleşmesi de oldukça dikkat çekicidir. Zira müslümanın hayatı mescid merkezlidir ve mescidle irtibatlıdır. Bir hadiste belirtildiği gibi, kalbi mescidlere bağlı olan kişiler, Allah’ın koruması altında olacaklardır. Buna göre mescidsiz kimseler de ilahî korumadan mahrum olacaklardır. Mescid, secde yeridir. Secde ise ilk insanla birlikte var olan bir ibadettir. Şeytanın sınavı da secde ile olmuştur. Tüm yeryüzü mescidlerinin merkezi Mekke’deki Mesci-i Haram Ka’bedir. Mescidsiz, secdesiz urûc/yücelme olmayacaktır.
Mescid-i Aksa, pek çok peygamberin kıblesi ve yaşadığı bölgedir. Peygamberimiz Mekke’den doğrudan miraca çıkmamış, Kudüs’teki Mescid-i Aksa’ya uğramıştır. Bununla tevhid birliği ve peygamberimizin evrenselliği tescil edilmiştir. Dolayısıyla Mesci-i Aksa’sız İsrâ ve Mirac olmaz. Mescid-i Aksa esaretten kurtarılmadan ümmet için gerçek urûc da olmayacaktır. Ka’be gibi, Mescid-i Aksa da Müslümanlar için, bir bayrak gibi, bir alem gibi mübarek ve mukaddestir.
İsrâ da peygamberimize gösterilen ayetler: Burak, Refref, geçmiş peygamberler, melekler, cennetlikler, cehennemlikler ve benzeri temaşalar. Onu, manen güçlendiren ayetlerdir. Mekke insanının terk ettiği, Taif’in taşladığı Hz. Muhammed’e Rabbi sahip çıkmış, arkasında olduğunu beyan etmiştir. Bu mucize ile yer ve gök birleşmiştir. Zira mucizenin İsrâ bölümü yerde, mirac bölümü gökte gerçekleşmiştir. Aynı şekilde mucize ile Mekke ile Kudüs birleşmiş, böylece Hz. Muhammed’in yolunun, tüm peygamberlerin yolu olduğu tescil edilmiştir.
Miracda peygamberimiz sütü tercih ederek fıtratı seçmiş ve dininin fıtrat dini olduğunu beyan etmiştir. Faiz, zina, gıybet, emanete hıyanet, beynamazlık, söylediklerini yapmamak gibi kötülüklerin miraca engel olduğu değişik tablolarla peygamberimize gösterilmiştir. O halde günahların miraca engel olduğunun bilincinde kendimizi her türlü günahtan korumaya çalışmalıdır. İşte İsrâ ve Miracı anlamanın yolu da bu hususlara riayet etmekten geçmektedir. Miracın sahibine selam ve salât olsun! Miracımız, ümmetin yücelmesine vesile olsun!