Prof. Dr. Ramazan Altıntaş
Tefrikanın Zararları
Tevhidin zıddı, tefrikadır. Tefrika, iki varlığı birbirinden ayırmak ve parçalamaktır. Kur'an-ı Kerim'de değişik türevleriyle birlikte "tefrika" kelimesinin geçtiği yaklaşık 77 ayet vardır. Kur'an'a göre "açık hükümler karşısında ayrılığa düşmek" (Al-i İmran, 3/105); "dini ikame etmemek" (Şura, 42/3); "Allah ve Rasülünü birbirine rakip iki güç olarak karşı karşıya getirmek" (Nisa, 4/150); "peygamberler arasında ayrımcılık yapmak" (Bakara, 2/136, 285; Al-i İmran, 3/84); "bireysel ve toplumsal hayatın düzenlenmesinde Kur'an'a uygun davranışlarda bulunmamak" (Al-i İmran, 3/103); "dini parçalamak" (Enam, 6/159) gibi davranışların herbiri dinde tefrika çıkarmaktır. Tefrikanın sonu rahmet değil, azap getirir.Tefrikanın temelinde yatan nedenlerden birisi, zihin tekelciliğidir. Halbuki Kur'an caddesinde olmak şartıyla; yürüyüşü, metodu ve anlayışı ne olursa olsun, bütün mü'minler birbirinin kardeşidir. (Hucurat, 49/10). Dolayısıyla aynı caddede her mü'min yürüme hakkına sahiptir. Bizim yolumuz ve metodumuz en doğru demek, diğerlerine o yolu kapatmak anlamına gelir. İşin doğrusu, bir Müslüman bizim metodumuz haktır diyebilir, ama bizim metodumuz ehaktır diyemez. Her Müslüman kendi gruplarından olmayan ve sadece kendi grubunu ve cemaatini ehl- i tevhid olarak gören grup ve anlayışlara "Müslümanların Allah'a en yakın olanları selamı önce verenlerdir" (Ebu Davud) Peygamber sözünü hatırlatmalıdırlar.Tefrikaya düşmenin bir diğer sebebi de grupların başlarındaki liderleri, hatasız ve masum görmeleridir. Böyle bir inanç beraberinde itikadi bir sapmayı meydana getirir. eş-Şatibi'nin (ö.790/1388) belirttiği gibi, "kim de kendisi hakkında ismet iddia ederse, peygamberliğini iddia eden yalancının yaptığını yapmış olur. Aslında hiç kimse doğrudan kendisi hakkında ismet nitelemesi yapmaz, ona aşırı derecede sevgi besleyenler yapar. Çünkü aşırı sevgi gözü kör eder, sevgilinin eksik ve kusurlarını görmez. Aşırı nefret de gözü kör eder. Kişi, sevmediği kimsenin hep olumsuz taraflarını görür. Bunun ikisi de yanlıştır. Ortasını bulmak gerekir. Ayrıca İmam-ı Gazzali tahkike dayalı bir kabulle değil de kör bir taklide dayalı kabulle mezhep taassubu göstermenin de bir tefrika unsuru olduğunu zikrederek, böyle kimselerin bilgisiz ve ahmak kimseler olduğunu söyler.Elbette her hastalığın bir tedavi yöntemi ve bir ilacı vardır. Müslümanları zillete düşüren, birlik ruhunu zaafa uğratan ve sosyal bünyemizde derin yaraların açılmasına kaynaklık edecek olan tefrika hastalığından kurtulmanın yegane yolu, Müslümanların dinin asıllarında aynı inanç esaslarını paylaştıklarını unutmamaları, birbirlerini iman kardeşliğinin verdiği cesaretle içten sevmeleri ve aralarında hoşgörü erdemini birbirlerine karşı asla esirgememeleridir.Her Müslüman grup dinde zaruri olan noktalarda ittifak edip aralarında fer'i mes'eleleri anlaşmazlık sebebi yapmamalıdır. Çünkü asıl temel esas iman olup, ahkam ise usul-i furuya ait konulardır. Nasıl ki, içtihada dayalı olarak furu-i dinde ihtilaf kabul edilmişse, usul-i dinde de ihtilafın ve farklı yorumların olmasını kabulde hiçbir beis olmaması gerekir. Gerek fıkhi ve gerekse itikadi mezhepler Kur'an ve Sünnet'ten çıkarılan pratik yorumlardır ve ümmet için dini yaşamada bir kolaylıktır. Dolayısıyla itikadi anlayışlarda da Hz. Peygamber ve ashabının inancına bağlı herhangi bir İslam aliminin görüşünü izlemekte bir mahzur yok, özellikle fayda vardır.Etnik temele dayalı farklılıklar, Allah'ın bir ayetidir. Asla bir ayrıcalık olarak nitelendirilemez. Çünkü renklerin ve dillerin farklılığı akidemize göre üstünlük ve alçaklığın bir ölçüsü olmayıp bir nev'i güzellik unsurudur. Gerçek üstünlük İslam'ın belirlediği ilahi ölçüler doğrultusunda hayatımızı anlamlandırmaya gayret göstermemizdir (Hucurat, 49/13).Unutmayalım ki birlikte kuvvet, hizipçilikte azap vardır.