Tek tip askerlik neden mümkün değil?
Bu yazımızda, tek tip askerliğin ülke gerçekleri içinde neden mümkün olmadığını, adına ‘tek tip’ denilse bile, alışılagelmiş bazı uygulamaların buna neden fırsat vermeyeceği konusunda beyin jimnastiği yapmak istedik.
Bu yazımızda, tek tip askerliğin ülke gerçekleri içinde neden mümkün olmadığını, adına ‘tek tip’ denilse bile, alışılagelmiş bazı uygulamaların buna neden fırsat vermeyeceği konusunda beyin jimnastiği yapmak istedik.
Bu arada merak ettiğimiz ama cevabını bilmediğimiz bazı soruları sormanın da yerinde olacağını düşündük.
Mevzunun ilk çıkış noktasından başlayalım. Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ, 29 Nisan'da düzenlediği basın toplantısında, "Bedelli askerlik uygulaması Türkiye'nin gündeminde değildir ve ileriki dönemde de olma ihtimali yoktur" dedikten sonra, askerlikte yeni bir sistem üzerinde çalıştıklarını açıkladı.
Türkiye'de hala 15 aylık normal, üniversite mezunları için 12 aylık yedek subaylık ya da altı aylık kısa dönem ve yurtdışında çalışanlar için bedelli askerlik uygulaması olduğunu söyleyen Sayın Başbuğ, daha sade, daha eşit, daha adil bir sistem üzerinde çalıştıklarını ve tek tipe indirme arzusunda olduklarını açıkladı.
O günden sonra ‘tek tip askerlik’ mevzusu gündeme iyice yerleşti. Bir rivayete göre hazırlanan taslak başbakanlığa ulaştı. Uygulamanın ne zaman başlayacağı, sürenin ne kadar olacağı merak edilen konuların başında geliyor.
Taslağın ilk hali Genelkurmay’a ait. Henüz Genelkurmay yasa taslağıyla ilgili bakanlıklardan görüş istemedi. Yeni uygulama yürürlüğe girdiğinde halen askerlik yapanların yasadan etkilenmesi söz konusu değil . Yeni sürenin 1 yıldan uzun olması beklenmiyor.
Son verilere göre Türkiye’ye askerlik çağında bulunanların sayısı 14 milyon 306 bin 525. Bunlardan yüzde yedisi, yani 1 milyon bin 456’sı bakaya kaçağı konumunda. Bakayaların büyük bölümü de bedelli askerlik beklentisi nedeni ile vatani görevini yapmayı sürekli erteleyenlerden oluşuyor. Haliyle yaşları da giderek ilerliyor. İşleri büyüyor, geçen zaman içinde yuva kurup çoluk çocuğa karıştıkları için durumları daha da içinden çıkılmaz hal alıyor.
Sorular...
Amerika’dan sonra NATO’nun ikinci büyük askeri gücü olan Türkiye’de askerliğin yapılma biçimi ile diğer NATO ülkelerindeki durumun karşılaştırılması büyük önem taşıyor. Her ülkenin kendine has özellikleri var demek konunun içinden sıyrılmaya yeter mi bilmiyoruz. Çağdaş dünyada ve gelişmiş demokrasilerde olduğu gibi bizde de askerliğin artık herkesin içine sinen standart bazı özellikleri olmalı diye düşünüyoruz.
Dünyada birçok meslek var? Şimdi size sorarım. Şoförlükle aşçılık aynı meslek grubu mudur? Ya da, garsonlukla büroda katiplik. Madem bu meslekler aynı değildir, askerliğini farklı işlerle iştigal ederek tamamlayanların tek tip askerlik yapacağından söz edilebilir mi?
Görünüşte aynı süreye dayalı tek tip askerlik yapmış olsalar bile, askerliğini orduevinde bir otel çalışanı gibi tamamlayanla, karda kışta sıcak çatışma bölgesinde yapan arasında bir denge olduğu söylenebilir mi?
Kışla mutfağında patates soğan doğrayarak askerliğini yapanla, sınırboyunda askerlik yapanın aynı ve tek tip şartlarda askerlik yaptığı söylenebilir mi? Askerliğini yazıcı olarak büroda ya da askerlik şubesinde yapanla, tezkere sonrası dünyanın herhangi bir sorunlu bölgesine sevk edilen askerin durumu tek tip askerlik bağlamında değerlendirilebilir mi?
Kaldı ki güven zedeleyici ve adaleti duygusunu sarsıcı başka yorumlar da var. Örneğin Hürriyet yazarı Yılmaz Özdil önceki günkü yazısında, Amerika’da askerlik mecburi olmadığı halde ülkeyi yönetenlerin çocuklarının da savaşa gittiklerini, ülkemizde ise birinci derece yakını G. Doğu’da sıcak çatışma alanında askerlik yapan üst düzey isimlere rastlanmadığını yazdı. Hatta çoğu askerlik bile yapmaz dedi.
“Olacak O Kadar”a programına yeniden başlayan Levent Kırca daha ilk bölümde, hatırlı insanların çocuklarının askerlikten yırtmak için numaralar çevirdiklerini ekrana taşıdı.
Ergenekon soruşturması kapsamında telefonları dinlenen Emekli Tuğgeneral Levent Ersöz ve Emekli Albay Tanju Güvendiren’in, yakınlarının batı illerinde askerlik yapmalarını sağladıkları da iddianame dosyalarında yer aldı.
27 Şubat’ta bu köşede “Bedelli askerliğin çıkması mümkün mü?” başlığıyla kaleme aldığımız ve günlük 1.5 milyonu aşkın okunma sayısı ile rekor kıran yazımızda üzerinde durduğumuz noktalardan bazıları şunlardı:
“...Eğer hala devam ediyorsa er ve erbaşların ordu evlerinde garson ve vb. görevlerde istihdam edilmesi uygulamasından vazgeçilmeli, sivil maaşlı personel istiham edilme yoluna gidilmelidir. Kışlalarda istihdam edilen mutfak görevlileri de kadrolu sivil personelden olmalıdır. Böylece TSK’nın asker talebinde azalma olacağı gibi, kimi askerin sahil kenarlarındaki ordu evlerinde, kimi askerin de dağda karda -kışta askerlik yapması arasındaki makas ortadan kaldırılmış olacaktır.
Jandarma sayısı süratle azaltılarak bu görevler tüm hayatı güvenlik mensubu olarak geçen emniyet birimlerine devredilmelidir. Bu konuda atılacak bir adım asker talebini oldukça azaltacağı gibi, yüzbinlerce kişiye emniyet mensubu olarak yeni iş imkanı da ortaya çıkaracaktır.
Daha önce bir yazımda da ifade ettiğim gibi, askerlk yaşı isteğe bağlı olarak 18’e indirilmeli ve yüksek tahsile devam etmeyen gençlerin yıllarca askerlik için beklemelerinin önüne geçilmelidir.
Sözün kısası, TSK’nın asker talebinde bir azaltmaya gidilmeden bu konuda adımlar atılmasının güçlüğü ortada. Bu konuda köklü bir reform gerekiyor. Profesyonel orduya geçilmesi yönündeki adımlar sanırım bu konuda en köklü çözüm olacaktır.”
Sözü uzatmaya gerek yok. TSK içinde bildiğimiz anlamda doğrudan askerlik mesleği ile ilgili olmayan (şoförlük, garsonluk, aşçılık vb.) tüm görevler sivil memur ve görevlilerce yapılmalıdır. Askerlik borcunu yerine getirenlerin görev sorumlulukları birbirine yakın ve gerçek anlamda ‘tek tip’ olmalıdır ki, adalet tesis edilebilsin, varsa torpil durumu asgariye indirilebilsin.
Tüm toplumu tatmin eden ve içine sinen adil bir askerlik sistemi üzerinde çalışılmalıdır. Yoksa adı tek tip olan, ama kişisine göre tavır sergilenen çarpık bir uygulamanın izlerinin görülmesi kaçınılmaz olur.
Prof. Dr. Osman ÖZSOY Haber 7
[email protected]