Fahri Kubilay
Temiz Çevre Bilinci
Yılın neredeyse her gününü bir şekilde adlandırıp her güne bir isim vererek bir sürü etkinlik yapmakta; mesaj, bildiri yayınlamakta bir hayli mesafe almış durumdayız. Ama gel gör ki, bu günlerin, haftaların pratik hayata yansıması acaba ne kadar oluyor? Şimdiye kadar hiçbir anket yapan olmadı, verimliliği nedir faydası sağlanabiliyor mu tabiki bunların hepsi muamma. Geçtiğimiz günlerde Dünya Çevre Günü kutlanıyor, yine bildik yazılar, mesajlar, bildiriler, falan feşmekan. Çoktan beridir bir fırsatını bulup da çevre ilgili düşüncelerimi insanlarla paylaşmak istiyordum, fırsat bulamamıştım. Bana göre çevre, insanın zihninde başlayan bir şey insanın yaşam şekli hayat görüşü inanç şekli, doğayla geçinebilme şekli, doğanının ne anlama geldiğini bilme ve ondan nasıl istifade edeceğinin şuurunda olma hali. Eğer siz bu konuda insanları eğitemiyorsanız, kendini yetiştiremiyorsanız, bunu bir anlayış haline bir yaşam şekline getirmemişseniz, o günlerde nutuklar atmanın o günü anmanın ne çevreye ne bize faydası olur. Bunun pratik örneklerini bugün yaşamaktayız. Şehrin hemen dışına çıktığınız zaman bunu rahatlıkla görebilirsiniz. O dağların en ücra yerlerinden evimizin ve dükkanımızın önüne denizimizin gölümüzün parkımızın bahçemizin bir köşesine baktığımız zaman bir sorumsuzluk bir kirlilik almış başını gidiyor. O güzelim ormanları en yüksek yerlerindeki o çam ağaçlarının içini oyan zihniyet bir daha gitmeyecek gibi tüm çöpünü hem de ne çöpler (Bunun içinde tabiat ta yüzyıllar boyu kalacak plastik, cam şişe kola ve bira kutuları vs ) bırakabiliyor.Açık alana çöpünü bırakan zihniyetle, fabrikalardan çıkan her türlü atığı doğaya bırakan zihniyet aynı değil mi? Ava gidip de tüm eti yenen yenmeyen hayvanlara tüfek atan kafa yapısıyla, balık tutmak için su kanallarını bombalayan kafa arasında ne fark var? Isınmak için sobasında lastik yakanla, fabrikasının bacasından zehirli gaz çıkaran fabrikatör arasında ne fark var? Bu örnekleri çoğaltabiliriz. Nereden tutsan elinde kalıyor. Şurası burası kötü diye sınıflandırma şansımız kalmamış. İnsanların en çok kullandıkları mekanlarla en az gidip geldikleri mekanlar aynı. Günde yüzlerce kişinin ziyaret ettiği Alanya Kalesinin her tarafı pet şişelerle doluysa, Seydişehirde dağların tepeleri de aynı şekilde boş şişelerle dolu. Bu ülkede sokaklara bırakılan bombalar çocukların oynarken elinde patlamıyor mu, bu ülkede denize girmek isteyen vatandaşlara Dikkat! Sağlık açısından tehlikelidir girilmez diye uyarıda bulunuluyor mu? Bu ülkeyi çöplük sayıp yabancı bandıralı gemiler her türlü tehlikeli atıklarını bizim karasularımıza bırakmıyor mu?Demek ki olay tabandan başlayıp yukarıya doğru gidiyor. Pekala çözüm ne? Tüm sorun insanın kendisinde başlıyor ve kendisinde bitiyor. Zihinlerimizi değiştirirsek kirden pastan arındırırsak, temiz bir insan olur, temiz bir insandan temiz bir toplum oluştururuz. Temiz bir toplumun kendisi de temiz olur çevresi de. Diğer şekilde bu kafayla biz daha çoook çevre günü etkinlikleri yaparız.