Prof. Dr. Ramazan Altıntaş
Temiz Toplum Üzerine
Eğitim, bireyin davranışında, kendi yaşantısı yoluyla ve kasıtlı olarak istendik değişme meydana getirme sürecidir. (Ertürk, S., Tutum ve Demokrasi, Ankara, 1981, 12). Bu tanımda da görüldüğü gibi eğitim, belli bir süreci izleyerek bireyin davranışlarını belli amaçlar doğrultusunda değiştirmeyi hedefler. Dolayısıyla, ülkemizin en büyük sorununu, toplumsal ahlâk sorunu olarak tanımlamak mümkündür. Millet olarak temiz toplum yapısını oluşturmada tepeden tırnağa ahlâki anlamda bir arınmaya ihtiyacımız vardır. Bu sebeple Kuranda insan, sadece bireysel değil, topyekun toplumsal manada da arınmaya çağrılır. (bkz. el-Bakara 2/222). Bu arınma faaliyeti, toplumun en küçük birimi olan aileden başlamak suretiyle tüm toplum kesimlerine yayılmalıdır. Zira, iyiliği emretmek, kötülükten sakındırmak görevi, sadece bireye ait değil, topluma yüklenen bir sorumluluktur da. Bu sorumluluk bilincinin temelleri önce ailede atılır, sonra da okul hayatında şekillendirilir.Çocuk doğar doğmaz aile içinde gözlerini dünyaya açar. Aile, bireyin doya doya mensûbiyet duygusunu içselleştirdiği ve sosyalizasyon sürecine katıldığı bir ortamdır. Dolayısıyla, çocuklar ilk eğitimlerini aile ortamında yaşayan büyüklerinden alırlar. Çocukluk dönemi bir çeşit alıcı olma dönemidir. Çocuklar ailede gördüklerini gündelik hayatlarında taklit etmeye özenirler. Bu sebeple aile, değerlerin çocuklara aktarıldığı önemli bir aracı kurumdur. Aile toplumun bir çekirdeği ise, ilk önce temiz toplumun tohumları ailede atılacak demektir. Anne ve babalar, bu noktada çok dikkatli olmaları gerekir. Uyarı, uygulama ve anlatımda doğru örneklerle başlar. Sözgelimi, eğer çocuğumuzun namaz kılmasını istiyorsak, önce biz büyükler kılmalı; eğer çocuğumuzun yalan söylemesini istemiyorsak, öncelikle biz büyükler yalan söylememelidir. Eğer biz, çocuklarımızın sigara, içki, kumar ve uyuşturucu gibi kötü alışkanlıklardan uzak durmalarını istiyorsak, öncelikle bu kötü alışkanlıklardan biz yetişkinlerin uzak durması gerekir. Yine eğer, çocuklarda yardımseverlik duygularını geliştirmek istiyorsak, kapımıza gelen ihtiyaç sahiplerine ya da sosyal yardımlaşma ve dayanışma gibi sivil toplum kuruluşlarına para ve yiyecek vermek gibi işleri onlara yaptırmalıyız. Böylece çocuklarımıza paylaşma alışkanlığını kazandırmış oluruz. Çünkü her türlü dini davranış çocukların saf ve temiz ruhlarında derin izler bırakır. Ailede din ve ahlak eğitimi çocukların gelecekteki dini hayatlarını şekillendirdiği bilimsel bir gerçektir. Evde okunan bir Kuran, İlahi, mevlit, yemekten sonra yapılan bir dua, besmele ve hamd gibi kavramlar, görerek ve yaşanılarak kazanıldığı için çocukların zihin ve gönül dünyalarında tesir etmekle kalmaz, geleceğini de şekillendirir. Ayrıca onlarda sevimsiz bir davranış gördüğümüz zaman, kızmadan, kazanmayı önceleyip, sevgi ve hoşgörü temelli bir yaklaşımla uyarma yoluna gitmeliyiz. Bu konuda Hz. Peygamberden şöyle bir uygulama aktarılır. Sahabeden Rafi b. Amr anlatıyor: Henüz çocuk iken bir hurma ağacını taşlıyordum. Beni Hz. Peygambere götürdüler. O, şöyle buyurdu: Yavrucuğum, hurmayı niçin taşladın? Ben yemek için deyince, Allahın elçisi: Yavrum, bir daha hurmayı taşlama, altına düşenlerden ye buyurdu ve sonra da başımı okşayarak; Allahım! Bu yavrunun karnını doyur diye dua etti (Ebû Dâvud, Cihad 94; Tirmizî, Buyû 54; İbn Mâce, Ticaret 67). Bu olayda da görüldüğü gibi Hz. Peygamber, sevgi ve hoşgörü ile hareket etmiş, yanlış bir davranışı alternatifler göstermek suretiyle kızmadan düzeltme yoluna gitmiştir. Bu sebeple temiz toplumun yolu önce aile eğitiminden başlar. O halde ailede dini eğitime ağırlık vermek zorundayız.