Ter döken Erbakan, bugünkü başbakan
Gazi Orduevi'nde soğuk bir hava esiyordu!.. Devletin zirvesinde yaşanan sıkıntı yüzlerden okunuyordu. Erbakan'ın Orduevi'nin bahçesindeki "yalnızlığı" çok açık bir biçimde görülüyordu...
Gazi Orduevi'nde soğuk bir hava esiyordu!.. Devletin zirvesinde yaşanan sıkıntı yüzlerden okunuyordu. Erbakan'ın Orduevi'nin bahçesindeki "yalnızlığı" çok açık bir biçimde görülüyordu...
Asker - Hükümet arasındaki gerginlik devam ediyordu. Ancak, henüz 28 Şubat post modern darbesi gerçekleşmemişti. Başbakan Necmettin Erbakan, böyle bir havada 1996 Yılı 30 Ağustos resepsiyonuna katılmıştı.
Gazi Orduevi'nde soğuk bir hava esiyordu!..
Devletin zirvesinde yaşanan sıkıntı yüzlerden okunuyordu.
Başbakan Erbakan'ın Orduevi'nin bahçesindeki "yalnızlığı" çok açık bir biçimde görülüyordu.
İlerleyen saatlerde Başbakan Erbakan, Genelkurmay Başkanı Orgeneral İsmail Hakkı Karadayı ve Genelkurmay İkinci Başkanı Orgeneral Çevik Bir gibi isimler bir çardağın altında buluştular.
Korumalar, o bölgeye kimseyi yaklaştırmıyordu.
Askerler konuşuyor, Başbakan sadece dinliyordu. Erbakan, generallerin hararetli konuşmaları karşısında zaman zaman kafasını sallıyor, bazen de bir-iki kelimelik kısa cevaplar veriyordu. Konuşma uzadıkça Erbakan'ın yüzünden terler damlamaya başladı. Renginin değiştiği ve kızardığı uzaktan bile belli oluyordu. Belli ki, askerler tarafından Başbakan'a hiç de hoş olmayan sözler söyleniyordu.
Bu garip tablo yarım saat kadar sürdü.
Erbakan, generallerin yanından ayrıldığında rahatlamıştı. "Ohhh, çok şükür bitti" der gibiydi!
Önceki akşam yine 30 Ağustos resepsiyonundaydık. Bu defa taşlar yerine oturmuştu. Karşımızda rahat bir Başbakan, siyasetçilerle olumlu diyaloglar kuran bir Genelkurmay Başkanı vardı. Cumhurbaşkanı, Başbakan ve Genelkurmay Başkanı'nın yer aldığı fotoğraf karelerinde hiçbir rahatsız edici taraf yoktu.
Başbakan Erdoğan'a, 1996'nın 30 Ağustos'unu hatırlattım. "Türkiye her geçen daha da normalleşiyor" yorumunu yaptım.
Başbakan "evet" anlamında başını salladı, hafifçe gülümsedi ve "inşallah" cevabını verdi.
Kızımdan gelen mesaj
30 Ağustos Zafer Bayramı'nda kızım Begüm Ece'den bir elektronik posta aldım. Milli Mücadele'nin sonunda yaşanan çarpıcı olayı, bir defa daha hatırlatma ihtiyacını duymuştu...
İzmir kurtulmuş, o büyük mücadeleyi vermiş olan herkesin yüzünde tatlı bir yorgunluk vardı. Artık, İzmir'de yapılacak iş kalmamıştı. Ankara'ya hareket etme vakti gelmişti. Atatürk' ün başkanlığındaki heyet trene bindi ve herkes dinlenmek üzere kompartımanına çekildi.
Yaveri, ertesi sabah Atatürk'ün kompartımanının kapısını çaldı. Mustafa Kemal Paşa, yorgun ve bitkin bir halde kravatını yıkamaktaydı. Bu durumu gören yaveri, "Paşam bu ne hal?" diye sordu:
- Yorgun görünüyorsunuz, hiç uyumadınız herhalde.
Paşa, sakin bir tavırla cevap verdi:
- Çocuk, kompartımanıma yastıkla battaniye koymayı unutmuşsunuz. Kolumu yastık yaptım, ağrıdı. Setremi yastık yaptım, üşüdüm. Uyuyamadım, kalktım.
Yaveri üzüntülü ve hayli şaşkın bir ses tonuyla, "Paşam niye böyle yaptınız?" diye sordu:
- Birimize haber verseydiniz. Hemen gerekeni yapardık. Size bir yastıkla battaniye getirirdik.
Mustafa Kemal Paşa, o tarihi cevabı verdi:
- Geç fark ettim. Hepiniz en az benim kadar yorgundunuz. Hiç birinize kıyamadım, uyandıramadım.
***
Begüm'ün elektronik postasının altında ise şu satırlar yer alıyordu:
"Kendisinin değil, milletinin rahat uyumasını önemli gören Atamız sayesinde ne kadar rahat uyuyoruz!"
Begüm, 30 Ağustos mesajı olarak pek çok kişiye gönderdiği anlaşılan satırların sonunda ise şöyle diyordu:
"Zaman zaman internette gezen o garip mailleri 10 kere birilerine gönderip dileklerinizin gerçekleşmesini bekleyeceğinize, lütfen bu tür iletileri okuyun!"
"Haklısın kızım" dedim ve Begüm'ün babası olduğum için gurur duydum.
Emin Pazarcı-Takvim