M. Faik Özdengül
TOPLUMSAL SAVUNMALARIMIZ
Merhabalar dostlar,
Bugün burada eski ve yeni Türk filmlerinden de yola çıkarak toplumsal bir analiz yapmak istiyorum. Toplumu insanların oluşturduğu daha büyük ve tek bir insan olarak ele alacağım. Önce neden bu konuyu seçtiğimden söz etmeliyim.
Eğitim için geçen hafta İstanbul'a gelmiştim. Perşembe yeni bir çalışma var. Daha önce bahsetmiştim. Bayramoğlunda Psikoterapi Enstitüsünde, Uluslararası Masterson günleri. O yüzden tekrar Konya'ya dönmeyip İstanbul'da kaldım. Hem çalışma hem dinlenme gibi. Burada da bir kaç danışanımla görüşebilirim diye de düşündüm. Öyle de yaptım, bir gurup terapisi gerçekleşirdik. Ayrıca İstanbul'un keşfedilecek çok fazla yönü olduğu zaten herkesçe malum. Aynı yerler bile olsa farklı bakış açılarıyla yeni anlamlar kazanabiliyor. Yapabilirsem Marmara Üniversitesinde Süleyman Hocam var ona da uğramayı düşünüyorum. Geçen hafta arayıp yeni kitabımın çıkıp çıkmadığını merak ettiğini söylemişti. Buraya yazdım zira uğrayamazsam bu yazı dolayısıyla uğramış olurum kolaycılığı için.
Hafta sonu vakaları tartıştık arkadaşlarla aramızda. Yeme bozuklukları, ergen sorunları, bağlanma stilleri, borderline kişilik bozuklukları ana konularımızdı.
Perşembe günü başlayacak sempozyumda neler konuşulacak? Konu başlıklarının bir kısmı hakkında kısaca bilgi veriyim:
“Psikanalitik Psikoterapinin Esasları” Candace ORCUTT, Masterson Yaklaşımında Kendilik Bozukluklarının Ayırıcı Teşhisi” Jerry KATZ, “ Masterson Yaklaşımında Kendilik Bozukluklarının Psikoterapötik Tedavisi ” Amandy CASSIDY, “Borderline Kendilik Bozukluğu” Judith PEARSON, “Büyüyememek. Masterson’ın Borderline Kişilik Yaklaşımı” William GRIFFITHS, “Narsisistik Kişilik Bozukluğu’nun Teorisi ve Tedavisi” Jerry KATZ, “Mükemmellik Arayışı İçinde Narsisist Kişiliğe Masterson Yaklaşımı” William GRIFFITHS, Gizli Narsisistik Kendilik Bozukluğu” Carolyn BANKSTON, “Yalnızlığın Kalesi: Şizoid Kendilik Bozukluğu” Judith PEARSON, Kendilik Bozukluklarının Psikofarmakolojisi” Murray SCHANE...Ayrıca James F Masterson da videokonferans yöntemiyle New York'tan toplantılara katılacak.
Bütün bunlar neden önemli?
Geçenlerde aklıma gelmiişti, eski Türk filmleriyle yenilerini karşılaştırsak, esas oğlan ve kadınlar, işlenen konular, filmlerde geçen olaylar, insanların davranma biçimleri, değerler, sahneler vs yönünden. Acaba toplumsal değişimi, toplumumuzun gittiği yönü anlamak açısından faydalı olur mu diye.
Biliyorsunuz siyah beyaz dönemde ve ondan sonra sinemamızda işlenen konular daha basitti. İyiler kazanırdı. Toplumsal bir takım değerler mutlaka ön planda tutulur ve karakterlerin düşünce ve davranışları onları aşamazdı. Ahlaki değerler aşılamazdı. Yardımlaşma, paylaşma, iyilik yapma, kendini feda etme, sevgi, saygı kavramları çok ön planda görünürdü. Bugünkü filmlerimiz zaten malum. Ben kendimce bunu bir yozlaşma ve toplumsal açıdan geriye gidiş ve çürüme olarak değerlendirenlere kolay cevap veremiyom. En azından merak ediyordum. Bunu hangi perspektiften değerlendirmek konusunda tereddütlerim vardı. Bunu sordum konunun ilgililerine. Özellikle de Tahir Hocam'a. Bu konuyla ilgili yapılmış bir doktora tezinin olduğunu söyledi ve o bunu yozlaşmadan çok toplumun kendini daha alt katmandan sorgulayacak kadar olgunlaşmaya başladığı şeklinde değerlendirdiğini söyledi.
İnsanla ya da toplumla çalışmak aslında çok farklı değil. Toplumlar da insanların oluşturduğu bir büyük insan gibi düşünülürse, toplumumuzu da doğan, genetiği olan çevresel faktörlerden etkilenen, büyümeye ve gelişmeye çalışan yegane bir insan olarak değerlendirip ele alalım. Eskiden savunmaları yüksek olan ve iç katmanlarını sorgulatmayan bu insanın kendine güveni mi arttı ki daha alt katmanlarını, daha ilkel bölümlerini gösteriyor? Yoksa kendinden memnuniyetsizliği ve rahatsızlığı mı arttığı ve başka çaresi olmadığı için mi bunları irdeliyor? Ya da gelişmek ve büyümenin başka yolu olmadığı için mi?
Bir insan ne zaman bir terapistin, bir yol göstericinin, bir Mürşid'in önüne gidip savunma duvarlarını açıp kendini gösterme ihtiyacı duyar? Ya rahatsızlık, ya ihtiyaç, ya da bilmediğimiz şekilde bir içsel yönelim olabilir, sebebi her ne olursa olsun bu süreç sancılı olacaktır ve rahatsızlık verecektir. Dayanılması gereken, kılavuza ihtiyaç duyulan, bilgi ve donanımlı yol göstericilerin gerektiği bir süreçtir. İnciticidir. Hiç beğenmediğimiz, beklemediğimiz, kabullenmesi zor bir çok alanımız görülebilecektir. Her şeye rağmen bilinçli ve iyi niyetli bir çabaysa olumlu sonuçlanacaktır.
Yukarda bahsettiğim konular da bu iyi niyetli çabaları bilgiyle donatıp bu süreci toplumumuz açısından kolay ve hızlı aşmamıza yararlı olacaktır diye düşünüyorum.
Bu türden çalışmalara büyük ihtiyacımız var.
Kadim kültürümüz de aslında buna müsait. Bu çalışmalar sırasında eski kaynaklarımız da yeniden gözden geçirilmeli. Ben bu tür çalışmaları desteklemekle birlikte çalışmaların bu ayağını eksik buluyorum ve bunun da önemini buradan hatırlatmak istiyorum.
Konuyu tekrar insana ve kendimize getirelim. Kusurlarımızı önce kendimize itiraf edelim. Kusurlarımızın ve beğenmediğimiz yaşamlarımızın sorumluluğunu başkalarına yüklemekten vazgeçip hayatlarımızın sorumluluğunu yüklenelim. Çaba gösterip kılavuzlar bulalım ve kendi hayatlarımızın senaristi olalım. Bunlardan sonra asıl senaryodan kaynaklanan kaza ve kader de hükmünü verirse onunla da pençeleşmeyelim.
Esenlik dileklerimle
http://faikozdengul.wordpress.com/