Tuna: Daha çok demokrasi

Tuna: Daha çok demokrasi

O’nun ismi yeni siyasal süreçte sivil anayasanın mimarları arasında geçiyor. Biz de Tuna’yı bu sürçte daha yakından tanımak ve görüşlerini paylaşması için bir mülakat yaptık.

‘Halkımız demokrasiyi daha çok hak ediyor’


 


Hüsnü Tuna ismini biz bugüne kadar demokrasi, inanç ve ifade özgürlüklerini savunan bir hukuk adamı olarak tanıdık. Hüsnü Tuna şimdi siyasette ve milletvekili adayı…



 



Söyleşi: Murat GÜZEL


 


AK Parti milletvekili listelerinde yer alan hukukçu adayların kimliklerine dikkat çeken Hüsnü Tuna, “milletvekili adaylarımız içinde yer alan hukukçu adayların ortak bir özelliği var. Daha çok demokrasi, daha çok insan hakları, inanç ve ifade özgürlükleri ve Sivil Anayasa talebi…” diyor ve ekliyor: Bu anlayışın bizi getirdiği yerde AK Parti'nin adayları arasında hukukçu ağırlığı dikkat çekiyor. 550 adayımızdan 93'ü hukuk kökenli isimlerden oluşuyor. Halkımızın sivilleşme, demokrasi, hukukun üstünlüğü gibi kavramları öne çıkaran bu isimleri benimsediği bir gerçek. Bu durum, " 12 Eylül döneminde hazırlanan Anayasa'yı sivilleştirmeyi hedefleyen kadro ile seçime gidiliyor yorumlarını getirmekte. Ertuğrul Günay, Prof. Dr. Zafer Üskül, Pr. Dr. Burhan Kuzu ve diğer arkadaşlarımız 1982 Anayasası'nın değişmesini her fırsatta dile getiren isimler. Zafer Üskül, Türkiye'de demokratik standartların yükseltilmesine ilişkin kamuoyunda tartışılan bir rapor da hazırlamıştı.


YARGININ DURUŞU…


Sivil Anayasa talebi yasama, yürütme ve yargı güçlerinin kendi alanları içinde hareket etmesini sağlayacak bir norm olarak karşımıza çıkacaktır. Bu anlamda Hukuk ve adalet, insanların sığınacakları bir mekanizma iken, yargının kendisini, millet adına millete karşı konuşlandırmış gibi bir manzara sergilemesi hususu yeniden gözden geçirilmelidir.”
-
Hüsnü Tuna ismini, kamuoyu tarafından yakından takip edilen davalarda; yaşam, özgürlük ve ekmek alanları daraltılan insanların yanında yer alırken gördük.


Başbağlar davası, Leyla Şahin, AİHM davası ve Rektör Yücel Aşkın davasında,  Sizin için bu davalar ne anlam ifade ediyor?


Başbağlar davasından başlayalım…


Katliamdan sonra Başbağlar boşalırken onlarca çocuk öksüz ve yetim büyüdü. Katliamın mağdurlarının ise devletten bir tek isteği vardı: “Katillerin yakalanarak hak ettikleri cezaya çarptırılmaları.” Türkiye, 5 Temmuz 1993’te Başbağlar köyünde yaşanan canice bir terör saldırısıyla sarsıldı. Olay 2 Temmuz 1993’te Sivas’ta Madımak Oteli’nde 33 vatandaşın hayatını kaybettiği faciadan 3 gün sonra yaşandı. 5 Temmuz’da Başbağlar’a dört bir yandan giren silahlı 100 kişilik grup, yatsı namazı için camiye giden vatandaşlar başta olmak üzere kadın çocuk demeden tüm halkı köy meydanında topladı. 1,5 saat propaganda yaptıktan sonra halkın üzerine mermi yağdırdı, köydeki evleri ateşe verdi. Katliamda 29 kişi şehit edilirken, biri çocuk biri bayan 4 kişi de ateşe verilen evlerde diri diri yakıldı. Katliamı yapanlar Sivas olaylarının intikamının alındığı bildirerek ayrılmışlardır.


-Yargılama süreci nasıl gelişmiştir?


Başbağlar davasına mağdurlar adına müdahil olarak katıldık… Katliamın ardından teröristlere yardım ettikleri belirlenen 16 kişi yakalandı. Sanıklar, ifadelerinde köyü yaktıklarını itiraf etti. 1993’te Erzincan DGM’de başlayan Başbağlar Davası, 22 Eylül 1997’de İzmir DGM’de sadece iki mahkûmiyetle bitti. Yargılama sürecinde sürekli azarlanan mağdur ve müdahiller dava sonucunda bir kez daha mağdur durumuna düşmüşlerdir. Derin Türkiye’nin Sivas davasında sanıklar aleyhine olan tavrı, Başbağlar davasında mağdurlar aleyhinde bir tavra dönüşmüştür.


-Leyla Şahin davası nedir?


Eğitim hakkı elinden alınanların sembolü haline gelmiş bir davadır. Bu süreç iki dönem halinde değerlendirilebilir.  İlki 1986 Ocak ayında başlatılan kılık kıyafet yasağı süreci, diğeri ise 1997 yılında başlatılan ve uygulanan kılık kıyafet yasağı sürecidir. Kılık kıyafet yasağı nedeniyle eğitim hakları ellerinden alınan insanlar lehine bir mücadele yürütülmüştür.


Özel de Leyla Şahin davası eğitim hakları ellerinden alınanların yaşadıkları, yada Leyla Şahin’in yaşadıkları; somut olaylar ve evrensel özgürlük anlayışı hiçbir şekilde ele alınmaksızın, mahkeme, kendi soyut korkularını, endişelerini adalet duygusunun önüne geçirerek verdiği siyasi bir karar sonucu mağdurların sembolü haline gelmiştir.


Avrupa'nın hiçbir ülkesinde, hiçbir üniversitesinde böyle bir başörtüsü yasağı yokken, böyle bir yasağın uygulanamayacağını söylenirken, Türkiye'de böyle bir yasağın 'kendine özgü şartlar altında' uygulanabileceğini ifade etmeleri bile üzücüdür"


-Kamuoyu takip etmekle beraber davanın özü nedir?


Van 100. Yıl Üniversitesi Rektörü Yücel Aşkın ile 9 sanık, "Suç işlemek için örgüt kurmak, örgüte üye olmak ve bu örgüt adına suç işlemek, suç işlemek için kurulmuş örgütün faaliyeti çerçevesinde haksız ekonomik çıkar sağlamak için manevi cebir ve tehditle ihaleye fesat karıştırmak, ayrımcılık, özel hayatın gizliliğini ihlal etmek, kişisel verileri hukuka aykırı olarak toplamak, ihale konusu edimin ifasına fesat karıştırmak, resmi evrakta sahtecilik yapmak, resmi evrakı yok etmek, görevi kötüye kullanmak" suçlarından yargılanmışlardır.


-AK Parti Konya milletvekili adayı Av. Hüsnü Tuna, önemli ve pozitif bir isim…  Bize göre hayatını verdiği onurlu ve sabırlı hukuk mücadelesinde, temsil kabiliyeti yüksek bir isim… Yine AK Parti adaylarından Prof. Dr. Zafer Üskül,  Ertuğrul Günay, farklı siyasi düşüncelerin insanları; Av. Ayşenur Bahçekapılı ise Çağdaş Hukukçular Derneği üyesi, Av. Hüsnü Tuna’nın tam zıddı bir politik duruşun  bir mücadelecisi olarak, aynı partinin çatısı altında buluşuyor… Nasıl değerlendiriyorsunuz?


Benim sorunum öncelikle sivil ve demokratik açılımı sağlayan bir Anayasa değişikliğidir. 12 Eylül felsefesi üzerine kurulmuş olan bir Anayasa’nın Türkiye’ye demokrasi anlamında bir açılım getireceğine inanmıyorum. Bu çerçeve içinde baktığınız zaman elbette yasal düzenlemelerin özgürlükçü hukuktan yapılmasından yanayım. Birikimlerimle bu konuda katkı da bulunmaya çalışacağım. Türkiye’nin demokrasiye ihtiyacı var.


Anayasa değişiklikleri ancak toplumsal mutabakatla, görüşmelerle ve tartışmalarla sağlanabilecektir bu konuda çalışacak bir ekip içinde saydığınız isimler ve bizim baktığımız ortak alan insan hakları ve düşünce özgürlüğü alanıdır.


Doğru tercihin bu olduğunu düşünüyorum.


Kişi haklarının sınırlandırılmasının düşünüldüğü siyaset çatılarının altında ise bu güne kadar düşünce ve inanç özgürlüğünün karşısında bulunan kadroların yer aldığını görürsünüz.


-2007 Mevlana Yılı için ne düşünüyorsunuz?


2007 yılı Hz. Mevlana’nın doğumunun 800. yıldönümü ve Unesco tarafından tüm dünyada Mevlana yılı olarak ilan edilen zaman dilimidir. Bu süreç hem şehrimiz hem de ülkemiz için bir fırsattır. 


HAYAT FELSEFEMİZ MEVLANA HOŞGÖRÜSÜDÜR…


Mevlana’nın mekan tuttuğu şehir olan Konya; barış, kardeşlik ve hoşgörünün başkentidir. 


Gerek bölgesel, gerekse küresel tüm barış toplantı ve görüşmelerinin yapılacağı en uygun yerin Mevlana şehri Konya olduğunu düşünüyorum. İnsanlığın samimiyetle buna ihtiyacı olduğunu ifade etmek istiyorum.


Bu bağlamda Kültür Bakanlığımız ve Büyükşehir Belediye Başkanlığımız Mevlana Yılı olması dolayısıyla gerek yurt dışında gerek Türkiye genelinde tanıtım faaliyetleri başta olmak üzere çeşitli organizasyonlar yapmışlardır. Bizde elbirliği ile faaliyetlerin dahada artırılması ve yaygınlaştırılması için üzerimize düşen görevleri en iyi şekilde yaparız


-Hz. Mevlana, sadece bizim değil, bütün dünyanın hayran olduğu büyük bir zattır.


Mevlana ve Mesnevinin sadece Şeb-i Aruz vakti geldiğinde irtifallerde anmak yerine bir hayat felsefesi olarak dikkate alınması gerektiği kanaatini taşıyorum.


Her seferinde bize ait olan bizi anlatan dizeleri ne kadar kendimizden ötelesek de bir yerlerde bize hep yeniden hayat düsturları verdiğine şahit olacağız.


Bizler hayatın hesabını düşünen insanlarız. Bizler öteye, hesaba ve kısmete inananlardanız. Biz de biliriz denizi bir testiye dökersen ne kadar alır? Bir günün kısmetini… İşte deniz nasıl testiye kabın genişliği kadar sığarsa Mevlâna da kelime kalıplarına ve bizim idrakimize, istidadımız nispetinde sığar. Zaten Mevlâna en kuvvetli, en üstün idrakin de ötesindedir. Aşık ol aşık, aşkı seç ki sen de seçilmiş bir insan olasın diye seslenir.


Mevlana ve onun yılı bizim sahip çıkacağımız en önemli unsur olacaktır.


Dün dünle beraber gitti cancağızım; Ne kadar söz varsa düne ait, Şimdi yeni şeyler söylemek lazım. Diyenlerden olacağımızı da söylemek isterim.


 


 


Hüsnü Tuna Kimdir?..


11 Ocak 1954 yılında Bozkır ilçesinin Armutlu köyünde doğdu. ilk okulu Armutlu köyünde orta ve lise tahsilini 19970–1977 yılları arasında Konya İmam Hatip lisesinde,


1977–1982 yıllarında üniversite öğrenimini İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesinde tamamladı. Yüksek öğrenimi sırasında 4 yıl öğrenci temsilciliği yaptı. Mayıs 1985 tarihinden itibaren serbest Avukat, Hukukçular Derneği Genel başkanı, TGTV de Kurucu ve Yiönetim Kurulu Üyesi, İslam Dünyası Sivil Toplum Kuruluşları Birliği kurucu üyesi, Başbakanlık İnsan Hakları Başkanlığı Danışma Kurulu Üyeliği, Yeni Ceza Yasası tasarısı üzerine yapılan çalışmalar ve birçok dernek ve sivil kuruluşta faaliyetler.


AK Parti 23. Dönem Konya Milletvekili Adayı…