"Türkiye'nin tarihi ve kültürel zenginliği, en büyük gücüdür"

"Türkiye'nin tarihi ve kültürel zenginliği, en büyük gücüdür"

Kültür ve Turizm Bakanı Kurtulmuş: - "Eskiyi sadece eski olduğu için değil, eskimeyen ruh halini yansıttığı için korumak ve sonraki nesillere en güzel şekilde aktarmak mecburiyetindeyiz. Türkiye'nin tarihi ve kültürel zenginliği, en büyük gücüdür" - "İnsa

ANTALYA (AA) - Kültür ve Turizm Bakanı Numan Kurtulmuş, Türkiye'nin en büyük gücünün "tarihi ve kültürel zenginliği" olduğunu söyledi.

Kurtulmuş, Serik ilçesi Belek Turizm Merkezindeki bir otelde düzenlenen Kültür ve Turizm Bakanlığı Koruma Bölge Kurulları Koordinasyon toplantısında, dünyada hiçbir ülkenin sahip olmadığı kültürel zenginliğe sahip olunduğunu bildirdi.

Başka hiçbir ülkede bu kadar farklı medeniyetin bir arada bulunmadığına dikkati çeken Kurtulmuş, Anadolu'nun her şehrinde ayrı güzelliklerin, hazinelerin olduğunu belirtti.

Bir tarafta antik kentleri diğer tarafta İslam medeniyetinin muhteşem eserleriyle karşı karşıya olunduğunu vurgulayan Kurtulmuş, sahip olunan zenginliklerin çok az bir kısmının gün yüzüne çıkartıldığını,Türkiye'de sahip olunan değerlerin yaklaşık yüzde 20'ler civarında gün yüzüne çıkarıldığını bildirdi.

Yaşayan kültür ve tarihi abidelerin dışında hala özelliklerini koruyan muhteşem eski şehirlerin olduğunu ifade eden Kurtulmuş, şunları kaydetti:

" Bütün şehirlerde merkezde cami, medrese, çarşı ve han var. Hemen arka sokaklarında yerleşim var. Hem evlerin mahremiyeti korunmuş hem de komşunun hakkı hukuku korunmuştur. O binaları yapamayız. Hiçbir komşu diğerinini güneşini, rüzgarını kesmiyor. Eskiyi sadece eski olduğu için değil, eskimeyen ruh halini yansıttığı için korumak ve sonraki nesillere en güzel şekilde aktarmak mecburiyetindeyiz. Türkiye'nin tarihi ve kültürel zenginliği en büyük gücüdür. Petrolümüz, kayda değer altınımız yok. Değerli madenlerimiz çok fazla değil. Evet jeopolitik stratejik bir önemimiz var ama Türkiye'yi Türkiye yapan tarihi ve kültürel derinliği, zenginliği, çeşitliliğidir."

Kurtulmuş, bazı ülkelere gittiklerinde, "Keşke binalarımızı böyle koruyabilseydik" diyerek üzüldüklerini anlatarak, özellikteki binaların çoğunun ya rant çetesine kurban edildiğini ya da yangınlar, yıkılmalar gibi nedenlerle ayakta ve hayatta kalamadığını dile getirdi.

Sanayi devrimiyle başlayan süreçte şehirlerin ruhunu oluşturan ana eksenin şehirlerde çok sayıda insanın ikame etmesini sağlayacak binaların dikilmesi ve şehirler büyüdükçe ortaya çıkan rantın bir şekilde paylaşılmasından oluştuğunu anlatan Kurtulmuş."O kötü binaların hepsinin birtakım rant endişeleriyle dikildiğini görüyoruz. O nedenle kadim medeniyetlerin bize bıraktığını sahiplenmek, şehirler olarak yaşayabilir bir şekilde önümüzdeki döneme aksettirebilmemiz gerekiyor." değerlendirmesinde bulundu.

- "İşlerimizi ahbap çavuş ilişkileriyle yürütmeyeceğiz"

Bu topraklarda siyasi ve ekonomik mücadelenin temelinde yatan şeyin milli kültürel, bağımsızlık meselesi olduğunu vurgulayan Kurtulmuş, milli kültürel bağımsızlığa sahip olmayan, bunu değerler üzerinde kendisine itimadı olmayan milletlerin ayakta kalmasının mümkün olmadığını kaydetti.

"80 milyonun bakanlığıyız. Bu memlekette ne varsa bizim ilgi alanımızda, sorumluluğumuz altındadır" diyen Kurtulmuş, sözlerini şöyle sürdürdü:

"İşlerimizi ahbap çavuş ilişkileriyle yürütmeyeceğiz. Üç temel ilkeye sahip olacağız. Ehliyet, liyakat ve sadakat. Liyakat işi yapan kişinin ilgili eğitimi almış olması. Liyakat ise evet o diplomaya sahip olabilir ama koruma bölge kurullarında görev yapabilecek şekilde bir liyakata sahip olup olmaması bizim için önemlidir. Bu da yetmez. İnsanlarımızın her birinin sadakati olacak. Sadakat falanca adama ya da falanca yerdeki birtakım odaya, odaklara değil. Sadakat millete olacak. Millete sadakati olmayanın ehliyeti ve liyakati ne kadar yüksek olursa olsun millet hizmeti nezdinde beş para değeri yoktur. Örneğini FETÖ'de gördük. FETÖ'nün, eşkiya çetesinin adamları bir kısmı koca koca diplomalara sahip, bir kısmı belki uzun yıllar mesleki deneyime sahip olan insanlardır. General seviyesindeki adamların bile millete karşı düşmanca hareket etmediklerinden kaçınmadıklarını gördük. Devlet yönetimi hele hele büyük bir devletin yönetimi mutlaka millete sadakati zorunlu kılar. Sadakat ne sözde falanca hocaya ne de falanca yerdeki karanlık locaya olmalıdır. Sadakat millete olmalıdır. Bunu gerçekleştiren bütün arkadaşlarla keyifle çalışmaya devam ederiz. Kim bu çerçevede milletin hizmetinde gayret eder koşarsa biz de onunla koşar, yan yana omuz omuza hep beraber oluruz."

Bakan Kurtulmuş, tarihe, yaşadıkları çağa ve geleceğe karşı sorumluluklarının omuzlarında olduğunu vurgulayarak, Türkiye'nin 80 milyondan ibaret olmadığını, geniş bir gönül coğrafyasının bulunduğunu, o coğrafyadaki insanların büyük bir kısmının ise Türkiye'ye baktığını bildirdi.

- "Allah rızası için rantın baskısına boyun eğmeyiniz"

Koruma kurullarından beklentilerinin de olduğunu anlatan Kurtulmuş, şunları kaydetti:

"Sizden beş beklentimiz var. Birincisi ülkenin bu kimliğini ve kadim şehirlerinin ruhunu korumak mecburiyetindeyiz. Hiçbir şekilde telafi edilmeyecek sorumluluğumuz buradadır. İkincisi sırtımızda bir emanet var. Bu emanete hıyanet etmemek, bu emanete hıyanet ettirmemek mecburiyetindeyiz. Üçüncüsü Türkiye''de şehirleşmenin bu kadar çok arttığı, giderek önümüzdeki dönemde de artacak öyle görünüyor, bir ortamda, süreçte ortaya çıkan rantlar. Allah rızası için rantın baskısına boyun eğmeyiniz. Rantın baskısıyla bugün alınacak yanlış bir kararın ileride telafisi mümkün değil. Belli şeyler yapıldıktan ya da yıkıldıktan sonra bunu yerine getirmek mümkün değil. Rantın baskısına asla boyun eğmeyin, burada çok dik durun, sağlam durun. Dördüncüsü koruma kullanma dengesi. Tarihi tarihe hapsetmeyin. Tarihi mekanların yaşanabilir hale gelmesi, tarihin hayat bulması şeklinde de olgunlaştırmamız gerekiyor. Beşincisi işlerimizi geciktirmemek. Doğru olan işi doğru zamanda yapmak zorundayız."

Toplantı, 4 Aralık'ta sona erecek.

AA

Kaynak:Haber Kaynağı