yazar-9
Türküz, doğruyuz! Elhamdülillah Müslümanız da!!!
Dil üzerine ne çok şey konuşuyoruz, yazıyoruz da uygulamıyoruz. Yunanistanda ki Batı Trakya Türkleri Türkçe levhâ asamadıklarından şikayetçi, biz ise Türkçe levhâ görememekten şikayetçiyiz. Hakikaten dilden ötürü başımıza neler gelmişti ve gelmekte fakat neden silkinip kendimize gelemiyoruz. Yaşadıklarımızın ederi bize pahalıya patlayacak ve bir gün gelecek, insanlar konuşamayacak işte ben bundan korkuyorum. İletişim/sizlik sorunlarının her geçen gün hızla arttığı şu dönemde yalnızlıktan dem vuruyoruz bir de. Kendimize âdeta bir Amerikan kılıfı biçerek CAFE, CENTER, CENTRUM, CITY, SHOP, SHOWROOM, HOSPITAL, AMBULANCE, RESTAURANT vb. kelimelerine kayıtsız kalmış, sanki bunları kullandıkça bu rezilliği bir şey bilip, yapılan yanlışı kabûl etmediğimiz gibi ısrarla yanlışı sürdürmeye devam ediyoruz. Misal vermeye kalksam, bir yığın isim çıkacak. Fakat yine de görünce, hayretler içinde kaldığınız manzaralar da çıkıyor ki, muhatabına bu nasıl iş? diye sormadan edemiyorsunuz. Bu kelimeleri kullanan vatandaşlar nasıl bir evrim geçirdi ki, daha öncesinde kahve, merkez, şehir merkezi, teşhir merkezi, hastahane, cankurtaran, yemekhane kelimelerini kullanırken bir sabah işe giderken, hanımına; Bugün CENTERde DAMPING günleri başladı, gecikebilirim, BYE BYE! diyerek mi evinden ayrıldı. Veya arkadaşına yeni SHOWROOMuma iki STANT daha ekledim, görmelisin... şeklinde mi övünmekte...Adamlar yapmışlar ağbi, vay be diyerek hayranlık içinde gelişip, kalkınmalarını izlediğimiz adamlar yine yaptılar yapacaklarını, bizi bizden, bizi dilimizden, özümüzden uzaklaştırdılar. Ama biz bunu fark edemedik, fark edipte hepsine BYE BYE diyemedik. Kitap okuma oranları düşükmüş, ulusal basının satışları neden Avrupada olduğu kadar değilmiş, sınavlarda öğrenciler neden sıfır puan alır olmuşlar gibi daha pek çok tartışma konularında sazı kime uzatsan telleyecektir. Ne mutlu ki bu konulara kafa yoruyoruz, fakat farklı boyutta. Neler yapılabilir? diyerek topu taça atacağımıza ne yapabiliriz? demeliyiz. Peki, bunun için geç mi kaldık? Maalesef biraz geciktik, ama halen vaktimiz var...Yabancı kelimeleri hoyratça kullandığımız yetmiyormuş gibi, kısaltmaların telaffuzunu bir başka söyler olduk. İşte size hiçte yabancı olmadığınız bir konuşma;*(Selam, hatır faslı) -Ne zamandır görüşemiyoruz, e-mek / e-posta (iii meyıl mı diyorduk) adresini alabilir miyim?-Ah, tabii. falan fesmekan et (hani şu güzel yahut süslü A diyeceğimiz) hatmeyıl (telaffuzunu yapınca, HOTMAIL ücretsiz alan sağlıyor olmalı) nokta kom (com desek dilimiz dişimize değer belki!!) * Bir de bu internet adreslerinin uzantılarından sonra, Türkiyenin remzi TRye, neden ti-ar diyoruz? Yahut adresi söylerken marifetmiş gibi üç kez dabul yu demekte ısrar ediyoruz... Şu ce de lere, teker diyemiyoruz, bari si di demeyelim. MRye em ar derken Tesla Efendinin kazandığı Nobele aday mı olacağız? Bu misalleri ister istemez kullanıyoruz da, şehrimin bir radyosunun reklamında rastladığım densizliğe ne demeli peki... ... em ci em (MGM) ganioğlu restoran (restaurant), İtalyan mutfağıyla hizmetinizde...Okurlarımızdan özür dileyerek soruyorum; Cahil cühelâ, üstelikte ukalâ! ifadesi şahsıma mı uygun düşer, yoksa karşı tarafa mı? MGM kısaltmasının ecnebi telaffuzunu tercih eden, İtalyanlar gibi lokanta bile demiyor restaurant diyor. Ne de biliriz ya İtalyan mutfağını, özlem giderelim diye incelik buyurmuşlar...*Neredeyse unutuyordum, bir de art centerimiz oldu, haberiniz vardır. Geçtiğimiz haftalarda açılışı dualarla yapılan bu art center bulunduğu binadaki tanıtımlarına nasıl olduysa bu ifadeyi yakıştıramamış ama, Konyaya gelirken Ankara yolu üzerindeki tanıtım levhalarında Göz Yaşı Sanat Merkezi yazdığı gibi ART CENTER ifadesini de kullanma gereği duymuş! Böyle bir ifadeyi kullanacak son kişiler(!) sizler olmalıyken, ne yazık ki siz de bu yersiz modaya (!) kapılmışsınız. Sanat evi ismiyle açılıp futbol karşılaşmalarını seyrettirenlerden bir adım öndesiniz, tebrikler! Haddime değil ama, âferin size MaşAllah, BarekAllah!!*Yazımın sonunda Fatih Altaylı ve onun Konya şubesi İbrahim İpbüker gibi ne zaman adam olacağımıza dair tespitlerde bulunup ahkâm kesmekte vardı ama büyüklerime bırakıyorum bu keyfi...